-
گفت حق آن طفل را از فضل خویش ** موج را گفتم فکن در بیشهایش
- Tanrı dedi ki: Ben o çocuğu kendi lûtftumla yetiştirdim. Dalgaya onu bir ormana at dedim.
-
بیشهای پر سوسن و ریحان و گل ** پر درخت میوهدار خوشاکل
- O orman, süsenlerle, reyhanlarla, güllerle, yenmesi hoş meyva ağaçlariyle doluydu.
-
چشمههای آب شیرین زلال ** پروریدم طفل را با صد دلال
- Duru ve tatlı su kaynakları vardı orada. Çocuğu yüzlerce naz ve naim içinde yetiştirdim.
-
صد هزاران مرغ مطرب خوشصدا ** اندر آن روضه فکنده صد نوا 4810
- Yüz binlerce güzel sesli kuşlar, o bahçelere yüzlerce nağmeler salmadaydı.
-
پسترش کردم ز برگ نسترن ** کرده او را آمن از صدمهی فتن
- Ona ağustos gülünden döşek döşedim. Onu fitnelerin vuruşundan emin ettim.
-
گفته من خورشید را کو را مگز ** باد را گفته برو آهسته وز
- Güneşe, ona zarar verme dedim. Yele, ona yavaş yavaş es diye emrettim.
-
ابر را گفته برو باران مریز ** برق را گفته برو مگرای تیز
- Buluta, onun üstüne yağmur yağdırma, şimşeğe, ona pek o kadar şule verme diye buyurdum.
-
زین چمن ای دی مبران اعتدال ** پنجه ای بهمن برین روضه ممال
- Ey kış! Bu yeşillikten o itidali kesme; ey yaz! Bu bahçeye pençe vurma dedim.
-
کرامات شیخ شیبان راعی قدس الله روحه العزیز
- Tanrı, aziz ruhunu kutlasın, Şeyh Şeybanı Râî' nin kerametleri
-
همچو آن شیبان که از گرگ عنید ** وقت جمعه بر رعا خط میکشید 4815
- Şeybanı Râî gibi hani. O da cuma günü, namaz vakti sürüsüne inatçı kurtlar salmasın diye sürünün çevresine bir çizgi çizerdi.
-
تا برون ناید از آن خط گوسفند ** نه در آید گرگ و دزد با گزند
- Ne koyunlar o çizgiden dışarı çıkarlardı, ne kurt ve hırsız, o sürüden içeriye girerdi.