شیر و گرگ و روبهی بهر شکار ** رفته بودند از طلب در کوهسار
Bir aslan, bir kurt, bir tilki avlanmak için dağlara düşmüşler.
تا به پشت همدگر بر صیدها ** سخت بر بندند بار قیدها
Birbirlerine yardım ederek av hayvanlarını adamakıllı yakalamayı, onların yolunu kesmeyi kurmuşlardı.
هر سه با هم اندر آن صحرای ژرف ** صیدها گیرند بسیار و شگرف 3015
Üçü de beraberce o geniş ovada birçok av elde etmek niyetindeydiler.
گر چه ز یشان شیر نر را ننگ بود ** لیک کرد اکرام و همراهی نمود
Aslan, onlarla beraber avlanmaktan utanmaktaysa da yine onları ağırladı, onlara yoldaş oldu.
این چنین شه را ز لشکر زحمت است ** لیک همره شد جماعت رحمت است
Böyle bir padişaha maiyetindeki asker, ancak zahmettir. Fakat bu “Topluluk rahmettir” deyip onlara uydu.
این چنین مه را ز اختر ننگهاست ** او میان اختران بهر سخاست
Böyle bir ay, yıldızlarla beraber gezmeden utanır. O, yıldızların içinde ancak onları parlatmak, onlara ihsan etmek için bulunur.
امر شاورهم پیمبر را رسید ** گر چه رایی نیست رایش را ندید
Reyine, tedbirine benzer isabetli bir rey, yerinde bir tedbir bulunmamakla beraber yine Peygamber’e “ Şâvirhum” emri geldi.
در ترازو جو رفیق زر شده ست ** نی از آن که جو چو زر گوهر شده ست 3020
Terazide arpa, altınla arkadaş olmuştur. Fakat bununla arpanın da altın gibi kıymetlenmesi icabetmez.
روح قالب را کنون همره شده ست ** مدتی سگ حارس درگه شده ست
Ruh, şimdilik kalıba yoldaş olmuştur. (kalıp, ruhu korumaktır). Nitekim köpek de bir zaman için kapıyı korur.
چون که رفتند این جماعت سوی کوه ** در رکاب شیر با فر و شکوه
Bunlar; kudretli, şevketli aslanın maiyetinde dağa doğru gittikleri zaman
گاو کوهی و بز و خرگوش زفت ** یافتند و کار ایشان پیش رفت
İşleri rast geldi, bir dağ öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan avladılar.
هر که باشد در پی شیر حراب ** کم نیاید روز و شب او را کباب
Savaşçı aslanın maiyetinde giden kişinin kebabı, gece olsun, eksik olmaz.
چون ز که در بیشه آوردندشان ** کشته و مجروح و اندر خون کشان 3025
Ölmüş yaralanmış, kan içinde bulunan avlarını dağdan çeke çeke ormana getirince,
گرگ و روبه را طمع بود اندر آن ** که رود قسمت به عدل خسروان
Kurt ve tilki padişahlara lâyık bir adaletle av hayvanlarının paylaşılmasına tamahlandılar.
عکس طمع هر دوشان بر شیر زد ** شیر دانست آن طمعها را سند
İkisinin de tamahı, aslana aksetti, o tamahın sebebini anladı.
هر که باشد شیر اسرار و امیر ** او بداند هر چه اندیشد ضمیر
Sırların aslanı ve beyi olan, kalpten geçenleri bilir.
هین نگه دار ای دل اندیشه جو ** دل ز اندیشهی بدی در پیش او
Kendine gel, ey düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! Onun huzurunda kötü düşüncelerden sakın!
داند و خر را همیراند خموش ** در رخت خندد برای رویپوش 3030
O bilir, o anlar, eşeği sükût içinde sürer. Sırrını bildiğini anlatmamak, ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler.
شیر چون دانست آن وسواسشان ** وانگفت و داشت آن دم پاسشان
Aslan, onların vesveselerini anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, onları korudu.
لیک با خود گفت بنمایم سزا ** مر شما را ای خسیسان گدا
Fakat kendi kendine “Yoksul hasisler sizi! Ben, sizin cezanızı veririm, size gösteririm ben!
مر شما را بس نیامد رای من ** ظنتان این است در اعطای من
”Size benim hükmüm kâfi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu?
ای عقول و رایتان از رای من ** از عطاهای جهان آرای من
Sizin akıllarınız, reyleriniz de benden; benim dünyamı aydınlatan ihsanlarımdandır.
نقش با نقاش چه سگالد دگر ** چون سگالش اوش بخشید و خبر 3035
Resim ressamı nasıl ayıplayabilir? Resme o ayıbı, o kötü görünüşü veren ressamdır.
این چنین ظن خسیسانه به من ** مر شما را بود ننگان زمن
Benim hakkımda böyle hasisçe bir zanna mı düşeceksiniz? Zamanın ayıbı, arı asıl sizsiniz.
ظانین بالله ظن السوء را ** گر نبرم سر بود عین خطا
Tanrı hakkında kötü zanda bulunanlar, sizin kellenizi uçurmazsam bu işim, hatanın ta kendisidir.
وارهانم چرخ را از ننگتان ** تا بماند بر جهان این داستان
Dünyayı sizin ayıbınızdan kurtarayım da bu hikâye, dünya durdukça söylenip dursun dedi.
شیر با این فکر میزد خنده فاش ** بر تبسمهای شیر ایمن مباش
Aslan bu düşünceyle açıkça gülüyordu. Aslanın gülümsemelerine emin olma.
مال دنیا شد تبسمهای حق ** کرد ما را مست و مغرور و خلق 3040
Dünya malı, Tanrının gülümsemeleridir. Bizi bu suret sarhoş, mağrur ve perişan etmiştir.
فقر و رنجوری به استت ای سند ** کان تبسم دام خود را بر کند
Ey Kadri yüce kişi! Sana yoksulluk ve hastalık iyidir. Çünkü o gülümseme nihayet tuzağını kurar, seni düşürür!
امتحان کردن شیر گرگ را و گفتن که پیش آی ای گرگ بخش کن صیدها را میان ما
Aslanın kurdu imtihan ederek “ Kurt, huzuruma gel, bu avları aramızda payet “ demesi
گفت شیر ای گرگ این را بخش کن ** معدلت را نو کن ای گرگ کهن
Aslan “Bunları payet. Ey koca kurt, adaleti tazele!
نایب من باش در قسمتگری ** تا پدید آید که تو چه گوهری
Pay etmede benim vekilim ol da ne mahiyettesin, meydana çıksın” dedi.
گفت ای شه گاو وحشی بخش تست ** آن بزرگ و تو بزرگ و زفت و چست
Kurt “Padişahım, yaban öküzü senin payın. O büyük, sen de büyük, iri ve çeviksin.
بز مرا که بز میانه ست و وسط ** روبها خرگوش بستان بیغلط 3045
Keçi orta boyda, orta irilikte, onun için benim. Tilki, sen de tavşanı al. Tavşan tam sana münasip” dedi.
شیر گفت ای گرگ چون گفتی بگو ** چون که من باشم تو گویی ما و تو
Aslan dedi ki: “Ey kurt, hele bir daha söyle, ne dedin? Ben varken sen pay istiyorsun ha!
گرگ خود چه سگ بود کاو خویش دید ** پیش چون من شیر بیمثل و ندید
Kurt, ne köpek oluyor ki benim gibi misli, naziri bulunmayan bir aslanın huzurunda kendisini görüyor, varım sanıyor!
گفت پیش آ ای خری کاو خود بدید ** پیشش آمد پنجه زد او را درید
Kendini beğenen eşek, ileri gel!” Kurt ileri gelince bir pençe vurup onu parçaladı.
چون ندیدش مغز و تدبیر رشید ** در سیاست پوستش از سر کشید
Onda akıl ve isabetli bir tedbir görmeyince cezasını verip derisini yüzdü.
گفت چون دید منت از خود نبرد ** این چنین جان را بباید زار مرد 3050
Mademki beni görmek, seni kendinden geçirmedi, huzurumda yok olmadın. Böyle cana inleyerek ölmek gerek.
چون نبودی فانی اندر پیش من ** فضل آمد مر ترا گردن زدن
Mademki huzurumda mahvolmadı, boynunu vurmak farz oldu.
کل شیء هالک جز وجه او ** چون نهای در وجه او هستی مجو
Tanrı’dan başka her şey fânidir. Mademki onun zatında fâni değilsin, varlık arama!
هر که اندر وجه ما باشد فنا ** کل شيء هالک نبود جزا
Bizim hakikatimiz de yok olana “Her şey fânidir” cezası yoktur.
ز آن که در الاست او از لا گذشت ** هر که در الاست او فانی نگشت
Çünkü o “İllâ” dadır, “Lâ” dan geçmiştir. “İllâ” da fâni olmaz.
هر که بر در او من و ما میزند ** رد باب است او و بر لا میتند 3055
Kapıda dolaşan, Ben’den, biz’den dem vuran kapıdan sürülür, “lâ” makamında dolaşıp durur.
قصهی آن کس که در یاری بکوفت از درون گفت کیست گفت منم، گفت چون تو تویی در نمیگشایم هیچ کس را از یاران نمیشناسم که او من باشد
Birisinin, bir dostun kapısını döğdüğü zaman içeriden “ Kimsin “ sözüne “Benim “ demesi üzerine dostun “ Mademki sen, sensin, kapıyı açmıyorum. Çünkü dostlardan kimseyi tanımıyorum ki o, ben olsun” demesi
آن یکی آمد در یاری بزد ** گفت یارش کیستی ای معتمد
Birisi, bir dostunun kapısına gelip kapıyı çaldı. Dostu “Kapıyı çalan kim?” deyince.
گفت من، گفتش برو هنگام نیست ** بر چنین خوانی مقام خام نیست
“Benim” diye cevap verdi. Dostu “Git, şimdi zamanı değil. Böyle bir sofra, ham kişinin makamı olamaz.
خام را جز آتش هجر و فراق ** کی پزد کی وا رهاند از نفاق
Hamı, ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir, nifaktan ne kurtarabilir? “ dedi .
رفت آن مسکین و سالی در سفر ** در فراق دوست سوزید از شرر
Adamcağız gitti, tam bir yıl dostunun ayrılığıyla yanıp yakıldı.
پخته گشت آن سوخته پس باز گشت ** باز گرد خانهی همباز گشت 3060
Yanıp pişerek tekrar döndü, geldi. Dostunun evinin etrafında dolaşmaya başladı.
حلقه زد بر در به صد ترس و ادب ** تا بنجهد بیادب لفظی ز لب
Kapıya varıp ağzından edepten dışarı bir söz çıkmasın diye yüzlerce korku ile edepli edepli halkayı çaldı.
بانگ زد یارش که بر در کیست آن ** گفت بر درهم تویی ای دلستان
Sevgilisi “Kim o?” deyince “Gönlümü alan sevgili sensin” diye cevap verdi.