بر نویس احوال پیر راهدان ** پیر را بگزین و عین راه دان
Yol bilen Pîrin ahvalini yaz; Pîri seç, onu yolun tâ kendisi bil.
پیر تابستان و خلقان تیر ماه ** خلق مانند شباند و پیر ماه
Pîr, yaz mevsimidir; halk ise güz ayı...Halk, geceye benzer, Pîr aya...
کردهام بخت جوان را نام پیر ** کاو ز حق پیر است نز ایام پیر2940
Genç ve terü taze talihe Pîr adını taktım. Fakat o, Halk tarafından Pîr olmuştur, günlerin geçmesiyle değil.
او چنان پیری است کش آغاز نیست ** با چنان در یتیم انباز نیست
O öyle bir Pîrdir ki iptidası yoktur, ezelîdir. Öyle tek ve eşsiz inciye eş yoktur.
خود قویتر میشود خمر کهن ** خاصه آن خمری که باشد من لدن
Eski şarap esasen kuvvetlidir, hele “ Min ledünn” şarabı olursa...
پیر را بگزین که بیپیر این سفر ** هست بس پر آفت و خوف و خطر
Pîri bul ki bu yolculuk, Pîrsiz pek tehlikeli, pek korkuludur, âfetlerle doludur.
آن رهی که بارها تو رفتهای ** بیقلاووز اندر آن آشفتهای
Bildiğin ve defalarca gittiğin yolda bile kılavuz olmazsa şaşırırsın.
پس رهی را که ندیده ستی تو هیچ ** هین مرو تنها ز رهبر سر مپیچ2945
Kendine gel! Hiç görmediğin o yola yalnız gitme, sakın yol göstericiden baş çevirme!
گر نباشد سایهی او بر تو گول ** پس ترا سر گشته دارد بانگ غول
Ey nobran! Pîrin gölgesi olmazsa gulyabani sesi, seni sersemleştirir, yolunu şaşırtır.
غولت از ره افکند اندر گزند ** از تو داهیتر در این ره بس بدند
Gulyabani, sana sana zarar verir, yolundan alıkor. Bu yolda nice senden daha dahi kişiler kaybolup gittiler.
از نبی بشنو ضلال رهروان ** که چشان کرد آن بلیس بد روان
Yolcuların yollarını şaşırdıklarını, kötü ruhlu İblis’in onlara neler yaptığını Kur’an’dan işit!
صد هزاران ساله راه از جاده دور ** بردشان و کردشان ادبار و عور
Onları ana yoldan yüz binlerce yıl uzak olan yola götürdü, felakete uğrattı, çırçıplak bıraktı.
استخوانهاشان ببین و مویشان ** عبرتی گیر و مران خر سویشان2950
Onların kemiklerine, kıllarına ( onlardan kalan eserlere) bak da ibret al; eşeğini onların yoluna sürme.
گردن خر گیر و سوی راه کش ** سوی رهبانان و ره دانان خوش
Eşeğin başını çek, onu yola sok, doğru yolu bilen ve görenlerin yoluna sür.
هین مهل خر را و دست از وی مدار ** ز آن که عشق اوست سوی سبزهزار
Onu boş bırakma, yularını tut; çünkü o, yeşilliğe gitmeği sever.
گر یکی دم تو به غفلت واهلیش ** او رود فرسنگها سوی حشیش
Gaflet edip de bir an boş bıraktın mı çayırlara doğru fersahlarca yol alır.
دشمن راه است خر مست علف ** ای که بس خر بنده را کرد او تلف
Eşek yol düşmanıdır, yeşillik görünce sarhoş olur. Onun yüzünden nice ona kul olanlar telef olup gitmişlerdir.
گر ندانی ره هر آن چه خر بخواست ** عکس آن کن خود بود آن راه راست2955
Eğer yol bilmezsen eşeğin dileğine aykırı hareket et; doğru yol, o aykırı yoldur.
شاوروهن پس آن گه خالفوا ** إن من لم یعصهن تالف
Kadınlarla meşverette bulunun, ne derlerse aksini yapın. Şüphe yok ki onlara aykırı hareket etmeyen helâk oldular.
با هوا و آرزو کم باش دوست ** چون یضلک عن سبیل الله اوست
Heva hevesle, nefsin isteğiyle az dost ol. Çünkü seni Tanrı yolundan çıkaran, yolunu şaşırtan, heva ve hevestir.
این هوا را نشکند اندر جهان ** هیچ چیزی همچو سایهی همرهان
Cihanda bu heva ve hevesi, yoldaşların gölgesini kırıp öldürdüğü gibi hiçbir şey kıramaz, yok edemez.
وصیت کردن رسول صلی الله علیه و اله و سلم علی را علیه السلام که چون هر کسی به نوع طاعتی تقرب جوید به حق تو تقرب جوی به نصیحت عاقل و بندهی خاص تا از همه پیش قدم تر باشی
Peygamber –Sallâllahu Aleyhi Vesellem – in, Ali’ye –Tanrı ondan razı olsun – “ Herkes bir çeşit ibadetle Tanrı’ya yaklaşmayı diler, sen akıllı ve Tanrı’ya ulaşmış kulla sohbet yüzünden yaklaşmaya çalış ki o kulların en ileri gideni olasın “ diye nasihat etmesi
گفت پیغمبر علی را کای علی ** شیر حقی پهلوانی پر دلی
Peygamber, Ali’ye dedi ki: “ Ey Ali! Tanrı aslanısın, kuvvetlisin, korkmazsın, yüreklisin.
لیک بر شیری مکن هم اعتماد ** اندر آ در سایهی نخل امید2960
Fakat aslanlığına dayanma, güvenme. Ümit ağacının gölgesine sığın!
اندر آ در سایهی آن عاقلی ** کش نداند برد از ره ناقلی
Hiç kimsenin rivayetlerle, masallarla yoldan ayıramayacağı akıllı bir kişinin gölgesine gir.
ظل او اندر زمین چون کوه قاف ** روح او سیمرغ بس عالی طواف
Yeryüzünde onun gölgesi Kafdağı gibidir, ruhu da Simurg gibi çok yükseklerde uçmakta, yücelerde dolaşmakta.
گر بگویم تا قیامت نعت او ** هیچ آن را مقطع و غایت مجو
Kıyamete kadar onu övsem, söylesem tükenmez. Bu övüşe bir kesim, bir son arama.
در بشر رو پوش کرده ست آفتاب ** فهم کن و الله اعلم بالصواب
Güneş, insan suretiyle yüzünü örtmüştür, insan suretinde gizlenmiştir; artık sen anlayıver. Doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
یا علی از جملهی طاعات راه ** بر گزین تو سایهی خاص اله2965
Ya Ali! Sen, Tanrı yolundakini bütün ibadetler içinde Tanrıya ulaşmış kişinin gölgesine sığınmayı seç.
هر کسی در طاعتی بگریختند ** خویشتن را مخلصی انگیختند
Herkes bir çeşit ibadete sarıldı, kendisi için bir türlü kurtulma çaresine yapıştı.
تو برو در سایهی عاقل گریز ** تا رهی ز آن دشمن پنهٱن ستیز
Sen, akıllı bir kişinin gölgesine kaç ki gizli gizli savaşan düşmandan kurtulasın.
از همه طاعات اینت بهتر است ** سبق یابی بر هر آن سابق که هست
Bu, senin için bütün ibadetlerden daha iyidir. Bu suretle yolda ilerlemiş olanların hepsini geçer, hepsinden ileri olursun.
چون گرفتت پیر هین تسلیم شو ** همچو موسی زیر حکم خضر رو
Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslim ol; Mûsâ gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü.
صبر کن بر کار خضری بینفاق ** تا نگوید خضر رو هذا فراق2970
Ey münafıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır” Haydi git, ayrılık geldi” demesin.
گر چه کشتی بشکند تو دم مزن ** گر چه طفلی را کشد تو مو مکن
Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma.
دست او را حق چو دست خویش خواند ** تا يد الله فوق أيدیهم براند
Mademki Hak, onun eline “kendi elimdir” dedi; “Yedullahi fevka eydîhim” hükmünü verdi;
دست حق میراندش زندهش کند ** زنده چه بود جان پایندهش کند
Şu halde Tanrı eli, onu öldürse de yine diriltir. Hattâ diriltmek nedir ki? Ona ebedî hayat verir.
هر که تنها نادرا این ره برید ** هم به عون همت پیران رسید
Bu yolu, nadir olarak yapayalnız aşan bile yine Pîrlerin himmetiyle aşmış, varacağı yere onların sayesinde ulaşmıştır.
دست پیر از غایبان کوتاه نیست ** دست او جز قبضهی الله نیست2975
Pîrin eli, kısa değildir, gaiptekilere de erişir. Onun eli, Tanrı kabzasından başka bir şey değildir ki.
غایبان را چون چنین خلعت دهند ** حاضران از غایبان لا شک بهند
Gaipte bulunanlara böyle bir hil’ati verirlerse huzurda bulunanlar şüphesiz gaiptekilerden daha iyidir.
غایبان را چون نواله میدهند ** پیش مهمان تا چه نعمتها نهند
Gaiptekileri bile doyururlar, onlara bile ihsan ederlerse artık konuğun önüne ne nimetler koymazlar?
کو کسی که پیش شه بندد کمر ** تا کسی که هست بیرون سوی در
Huzurlarında hizmet kemeri bağlanan nerede, kapı dışında bulunan nerede?
چون گزیدی پیر نازک دل مباش ** سست و ریزیده چو آب و گل مباش
Pîri seçip ona teslim oldun mu, nazik ve tahammülsüz olma; balçık gibi gevşek ve sölpük bir halde bulunma.
گر بهر زخمی تو پر کینه شوی ** پس کجا بیصیقل آیینه شوی2980
Her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın?”
کبودی زدن قزوینی بر شانگاه صورت شیر و پشیمان شدن او به سبب زخم سوزن
Vücuduna aslan resmi döğdürmek isteyen, fakat iğne acısından dolayı pişman olan Kazvinlinin hikâyesi
این حکایت بشنو از صاحب بیان ** در طریق و عادت قزوینیان
Rivayetçiden şu hikâyeyi de dinle: Kazvinlilerin âdetleridir;
بر تن و دست و کتفها بیگزند ** از سر سوزن کبودیها زنند
Vücutlarına, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeksizin iğne ile mavi dövmeler dövdürürler.
سوی دلاکی بشد قزوینیی ** که کبودم زن بکن شیرینیی
Bir Kavzinli, tellâğın yanına gidip “Bana bir döğme yap; fakat canımı acıtma” dedi.
گفت چه صورت زنم ای پهلوان ** گفت بر زن صورت شیر ژیان
Tellâk “ Söyle yiğidim; ne resmi döveyim?” diye sorunca “ bir kükremiş aslan resmi döv” dedi;
طالعم شیر است نقش شیر زن ** جهد کن رنگ کبودی سیر زن2985
“Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et, dövmeyi adamakıllı yap!”