آن که او هوشیار خود تند است و مست ** چون بود چون او قدح گیرد به دست1725
Ayıkken bile titiz ve sarhoş olan, kadehi ele alınca nasıl olur?
شیر مستی کز صفت بیرون بود ** از بسیط مرغزار افزون بود
Anlatılamayacak derecede sarhoş olan bir aslan, çayırlığa gelince oraya yayılmış yeşilliklerden neşelenir, sarhoşluğu büsbütün fazlalaşır.
قافیه اندیشم و دل دار من ** گویدم مندیش جز دیدار من
Ben kafiye düşünürüm; sevgilim bana der ki: “Yüzümden başka hiçbir şey düşünme!
خوش نشین ای قافیه اندیش من ** قافیهی دولت تویی در پیش من
Ey benim kafiye düşünenim! Rahatça otur, benim yanımda devlet kafiyesi sensin.
حرف چه بود تا تو اندیشی از آن ** حرف چه بود خار دیوار رزان
Harf ne oluyor ki sen onu düşünesin! Harf nedir? Üzüm bağının çitten duvarı.!
حرف و صوت و گفت را بر هم زنم ** تا که بیاین هر سه با تو دم زنم1730
Harfi, sesi, sözü birbirine vurup parçalayayım da seninle bu üçü de olmaksızın konuşayım!
آن دمی کز آدمش کردم نهان ** با تو گویم ای تو اسرار جهان
Âdem’den bile gizlediğim sırrı, ey cihanın esrarı olan sevgili, sana söyleyeyim.
آن دمی را که نگفتم با خلیل ** و آن غمی را که نداند جبرئیل
Halil’e bile söylemediğim sırrı, Cebrail’in bile bilmediği gamı,
آن دمی کز وی مسیحا دم نزد ** حق ز غیرت نیز بیما هم نزد
Mesih’in bile dem vurmadığı, hatta Tanrı’nın bile kıskanıp biz olmadıkça kimseye açmadığı sırrı sana açayım.”
ما چه باشد در لغت اثبات و نفی ** من نه اثباتم منم بیذات و نفی
Biz (mâ) kelimesi, lûgatte nasıl bir kelimedir? İspata ve nefye delalet eden bir kelime. Hâlbuki ben ispat değilim; zatım, varlığım yoktur ki ispat edilebilsin. (Varlığım olmadığından ) Nefiy de değilim (yokun varlığı nefiy de edilemez, esasen olmadığı için yoktur da denemez).
من کسی در ناکسی دریافتم ** پس کسی در ناکسی دربافتم1735
Ben varlığı yoklukta buldum, onun için varlığı yokluğa feda ettim.
جمله شاهان بندهی بندهی خودند ** جمله خلقان مردهی مردهی خودند
Padişahların hepsi kendilerine karşı alçalana alçalırlar. Bütün hak, kendisine sarhoş olanın sarhoşudur.
جمله شاهان پست، پست خویش را ** جمله خلقان مست، مست خویش را
Padişahlar, kendilerine kul olana kul olurlar. Halk umumiyetle kendi yolunda ölenin yolunda ölür.
میشود صیاد، مرغان را شکار ** تا کند ناگاه ایشان را شکار
Avcı onları ansızın avlamak için kuşlara av olmaktadır.
بیدلان را دلبران جسته به جان ** جمله معشوقان شکار عاشقان
Dilberler; âşıkları, canla, başla ararlar. Bütün maşuklar âşıklara avlanmışlardır.
هر که عاشق دیدیاش معشوق دان ** کو به نسبت هست هم این و هم آن1740
Kimi âşık görürsen bil ki mâşuktur. Çünkü o, âşık olmakla beraber mâşuk tarafından sevildiği cihette mâşuktur da.
تشنگان گر آب جویند از جهان ** آب جوید هم به عالم تشنگان
Susuzlar âlemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzları arar.
چون که عاشق اوست تو خاموش باش ** او چو گوشت میکشد تو گوش باش
Mademki âşık odur, sen sus artık. Madem ki o, kulağını çekmekte, sen tamamıyla kulak kesil!
بند کن چون سیل سیلانی کند ** ور نه رسوایی و ویرانی کند
Sel akmaya başlar başlamaz önünü kes, yolunu bağla. Yoksa âlemi perişan ve harap eder, her tarafı yıkar.
من چه غم دارم که ویرانی بود ** زیر ویران گنج سلطانی بود
Fakat harap olmaktan niye gamlanayım? Harabenin altında padişah hazinesi var!
غرق حق خواهد که باشد غرقتر ** همچو موج بحر جان زیر و زبر1745
Hakka dalan kişi daha ziyade dalmak, can denizinin dalgası altüst olmak ister.
زیر دریا خوشتر آید یا زبر ** تیر او دل کش تر آید یا سپر
Denizin altı mı daha hoştur, yoksa üstü mü? Onun oku mu daha ziyade gönül çekici ve güzeldir, o oka karşı siper tutmak mı?
پاره کردهی وسوسه باشی دلا ** گر طرب را باز دانی از بلا
Şu halde ey gönül! Neşe ve sefayı cefa ve belâdan ayırt edersen vesveseye zebun olmuş olursun.
گر مرادت را مذاق شکر است ** بیمرادی نه مراد دل بر است
Tutalım ki senin isteğinde şeker tadı var; sevgilinin isteği, isteksizlik murat ve maksadı terk etme değil mi?
هر ستارهش خونبهای صد هلال ** خون عالم ریختن او را حلال
Onun her bir yıldızı yüzlerce hilâlin kan diyetidir. Ona, âlemin kanını dökmek helâldir!
ما بها و خونبها را یافتیم ** جانب جان باختن بشتافتیم1750
Biz değeri de bulduk kan diyetini de. Ve o yüzden can vermeye koştuk.
ای حیات عاشقان در مردگی ** دل نیابی جز که در دل بردگی
Ey âşık! Âşıkların hayatı ölümledir. Gönlü gönül vermeden başka bir suretle bulamazsın.
من دلش جسته به صد ناز و دلال ** او بهانه کرده با من از ملال
Yüzlerce nâz ü işveyle gönlünü almak istedim; sevgili bana istiğna yüzünü gösterdi, bahaneler etti.
گفتم آخر غرق تست این عقل و جان ** گفت رو رو بر من این افسون مخوان
“Bu akıl, bu can, senin aşkına gark olmuş değil mi ki?” dedim, dedi ki: “Git, git; bana bu efsunu okuma!
من ندانم آن چه اندیشیدهای ** ای دو دیده دوست را چون دیدهای
Ben, senin ne düşündüğünü bilmez miyim? Ey iki gören! Sen, sevgiliyi nasıl gördün; buna imkân mı var?
ای گران جان خوار دیده ستی و را ** ز آن که بس ارزان خریده ستی و را1755
Ey ağırcanlı! Sen onu hor gördün; çünkü çok ucuz aldın!
هر که او ارزان خرد ارزان دهد ** گوهری طفلی به قرصی نان دهد
Ucuz alan ucuz verir. Çocuk bir inciyi bir somuna değişir.
غرق عشقیام که غرق است اندر این ** عشقهای اولین و آخرین
Ben öyle bir aşka gark olmuşum ki evvel gelenlerin aşkları da benim bu aşkıma batmış, yok olmuştur, sonra gelenlerin aşkları da!
مجملش گفتم نکردم ز آن بیان ** ور نه هم افهام سوزد هم زبان
Ben, o aşkı kısaca söyledim, tamamıyla anlatmadım. Anlatacak olsam hem dudaklar yanar hem dil!
من چو لب گویم لب دریا بود ** من چو لا گویم مراد الا بود
من ز شیرینی نشستم رو ترش ** من ز بسیاری گفتارم خمش1760
Tatlılıktan dolayı yüzümü ekşitmiş olarak otururum; fazla sözden dolayı sükût etmekteyim.
تا که شیرینی ما از دو جهان ** در حجاب رو ترش باشد نهان
İsterim ki bu suretle tatlılığımız, yüzümüzün ekşiliğiyle iki cihandan da gizli kalsın;
تا که در هر گوش ناید این سخن ** یک همیگویم ز صد سر لدن
Bu söz, her kulağa girmesin. Onun için yüz ledün sırrından ancak birini söylemekteyim.
تفسیر قول حکیم: به هرچ از راه وامانی چه کفر آن حرف و چه ایمان به هرچ از دوست دور افتی چه زشت آن نقش و چه زیبا در معنی قوله علیه السلام إن سعدا لغیو ر و أنا أغیر من سعد و الله أغیر منی و من غیرته حرم الفواحش ما ظهر منها و ما بطن
Hakîm-i Senâî’nin “ Seni yoldan alıkoyan şey; ister küfür sözü olsun, ister iman… Seni dosttan uzak düşüren nakış; ister çirkin olsun, ister güzel… ikisi de birdir” sözü ve Peygamber Sallâllahu Aleyhi Vessellem’in “ Sa’d,çok kıskançtır, ben Sa’d’dan daha kıskancım, Tanrı ise benden de kıskançtır.Kıskançlığından dolayı görünür, görünmez bütün kötülükleri haram etmiştir “ hadisi
جمله عالم ز آن غیور آمد که حق ** برد در غیرت بر این عالم سبق
Hak kıskançlıkta bütün âlemlerden ileri gittiği içindir ki bütün âlem kıskanç oldu.
او چو جان است و جهان چون کالبد ** کالبد از جان پذیرد نیک و بد
O, can gibidir, cihan beden gibi. Beden; iyiyi, kötüyü, canın tesiriyle kabul eder.
هر که محراب نمازش گشت عین ** سوی ایمان رفتنش میدان تو شین1765
Kimin namazında mihrap ve kıblesi Ayn (Tanrı’nın zatı, cemali) olursa onun tekrar iman tarafına gitmesini ayıp ve kusur bil.
هر که شد مر شاه را او جامهدار ** هست خسران بهر شاهش اتجار
Padişaha esvapçıbaşı olan kişinin, padişah hesabına ticarete girişmesi ziyankârlıktan ibarettir.
هر که با سلطان شود او همنشین ** بر درش بودن بود حیف و غبین
Padişahla birlikte oturan kimsenin padişah kapısında oturması yazıktır, aldanmaktır.
دستبوسش چون رسید از پادشاه ** گر گزیند بوس پا باشد گناه
Bir kimseye padişaha elini öpmek fırsatı düşer de o, ayağını öperse bu, suçtur.
گر چه سر بر پا نهادن خدمت است ** پیش آن خدمت خطا و زلت است
Her ne kadar ayağa baş koymak da bir yakınlıktır, fakat el öpme yakınlığına nispetle hatadır, düşkünlüktür.
شاه را غیرت بود بر هر که او ** بو گزیند بعد از آن که دید رو1770
Padişah, birisi yüzünü gördükten sonra başkasına meylederse kıskanır.
غیرت حق بر مثل گندم بود ** کاه خرمن غیرت مردم بود
Tanrı’nın gayreti buğdaya benzer, harmandaki saman da insanların kıskançlığıdır.
اصل غیرتها بدانید از اله ** آن خلقان فرع حق بیاشتباه
Kıskançlıkların aslını haktan bilin. Halkın kıskançlıkları, şüphe yok ki Tanrı kıskançlığının fer’idir.
شرح این بگذارم و گیرم گله ** از جفای آن نگار ده دله
Bunu anlatmayı bırakayım da o, on gönüllü hercai sevgilinin cefasından şikâyet edeyim.
نالم ایرا نالهها خوش آیدش ** از دو عالم ناله و غم بایدش
Feryat edeyim, çünkü feryat ve figanlar, hoşuna gidiyor. İki âlemden de ona ancak feryat ve figan lâzım.