باد آهی که ابر اشک چشم راند ** مر خلیلی را بدان اواه خواند
Gözyaşı bulutunun sürdüğü ah bulutu yüzündendir ki Halil’e fazla ah eden dedi.
هین درین بازار گرم بینظیر ** کهنهها بفروش و ملک نقد گیر 885
Gel de hemen şu eşi olmayan alışverişi durmayan pazarda eskileri sat, hazır ve elde bir olan beyliği al.
ور ترا شکی و ریبی ره زند ** تاجران انبیا را کن سند
Eğer bir şüphe gelir de yolunu vurursa ticarette bulunan peygamberleri kendine senet yap.
بس که افزود آن شهنشه بختشان ** مینتاند که کشیدن رختشان
O padişahlar padişahı, onların talihlerini öyle yaver etti, onlara öyle bir baht verdi ki dağlar bile onların pılı pırtılarını çekmeye muktedir değildir.
قصهی احد احد گفتن بلال در حر حجاز از محبت مصطفی علیهالسلام در آن چاشتگاهها کی خواجهاش از تعصب جهودی به شاخ خارش میزد پیش آفتاب حجاز و از زخم خون از تن بلال برمیجوشید ازو احد احد میجست بیقصد او چنانک از دردمندان دیگر ناله جهد بیقصد زیرا از درد عشق ممتلی بود اهتمام دفع درد خار را مدخل نبود همچون سحرهی فرعون و جرجیس و غیر هم لایعد و لا یحصی
Bilâl, Hicaz sıcağında Mustafa aliyhisselâm’ın sevgisiyle “ Allah birdir, birAhad ahad “ derdi . Efendisi de kâfirlik gayretiyle kuşluk zamanları Hicaz güneşinin altında onu dikenle döverdi. Bilâl’in vücudu yaralanır, yaraların dan kan fışkırır, fakat yine ihtiyarsız olarak ağzından “ Ahad ahad “ sözü çıkardı, nitekim dertliler de ihtiyarsız bir surette feryad eder, inlerler.. Bilâl ,aşk derdiyle doluydu. Firavun’un büyücüleri Cercis Peygamber ve daha sayısız erler gibi oda bu derde düştüğünden diken derdinden kurtulmayı düşünmüyor , o derde aldırış bile etmiyordu.
تن فدای خار میکرد آن بلال ** خواجهاش میزد برای گوشمال
Efendisi, Bilâl’i terbiye etmek için diken dalı ile dövmekte, o da dikenlere canını feda etmekteydi.
که چرا تو یاد احمد میکنی ** بندهی بد منکر دین منی
Efendisi, neden Ahmed’i anmaktasın diyordu... Sen, kötü bir kulsun, benim dinimi inkâr ediyorsun.
میزد اندر آفتابش او به خار ** او احد میگفت بهر افتخار 890
Efendisi onu güneş altında dövmekte, o da “Ahad” diye övünmekteydi.
تا که صدیق آن طرف بر میگذشت ** آن احد گفتن به گوش او برفت
Derken Sıddıyk, o taraftan geçti, onun “Ahad” demesini duydu.
چشم او پر آب شد دل پر عنا ** زان احد مییافت بوی آشنا
Gözü doldu, gönlü incindi, o “Ahad” sözünden bir âşina kokusu aldı.
بعد از آن خلوت بدیدش پند داد ** کز جهودان خفیه میدار اعتقاد
Sonra onu tenhaca görüp nasihat verdi, dedi ki: İnanışını kâfirlerden gizli tut.