کوهم و هستی من بنیاد اوست ** ور شود چون کاه بادم یاد اوست
Ben dağım; varlığım, onun binasıdır. Hattâ saman çöpüne benzesem bile rüzgârım, onun rüzgârıdır.
جز به باد او نجنبد میل من ** نیست جز عشق احد سر خیل من
Benim hareketim, ancak onun rüzgarıyladır. Askerimin başbuğu, ancak tek Tanrının aşkıdır.
خشم بر شاهان شه و ما را غلام ** خشم را هم بستهام زیر لگام
Hiddet, padişahlara bile padişahlık eder, fakat bize köledir. Ben hiddete gem vurmuş, üstüne binmişimdir.
تیغ حلمم گردن خشمم زده ست ** خشم حق بر من چو رحمت آمده ست3800
Hilim kılıcım, kızgınlığımın boynunu vurmuştur. Tanrı hışmıysa bence rahmettir.
غرق نورم گر چه سقفم شد خراب ** روضه گشتم گر چه هستم بو تراب
Tavanım, damım yıkıldı ama nura gark oldum. Toprak atası ( Ebu Turab) oldumsa da bahçe kesildim.
چون در آمد علتی اندر غزا ** تیغ را دیدم نهان کردن سزا
Savaşırken içime bir vesvese, bir benlik geldi; kılıcı gizlemeyi münasip gördüm.
تا احب لله آید نام من ** تا که ابغض لله آید کام من
Bu suretle “Sevgisi Tanrı içindir” denmesini diledim; ancak Tanrı için birisine düşmanlık etmeli.
تا که اعطا لله آید جود من ** تا که امسک لله آید بود من
Cömertliğimin Tanrı yolunda olmasını, varımı yine Tanrı için sakınmamı istedim.
بخل من لله عطا لله و بس ** جمله للهام نیم من آن کس3805
Benim sakınmam da ancak Tanrı içindir. Vermem de... Tamamı ile Tanrınınım, başkasının değil.
و آن چه لله میکنم تقلید نیست ** نیست تخییل و گمان جز دید نیست
Tanrı için ne yapıyorsam bu yapışım, taklit değildir; hayale kapılarak, şüpheye düşerek de değil. Yaptığımı, işlediğimi, ancak görerek yapıyor, görerek işliyorum.
ز اجتهاد و از تحری رستهام ** آستین بر دامن حق بستهام
Hüküm çıkarmadan arayıp taramadan kurtuldum. Elimle Tanrı eteğine yapıştım.
گر همیپرم همیبینم مطار ** ور همیگردم همیبینم مدار
Uçarsam uçtuğum yeri görmekteyim, dönersem döndüğüm yeri.
ور کشم باری بدانم تا کجا ** ماهم و خورشید پیشم پیشوا
Bir yük taşıyorsam nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ayım, önümde güneş, kılavuzuyum.
بیش از این با خلق گفتن روی نیست ** بحر را گنجایی اندر جوی نیست3810
Halka bundan fazla söylemeye imkân yok; denizin ırmağa sığması mümkün değildir.
پست میگویم به اندازهی عقول ** عیب نبود این بود کار رسول
Akılların alacağı kadar aşağı mertebeden söylemekteyim. Bu, ayıp değil, Peygamberin işidir.
از غرض حرم گواهی حر شنو ** که گواهی بندگان نه ارزد دو جو
Garezden hürüm ben; hür olan kişinin şahadetini duy. Kul, köle olanların şahadetleri iki arpa tanesine bil değmez!
در شریعت مر گواهی بنده را ** نیست قدری وقت دعوی و قضا
Şeriatte dâva ve hükümde kulum şahitliğinin kıymeti yoktur.
گر هزاران بنده باشندت گواه ** بر نسنجد شرع ایشان را به کاه
Senin aleyhinde binlerce köle şahadet etse şeriat onların şahadetlerini bir saman çöpüne bile almaz.
بندهی شهوت بتر نزدیک حق ** از غلام و بندگان مسترق3815
Şehvete kul olan, Tanrı indinde köleden, esir olmuş kullardan beterdir.
کاین به یک لفظی شود از خواجه حر ** و آن زید شیرین و میرد سخت مر
Çünkü köle bir sözle sahibinin kulluğundan çıkar,hür olur. Şehvete kul olansa tatlı dirilir, acı ölür.
بندهی شهوت ندارد خود خلاص ** جز به فضل ایزد و انعام خاص
Şehvet kulu, Tanrı’nın rahmeti, hususi bir lûtuf ve nimeti olmadıkça kulluktan kurtulamaz.
در چهی افتاد کان را غور نیست ** و آن گناه اوست جبر و جور نیست
Öyle bir kuyuya düşmüştür ki bu kuyu, onun kendi suçudur. Ona cebir değildir, cevir de değil!
در چهی انداخت او خود را که من ** در خور قعرش نمییابم رسن
Kendisini kendisi, öyle bir kuyuya atmıştır ki ben o kuyunun dibine varacak ip bulamıyorum.
بس کنم گر این سخن افزون شود ** خود جگر چه بود که خارا خون شود3820
Artık yeter... Eğer bu sözü uzatırsam ciğer ne oluyor? Mermer bile kan kesilir.
این جگرها خون نشد نز سختی است ** غفلت و مشغولی و بد بختی است
Bu ciğerlerin kan olmaması katılıktan, şaşkınlıktan, dünya ile uğraşmadan ve talihsizliktendir.
خون شود روزی که خونش سود نیست ** خون شو آن وقتی که خون مردود نیست
Bir gün kan kesilir ama bu kan kesilmesinin o gün faydası yok. Kan kesilme işe yararken kan kesil!
چون گواهی بندگان مقبول نیست ** عدل او باشد که بندهی غول نیست
Mademki kulların kölelerin, şahadeti makbul değildir, tam adalet sahibi, o kişiye derler ki gulyabani kölesi olmasın.
گشت ارسلناک شاهد در نذر ** ز آن که بود از کون او حر ابن حر
Kur’an’da peygambere “Biz seni şahit olarak gönderdik” denmiştir. Çünkü o, varlıktan hür oğlu hürdür.
چون که حرم خشم کی بندد مرا ** نیست اینجا جز صفات حق در آ3825
Ben, mademki hürüm; hiddet beni nasıl bağlar, kendisine nasıl kul eder? Burada Tanrı sıfatlarından başka sıfat yoktur, beri gel!
اندر آ کازاد کردت فضل حق ** ز آن که رحمت داشت بر خشمش سبق
Beri gel ki Tanrı’nın ihsanı seni azat etsin. Çünkü onun rahmeti gazabından üstün ve arıktır.
اندر آ اکنون که رستی از خطر ** سنگ بودی کیمیا کردت گهر
Beri gel ki şimdi tehlikeden kurtuldun, kaçtın kimya seni cevher haline soktu.
رستهای از کفر و خارستان او ** چون گلی بشکفته در بستان هو
Küfürden ve dikenliğinden kurtuldun, artık Tanrı bahçesinde bir gül gibi açıl!
تو منی و من توام ای محتشم ** تو علی بودی علی را چون کشم
Ey ulu kişi, sen bensin, ben de senim. Sen Ali’ydin, Ali’yi nasıl öldürürüm?
معصیت کردی به از هر طاعتی ** آسمان پیمودهای در ساعتی3830
Öyle bir suç işledin ki her türlü ibadetten iyi bir anda gökleri bir baştan bir başa aştın.
بس خجسته معصیت کان کرد مرد ** نی ز خاری بر دمد اوراق ورد
O adamın işlediği suç ne kutlu suç! Gül yaprakları dikenden bitmez mi?
نی گناه عمر و قصد رسول ** میکشیدش تا به درگاه قبول
Ömer'in Peygambere kastedişi suçu, onu ta kabul kapısına kadar çekip götürmedi mi?
نی به سحر ساحران فرعونشان ** میکشید و گشت دولت عونشان
Firavun; büyücüleri, büyüleri yüzünden çağırmadı mı?
گر نبودی سحرشان و آن جحود ** کی کشیدیشان به فرعون عنود
Onlara da bu yüzden ikbal yardım etmedi mi, bu yüzden devlete erişmediler mi? Onların büyüsü, onların inkârı olmasaydı inatçı Firavun, onları huzuruna alır mıydı?
کی بدیدندی عصا و معجزات ** معصیت طاعت شد ای قوم عصات3835
Onlar da asâyı ve mucizeleri nereden göreceklerdi? Ey isyan eden kavim! Suç, ibadet oldu.
ناامیدی را خدا گردن زده است ** چون گنه مانند طاعت آمده ست
Tanrı ümitsizliğin boynunu vurmuştur. Çünkü günah ve suç ibadet olmuştur.
چون مبدل میکند او سیئات ** طاعتیاش میکند رغم وشات
Çünkü Tanrı, şeytanların rahmine suçları ibadete, sevaba tebdil eder.
زین شود مرجوم شیطان رجیم ** و ز حسد او بطرقد گردد دو نیم
Bundan dolayı Şeytan, taşlanır; hasedinden çatlar, iki parça olur.
او بکوشد تا گناهی پرورد ** ز آن گنه ما را به چاهی آورد
Şeytan bir günah meydana getirmek ve onunla bizi bir kuyuya düşürmek ister.
چون ببیند کان گنه شد طاعتی ** گردد او را نامبارک ساعتی3840
“ O günahın ibadet olduğunu gördü mü?” işte o an, Şeytan’a yomsuz bir andır.
اندر آ من در گشادم مر ترا ** تف زدی و تحفه دادم مر ترا
Beri gel; ben, sana kapı açtım; sen benim yüzüme tükürdün, bense sana armağan sundum.
مر جفاگر را چنینها میدهم ** پیش پای چپ چه سان سر مینهم
Cefa edene bile böyle muamelede bulunur, aleyhime ayak atanların ayağına bile bu çeşit baş korsam,
پس وفاگر را چه بخشم تو بدان ** گنجها و ملکهای جاودان
Vefa edene ne bağışlarım? Anla! Cennetlerde ebedî mülkler ihsan ederim
گفتن پیغامبر علیه السلام به گوش رکابدار امیر المؤمنین علی علیه السلام که کشتن علی بر دست تو خواهد بودن خبرت کردم
Peygamber Aleyhisselâm’ın Emîr-ül Müminîn Ali –Kerremallâhu Vechehu- nun seyisinin kulağına “Ali’nin şahadeti senin elinle olacak, sana haber veriyorum” demesi
من چنان مردم که بر خونی خویش ** نوش لطف من نشد در قهر نیش
Ben öyle bir erim ki kanlıma, katilime bile lûtuf şerbetim, kahır zehri olmadı.
گفت پیغمبر به گوش چاکرم ** کاو برد روزی ز گردن این سرم3845
Peygamber, hizmetkârımın kulağına, bu başımı boynumdan onun ayıracağını söyledi.
کرد آگه آن رسول از وحی دوست ** که هلاکم عاقبت بر دست اوست
Peygamber, sevgilinin vahyiyle nihayet ölümümün onun eliyle olacağını haber verdi.