کل يوم هو فی شأن بخوان ** مر و را بیکار و بیفعلی مدان
Külle yevmin hüve fi’şe’n âyetini oku da onu katiyyen işsiz, güçsüz bilme.
کمترین کاریش هر روز است آن ** کاو سه لشکر را کند این سو روان
En az işi bu dünyaya her gün üç bölük asker yollamasıdır.
لشکری ز اصلاب سوی امهات ** بهر آن تا در رحم روید نبات
Bir bölük asker, rahimde (çocukların) yetişip yeşermesi için babaların bellerinden analara gider.
لشکری ز ارحام سوی خاکدان ** تا ز نر و ماده پر گردد جهان
Bir bölük asker, dünyayı erkek ve kadınla doldurmak üzere rahimlerden bu yeryüzüne sefer eder.
لشکری از خاک ز آن سوی اجل ** تا ببیند هر کسی حسن عمل3075
Bir bölüğü de herkesin yaptığı işin karşılığını görmesi için yeryüzünden ecel tarafına yürür.
این سخن پایان ندارد هین بتاز ** سوی آن دو یار پاک پاک باز
Bu sözün sonu yoktur. Kendine gel de iki temiz dostun hikâyesine dön!
صفت توحید
”Benim” diyen kişinin pişman olarak suçuna karşılık tövbe ve istiğfar için bir yıl riyazat çekmesi ve o tövbekârın, tekrar dönüp o eve gelince ev sahibinin “Kim o” demesine “Sensin” diye cevap vermesi
گفت یارش کاندر آ ای جمله من ** نی مخالف چون گل و خار چمن
Sevgilisi “Ey tamamı ile ben olan, içeri gir. Yeşillikteki gül ve diken gibi aykırı değilsin.
رشته یکتا شد غلط کم شد کنون ** گر دو تا بینی حروف کاف و نون
İplik bir oldu, artık ey yanlışlık, ortadan kalk! Kâf ve Nûn harflerini iki görürsen de hakikatte birdir” dedi.
کاف و نون همچون کمند آمد جذوب ** تا کشاند مر عدم را در خطوب
Yokluğu, büyük ve müşkül işleri cezbetmek için Kâf ve Nûn çekicidir.
پس دو تا باید کمند اندر صور ** گر چه یکتا باشد آن دو در اثر3080
İş yapma hususunda bir olmakla beraber halat, surette iki kattır.
گر دو پا گر چار پا ره را برد ** همچو مقراض دو تا یکتا برد
İster iki ayak olsun, ister dört... Yol yürür. Makasa benzer, iki ağızlı olduğu halde birden keser.
آن دو همبازان گازر را ببین ** هست در ظاهر خلافی ز آن و ز این
Bez yıkayan iki arkadaşa bak. Görünüşte o, buna aykırı iş görmekte.
آن یکی کرباس را در آب زد ** و آن دگر همباز خشکش میکند
Birisi bezi suya sokar, öbür arkadaşı kurutur.
باز او آن خشک را تر میکند ** گوییا ز استیزه ضد بر میتند
Sonra yine öteki ıslatır. Sanki birbirlerine aykırı iş görürler.
لیک این دو ضد استیزه نما ** یکدل و یک کار باشد در رضا3085
Fakat, ey genç! Görünüşte birbirlerinin zıddına iş görür gibi olan bu iki arkadaşın gönülleri de birdir, yaptıkları iş de.
هر نبی و هر ولی را مسلکی است ** لیک تا حق میبرد جمله یکی است
Her Peygamberin, her velînin bir mesleği vardır. Fakat değil mi ki hepsi halkı Hak’ka ulaştırıyor, birdir.
چون که جمع مستمع را خواب برد ** سنگهای آسیا را آب برد
Dinleyenler, onların sözlerinden uykuya daldılar mı... Değirmenin taşlarını su götürdü demektir.
رفتن این آب فوق آسیاست ** رفتنش در آسیا بهر شماست
Bu suyun akışı, değirmen için değildir, değirmene sizin için gitmektedir.
چون شما را حاجت طاحون نماند ** آب را در جوی اصلی باز راند
Fakat değirmene ihtiyacınız kalmadığı için değirmenci, suyu yatağına koyuverdi, asıl dereye akıttı.
ناطقه سوی دهان تعلیم راست ** ور نه خود آن نطق را جویی جداست3090
Söz söyleme kudreti, öğretmek için ağza gelir; yoksa o sözün ayrı bir mecrası vardır.
میرود بیبانگ و بیتکرارها ** تحتها الأنهار تا گلزارها
Sessizce, akışı tekerrür etmeksizin, bir akan cüz’ü bir daha akmaksızın ta... altında nehirler akan gül bahçelerine kadar akıp gider.
ای خدا جان را تو بنما آن مقام ** کاندر او بیحرف میروید کلام
Tanrı, harfsiz söz beliren o makamı, canımıza sen göster.
تا که سازد جان پاک از سر قدم ** سوی عرصهی دور پهنای عدم
Ki pâk can, başını ayak yapıp yokluğun o uzak ve geniş sahasına koşsun.
عرصهای بس با گشاد و با فضا ** وین خیال و هست یابد زو نوا
Yokluk âlemi, pek geniş ve hudutsuz bir âlemdir. Bu hayal ve varlık, o âlemden yüzlerce gıda alır, o âlemden belirir, beslenir.
تنگتر آمد خیالات از عدم ** ز آن سبب باشد خیال اسباب غم3095
Hayaller, yokluk âlemine nispetle dardır. Onun için hayal, darlık ve sıkıntıya sebep olur.
باز هستی تنگتر بود از خیال ** ز آن شود در وی قمر همچون هلال
Varlık da hayalden daha dardır. O yüzden aylar, bu âlemde hilâl gibi görünür.
باز هستی جهان حس و رنگ ** تنگتر آمد که زندانی است تنگ
Duygu ve renk âleminin, yani bu dünyanın varlığı ise... yokluğa, hayale ve varlığa nispetle büsbütün dardır, âdeta daracık bir zindandır.
علت تنگی است ترکیب و عدد ** جانب ترکیب حسها میکشد
Âlemdeki terkip ve sayı, darlığa sebeptir. Fakat bizi duygularımız, terkip âlemine çekip durmaktadır.
ز آن سوی حس عالم توحید دان ** گر یکی خواهی بدان جانب بران
O duygularla birlik âlemini bil, eğer birlik âlemini diliyorsan o tarafa yürü.
امر کن یک فعل بود و نون و کاف ** در سخن افتاد و معنی بود صاف3100
Kün emri, bir tek iş yapar, fakat sözde Kâf ve Nûn harflerinden meydana gelmiştir. Mânası, yine tek ve sâftır.
این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا چه شد احوال گرگ اندر نبرد
Bu söze nihayet yoktur. Dön de o kurdun o savaşta ne olduğunu anlat.
ادب کردن شیر گرگ را که در قسمت بیادبی کرده بود
Pay etmede edebe riayet etmediği için aslanın kurdu tedibetmesi
گرگ را بر کند سر آن سر فراز ** تا نماند دو سریو امتیاز
O yüce aslan; iki baş, iki üstünlük kalmasın diye kurdun başını kopardı.
فانتقمنا منهم است ای گرگ پیر ** چون نبودی مرده در پیش امیر
Koca kurt! Mademki padişahın huzurunda kendini ölü saymadın, cezanı gör. İşte” Fentekamna minhüm?” budur.
بعد از آن رو شیر با روباه کرد ** گفت این را بخش کن از بهر خورد
Sonra yüzünü tilkiye dönüp “Hadi, bunları yememiz için pay et” dedi.
سجده کرد و گفت کاین گاو سمین ** چاشت خوردت باشد ای شاه گزین3105
Tilki secde edip dedi ki: “Bu semiz öküz, ey emin padişah, kuşluk yemeğin.
و آن بز از بهر میان روز را ** یخنیی باشد شه پیروز را
O keçiden de bahtı aydın padişaha gün ortasında yemesi için bir yahni olur.
و آن دگر خرگوش بهر شام هم ** شب چرهی این شاه با لطف و کرم
Tavşan da lûtuf ve kerem sahibi padişahın akşam yemeğidir.”
گفت ای روبه تو عدل افروختی ** این چنین قسمت ز کی آموختی
Aslan “Tilki, adaleti parlattın, apaydın bir hale getirdin. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin?
از کجا آموختی این ای بزرگ ** گفت ای شاه جهان از حال گرگ
Ey ulu kişi! Bu pay edişi nereden belledin? “ deyince Tilki dedi ki “Padişahım , kurdun halinden!”
گفت چون در عشق ما گشتی گرو ** هر سه را برگیر و بستان و برو3110
Bunun üzerine aslan “ Mademki sen bizim aşkımıza kendini rehin ettin; üçü de senin olsun, üçünü de al, git.
روبها چون جملگی ما را شدی ** چونت آزاریم چون تو ما شدی
Ey tilki, sen baştanbaşa bizim oldun, seni nasıl incitebilirim? Mademki sen, biz oldun;
ما ترا و جمله اشکاران ترا ** پای بر گردون هفتم نه بر آ
Biz de seniniz, bütün avlar da. Ayağını yedinci kat göğün üstüne bas, yüksel.
چون گرفتی عبرت از گرگ دنی ** پس تو روبه نیستی شیر منی
Alçak kurttan ibret aldığın için artık sen, tilki değilsin, benim aslanımsın” dedi.
عاقل آن باشد که عبرت گیرد از ** مرگ یاران در بلای محترز
Akıllı o kişidir ki çekinilen belâda dostların ölümünden ibret alır.
روبه آن دم بر زبان صد شکر راند ** که مرا شیر از پی آن گرگ خواند3115
O zaman tilki “ Aslan, bana bunu kurttan sonra teklif etti” diye yüzlerce şükürde bulundu.
گر مرا اول بفرمودی که تو ** بخش کن این را که بردی جان از او
“ Eğer önce bana, bunu pay et, diye teklif etseydi, ondan canımı kurtarmama imkân mı vardı? “ diye şükürler etti.
پس سپاس او را که ما را در جهان ** کرد پیدا از پس پیشینیان
Şu halde bizden de Tanrı’ya şükürler olsun ki, bizi ancak helâk olanlardan sonra dünyaya getirdi.
تا شنیدیم آن سیاستهای حق ** بر قرون ماضیه اندر سبق
Bu suretle Hakk’ın, geçmiş zamanlarda gelip geçen kavimleri nasıl helâk ettiğini duyduk.
تا که ما از حال آن گرگان پیش ** همچو روبه پاس خود داریم بیش
Nihayet, o önce gelip geçen kurtların halini duyup da tilki gibi kendimizi koruyabiliriz.
امت مرحومه زین رو خواندمان ** آن رسول حق و صادق در بیان3120
İşte Tanrı’nın o Hak Peygamberi, o sözü doğru peygamber, bize bu yüzden “Acınmış ümmet” adını taktı.