-
من ببو دانم که این قصر و سرا ** بزم جان افتاد و خاکش کیمیا
- Ben de koku aldım, biliyorum bu köşk, bu konak, can meclisinin kurulduğu yerdir toprağı da kimyadır.
-
مس خود را بر طریق زیر و بم ** تا ابد بر کیمیااش میزنم
- Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım.
-
تا بجوشد زین چنین ضرب سحور ** در درافشانی و بخشایش به حور
- Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler saçacak, ihsanlarda bulunacak.
-
خلق در صف قتال و کارزار ** جان همیبازند بهر کردگار 875
- Halk, savaş safında Allah için canları ile oynar.
-
آن یکی اندر بلا ایوبوار ** وان دگر در صابری یعقوبوار
- Birisi Eyüp gibi belâlara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder.
-
صد هزاران خلق تشنه و مستمند ** بهر حق از طمع جهدی میکنند
- Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Allah için tamaha düşer, çalışır durur.
-
من هم از بهر خداوند غفور ** میزنم بر در به اومیدش سحور
- Ben de suçları yargılayan, örten Allah için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum, benim de ümidim onda.
-
مشتری خواهی که از وی زر بری ** به ز حق کی باشد ای دل مشتری
- Parasını almak için müşterimi istiyorsun? Gönül, Allah’dan daha iyi müşteri nerede var?
-
میخرد از مالت انبانی نجس ** میدهد نور ضمیری مقتبس 880
- Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir.
-
میستاند این یخ جسم فنا ** میدهد ملکی برون از وهم ما
- Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmimize sığmaz bir saltanat ihsan eder.