-
فهم تو چون بادهی شیطان بود ** کی ترا وهم می رحمان بود
- Sen, şeytanın içtiği şarabı anlarsan Allah şarabını nereden düşünebileceksin?
-
این دو انبازند مطرب با شراب ** این بدان و آن بدین آرد شتاب
- Çalgıyla şarap... bu ikisi de eşittir. Bu ona koşar, o buna.
-
پر خماران از دم مطرب چرند ** مطربانشان سوی میخانه برند 660
- Sarhoşlar, çalgının namesiyle, çalgıcının nefesiyle gıdalanırlar. Çalgıyla çalgıcı da onları meyhaneye çeker götürür.
-
آن سر میدان و این پایان اوست ** دل شده چون گوی در چوگان اوست
- O, meydanın başıdır, bu, sonu. Gönül, onun çevgânında bir top kesilmiştir.
-
در سر آنچ هست گوش آنجا رود ** در سر ار صفراست آن سودا شود
- Akılda ne varsa kulak oraya dikilir. Başta safra varsa yanınca sevda olur.
-
بعد از آن این دو به بیهوشی روند ** والد و مولود آنجا یک شوند
- Sonra bu ikisi de kendinden geçer, orada baba da bir olur oğul da.
-
چونک کردند آشتی شادی و درد ** مطربان را ترک ما بیدار کرد
- Neşeyle dert uzlaştı mı türkümüz çalgıcıları uyandırdı.
-
مطرب آغازید بیتی خوابناک ** که انلنی الکاس یا من لا اراک 665
- Çalgıcı uyutucu bir şarkı okumaya başladı: Ey yüzünü görmediğim sevgili, bana bir kadeh sun.
-
انت وجهی لا عجب ان لا اراه ** غایة القرب حجاب الاشتباه
- Sen, benim yüzümsün, hakikatimsin, seni görmezsem şaşılmaz. Yakınlığın son derecesi, şüpheye düşme perdesiyle bürünmedir.
-
انت عقلی لا عجب ان لم ارک ** من وفور الالتباس المشتبک
- Sen aklımsın, seni görmezsem şaşılmaz. Karışık şeylerin birbirine girmesinden seni göremezsem şaşılacak şey değildir bu.