در حروف مختلف شور و شکی است ** گر چه از یک رو ز سر تا پا یکی است2915
Bir yüzden baştan ayağa kadar hepsi birse de yine muhtelif harflerde birbirlerine benzerlik yoktur.
از یکی رو ضد و یک رو متحد ** از یکی رو هزل و از یک روی جد
Harfler; bir yüzden birbirlerine zıt, bir yüzden birbirleriyle bir, bir yüzden faydasız ve alaydan ibaret, bir yüzden tamamı ile faydalı ve ciddîdir.
پس قیامت روز عرض اکبر است ** عرض او خواهد که با زیب و فر است
Kıyamet günü her şeyin Tanrı’ya arz edileceği, Tanrı tarafından görülüp sorulacağı en büyük bir gündür. Kendisini göstermeyi süslenip bezenen kişi ister.
هر که چون هندوی بد سودایی است ** روز عرضش نوبت رسوایی است
O görünüş günü; Hindû gibi yüzü kapkara olan kişiye rüsvay olmak nöbetinin gelip çattığı gündür,
چون ندارد روی همچون آفتاب ** او نخواهد جز شبی همچون نقاب
Yüzü güneş gibi olmayan, ancak yüzünü peçe gibi örten geceyi ister.
برگ یک گل چون ندارد خار او ** شد بهاران دشمن اسرار او2920
Dikeninde bir gül yaprağı bile bulunmadığından baharlar onun sırlarına düşman kesilmiştir.
و انکه سر تا پا گل است و سوسن است ** پس بهار او را دو چشم روشن است
Fakat bahar, baştan ayağa kadar gül ve süsen olana iki aydın gözdür.
خار بیمعنی خزان خواهد خزان ** تا زند پهلوی خود با گلستان
Mânadan mahrum olan diken, gül bahçesiyle bir arada bulunabilmek için güz mevsimini ister güz mevsimini!
تا بپوشد حسن آن و ننگ این ** تا نبینی رنگ آن و رنگ این
Çünkü güz, hem gülün öğünecek halini, hem dikenin ayıbını örter. Bu suretle sen de onun rengiyle bunun halini görmezsin.
پس خزان او را بهار است و حیات ** یک نماید سنگ و یاقوت زکات
Şu halde güz, dikenin hayatıdır, baharıdır. Çünkü güzün ikisi de bir görünür.
باغبان هم داند آن را در خزان ** لیک دید یک به از دید جهان2925
Ama bahçıvan, gülü güzün de görür. Bu bir kişinin görüşü yok mu? Yüzlerce cihanın görüşünden iyidir.
خود جهان آن یک کس است او ابله است ** هر ستاره بر فلک جزو مه است
Zaten Cihan o bir kişiden ibarettir. Geri kalanlar, hep onun tâbileridir, hep onun yüzünden geçinenlerdir.
پس همیگویند هر نقش و نگار ** مژده مژده نک همیآید بهار
Onun için bütün güzel çiçekler “ Müjde, müjde; işte bahar gelmekte “ deyip dururlar;
تا بود تابان شکوفه چون زره ** کی کند آن میوهها پیدا گره
Çiçekler, akarsu zinciri gibi parlamak, meyveler, tomurcuklanmak için hep baharı isterler.
چون شکوفه ریخت میوه سر کند ** چون که تن بشکست جان سر بر زند
Baharda çiçek dökülünce meyve baş gösterir. Ten de harap olunca can görünür.
میوه معنی و شکوفه صورتش ** آن شکوفه مژده میوه نعمتش2930
Meyve mânadır, çiçek onun sûreti. O çiçek, müjdedir, meyve de nimeti!
چون شکوفه ریخت میوه شد پدید ** چون که آن کم شد شد این اندر مزید
Çiçek döküldü mü meyve meydana çıkar. O kayboldu mu bu fazlasıyla görünür.
تا که نان نشکست قوت کی دهد ** ناشکسته خوشهها کی مَیْ دهد
Ekmek kırılıp yenmeyince kuvvet verir mi; salkımlar sıkılmadıkça şarap olur mu?
تا هلیله نشکند با ادویه ** کی شود خود صحت افزا ادویه
Helile, ilâçların arasında kırılıp ezilmedikçe ilâçlar, nereden sıhhati arttıracak?
در صفت پیر و مطاوعت وی
Pîr kimdir? Pîrin sıfatları
ای ضیاء الحق حسام الدین بگیر ** یک دو کاغذ بر فزا در وصف پیر
Ey Hak Nuru Hüsâmeddin! Bir iki kağıdı fazla al da pîrin sıfatlarını anlatayım.
گر چه جسم نازکت را زور نیست ** لیک بیخورشید ما را نور نیست2935
Gerçi vücudun nazik ve çok zayıf , fakat sensiz cihanın işi yoluna girmiyor.
گر چه مصباح و زجاجه گشتهای ** لیک سر خیل دلی سر رشتهای
Gerçi ışık ( gibi nurlu, lâtif) ve sırça ( gibi ince ve nazik) oldun. Fakat gönül ehlinin başısın, onlara muktedasın.
چون سر رشته به دست و کام تست ** درهای عقد دل ز انعام تست
بر نویس احوال پیر راهدان ** پیر را بگزین و عین راه دان
Yol bilen Pîrin ahvalini yaz; Pîri seç, onu yolun tâ kendisi bil.
پیر تابستان و خلقان تیر ماه ** خلق مانند شباند و پیر ماه
Pîr, yaz mevsimidir; halk ise güz ayı...Halk, geceye benzer, Pîr aya...
کردهام بخت جوان را نام پیر ** کاو ز حق پیر است نز ایام پیر2940
Genç ve terü taze talihe Pîr adını taktım. Fakat o, Halk tarafından Pîr olmuştur, günlerin geçmesiyle değil.
او چنان پیری است کش آغاز نیست ** با چنان در یتیم انباز نیست
O öyle bir Pîrdir ki iptidası yoktur, ezelîdir. Öyle tek ve eşsiz inciye eş yoktur.
خود قویتر میشود خمر کهن ** خاصه آن خمری که باشد من لدن
Eski şarap esasen kuvvetlidir, hele “ Min ledünn” şarabı olursa...
پیر را بگزین که بیپیر این سفر ** هست بس پر آفت و خوف و خطر
Pîri bul ki bu yolculuk, Pîrsiz pek tehlikeli, pek korkuludur, âfetlerle doludur.
آن رهی که بارها تو رفتهای ** بیقلاووز اندر آن آشفتهای
Bildiğin ve defalarca gittiğin yolda bile kılavuz olmazsa şaşırırsın.
پس رهی را که ندیده ستی تو هیچ ** هین مرو تنها ز رهبر سر مپیچ2945
Kendine gel! Hiç görmediğin o yola yalnız gitme, sakın yol göstericiden baş çevirme!
گر نباشد سایهی او بر تو گول ** پس ترا سر گشته دارد بانگ غول
Ey nobran! Pîrin gölgesi olmazsa gulyabani sesi, seni sersemleştirir, yolunu şaşırtır.
غولت از ره افکند اندر گزند ** از تو داهیتر در این ره بس بدند
Gulyabani, sana sana zarar verir, yolundan alıkor. Bu yolda nice senden daha dahi kişiler kaybolup gittiler.
از نبی بشنو ضلال رهروان ** که چشان کرد آن بلیس بد روان
Yolcuların yollarını şaşırdıklarını, kötü ruhlu İblis’in onlara neler yaptığını Kur’an’dan işit!
صد هزاران ساله راه از جاده دور ** بردشان و کردشان ادبار و عور
Onları ana yoldan yüz binlerce yıl uzak olan yola götürdü, felakete uğrattı, çırçıplak bıraktı.
استخوانهاشان ببین و مویشان ** عبرتی گیر و مران خر سویشان2950
Onların kemiklerine, kıllarına ( onlardan kalan eserlere) bak da ibret al; eşeğini onların yoluna sürme.
گردن خر گیر و سوی راه کش ** سوی رهبانان و ره دانان خوش
Eşeğin başını çek, onu yola sok, doğru yolu bilen ve görenlerin yoluna sür.
هین مهل خر را و دست از وی مدار ** ز آن که عشق اوست سوی سبزهزار
Onu boş bırakma, yularını tut; çünkü o, yeşilliğe gitmeği sever.
گر یکی دم تو به غفلت واهلیش ** او رود فرسنگها سوی حشیش
Gaflet edip de bir an boş bıraktın mı çayırlara doğru fersahlarca yol alır.
دشمن راه است خر مست علف ** ای که بس خر بنده را کرد او تلف
Eşek yol düşmanıdır, yeşillik görünce sarhoş olur. Onun yüzünden nice ona kul olanlar telef olup gitmişlerdir.
گر ندانی ره هر آن چه خر بخواست ** عکس آن کن خود بود آن راه راست2955
Eğer yol bilmezsen eşeğin dileğine aykırı hareket et; doğru yol, o aykırı yoldur.
شاوروهن پس آن گه خالفوا ** إن من لم یعصهن تالف
Kadınlarla meşverette bulunun, ne derlerse aksini yapın. Şüphe yok ki onlara aykırı hareket etmeyen helâk oldular.
با هوا و آرزو کم باش دوست ** چون یضلک عن سبیل الله اوست
Heva hevesle, nefsin isteğiyle az dost ol. Çünkü seni Tanrı yolundan çıkaran, yolunu şaşırtan, heva ve hevestir.
این هوا را نشکند اندر جهان ** هیچ چیزی همچو سایهی همرهان
Cihanda bu heva ve hevesi, yoldaşların gölgesini kırıp öldürdüğü gibi hiçbir şey kıramaz, yok edemez.
وصیت کردن رسول صلی الله علیه و اله و سلم علی را علیه السلام که چون هر کسی به نوع طاعتی تقرب جوید به حق تو تقرب جوی به نصیحت عاقل و بندهی خاص تا از همه پیش قدم تر باشی
Peygamber –Sallâllahu Aleyhi Vesellem – in, Ali’ye –Tanrı ondan razı olsun – “ Herkes bir çeşit ibadetle Tanrı’ya yaklaşmayı diler, sen akıllı ve Tanrı’ya ulaşmış kulla sohbet yüzünden yaklaşmaya çalış ki o kulların en ileri gideni olasın “ diye nasihat etmesi
گفت پیغمبر علی را کای علی ** شیر حقی پهلوانی پر دلی
Peygamber, Ali’ye dedi ki: “ Ey Ali! Tanrı aslanısın, kuvvetlisin, korkmazsın, yüreklisin.
لیک بر شیری مکن هم اعتماد ** اندر آ در سایهی نخل امید2960
Fakat aslanlığına dayanma, güvenme. Ümit ağacının gölgesine sığın!
اندر آ در سایهی آن عاقلی ** کش نداند برد از ره ناقلی
Hiç kimsenin rivayetlerle, masallarla yoldan ayıramayacağı akıllı bir kişinin gölgesine gir.
ظل او اندر زمین چون کوه قاف ** روح او سیمرغ بس عالی طواف
Yeryüzünde onun gölgesi Kafdağı gibidir, ruhu da Simurg gibi çok yükseklerde uçmakta, yücelerde dolaşmakta.
گر بگویم تا قیامت نعت او ** هیچ آن را مقطع و غایت مجو
Kıyamete kadar onu övsem, söylesem tükenmez. Bu övüşe bir kesim, bir son arama.
در بشر رو پوش کرده ست آفتاب ** فهم کن و الله اعلم بالصواب
Güneş, insan suretiyle yüzünü örtmüştür, insan suretinde gizlenmiştir; artık sen anlayıver. Doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.