-
باز گفتی جان مادر قبض کن ** طفل را بگذار تنها ز امر کن
- Sonra yine ananın ruhunu kabzet, çocuğu yalnız bırak diye emrettin.
-
چون ز مادر بسکلیدم طفل را ** خود تو میدانی چه تلخ آمد مرا 4805
- Çocuğu anasından ayırdım ama sen de bilirsin ya, bu bana o kadar acı geldi ki.
-
بس بدیدم دود ماتمهای زفت ** تلخی آن طفل از فکرم نرفت
- Birçok büyük yasların dumanlarını gördüm ama o çocuğun acısı içimden çıkmadı.
-
گفت حق آن طفل را از فضل خویش ** موج را گفتم فکن در بیشهایش
- Tanrı dedi ki: Ben o çocuğu kendi lûtftumla yetiştirdim. Dalgaya onu bir ormana at dedim.
-
بیشهای پر سوسن و ریحان و گل ** پر درخت میوهدار خوشاکل
- O orman, süsenlerle, reyhanlarla, güllerle, yenmesi hoş meyva ağaçlariyle doluydu.
-
چشمههای آب شیرین زلال ** پروریدم طفل را با صد دلال
- Duru ve tatlı su kaynakları vardı orada. Çocuğu yüzlerce naz ve naim içinde yetiştirdim.
-
صد هزاران مرغ مطرب خوشصدا ** اندر آن روضه فکنده صد نوا 4810
- Yüz binlerce güzel sesli kuşlar, o bahçelere yüzlerce nağmeler salmadaydı.
-
پسترش کردم ز برگ نسترن ** کرده او را آمن از صدمهی فتن
- Ona ağustos gülünden döşek döşedim. Onu fitnelerin vuruşundan emin ettim.
-
گفته من خورشید را کو را مگز ** باد را گفته برو آهسته وز
- Güneşe, ona zarar verme dedim. Yele, ona yavaş yavaş es diye emrettim.
-
ابر را گفته برو باران مریز ** برق را گفته برو مگرای تیز
- Buluta, onun üstüne yağmur yağdırma, şimşeğe, ona pek o kadar şule verme diye buyurdum.