سیر جسم خشک بر خشکی فتاد ** سیر جان پا در دل دریا نهاد
Kuru cismin yürümesi, kuruya düştü, ama canın yürümesine gelince: Ayağını denizin ta ortasına bastı.
چون که عمر اندر ره خشکی گذشت ** گاه کوه و گاه صحرا گاه دشت
Ömür kuruluk yolunda; gâh dağ, gâh deniz, gâh ova aşarak geçip gittikten sonra...
آب حیوان از کجا خواهی تو یافت ** موج دریا را کجا خواهی شکافت
Abıhayatı, nerede bulacaksın; deniz dalgalarını nerede yaracaksın?
موج خاکی وهم و فهم و فکر ماست ** موج آبی محو و سکر است و فناست575
Kara dalgası, bizim kuruntularımız, anlayışımız ve fikrimizdir. Deniz dalgası ise kendinden geçiş, sarhoşluk ve yokluktur.
تا در این سکری از آن سکری تو دور ** تا از این مستی از آن جامی تو دور
Sen bu sarhoşlukta oldukça o sarhoşluktan uzaksın. Bundan sarhoş oldukça o kadehten nefret eder durursun.
گفتوگوی ظاهر آمد چون غبار ** مدتی خاموش خو کن هوش دار
Zahir dedikodusu toz gibidir. Kulak gibi bir müddet dinlemeyi âdet edin!”
مکرر کردن مریدان که خلوت را بشکن
Müritlerin, halveti terk et diye tekrar ısrarla yalvarışları
جمله گفتند ای حکیم رخنه جو ** این فریب و این جفا با ما مگو
Hepsi dediler ki: “Ey bahane arayan hakîm bu cefayı bize reva görme!
چار پا را قدر طاقت بار نه ** بر ضعیفان قدر قوت کار نه
Hayvana takati derecesinde yük yüklet. Zayıflara iktidarları nispetinde iş havale et!
دانهی هر مرغ اندازهی وی است ** طعمهی هر مرغ انجیری کی است580
Her kuşun yiyeceği lokma, kendine göredir. Nasıl olur da her kuş bir inciri (bütün olarak) yutabilir?
طفل را گر نان دهی بر جای شیر ** طفل مسکین را از آن نان مرده گیر
Çocuğa süt yerine ekmek verirsen zavallı yavruyu o ekmek yüzünden öldü bil!
چون که دندانها بر آرد بعد از آن ** هم بخود گردد دلش جویای نان
Ondan sonra dişleri çıkınca kendi kendine onun içi ekmek ister.
مرغ پر نارسته چون پران شود ** لقمهی هر گربهی دران شود
Henüz kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalkışırsa her yırtıcı kedinin lokması olur.
چون بر آرد پر بپرد او به خود ** بیتکلف بیصفیر نیک و بد
Ama kanatlanınca o kendisinden teklifsizce, iyi ve kötü ıslık olmaksızın uçar.
دیو را نطق تو خامش میکند ** گوش ما را گفت تو هش میکند585
Senin sözün Şeytan’ı susturur, senin lütuf ve keremin, bizim kulağımıza akıl ve fehim verir.
گوش ما هوش است چون گویا تویی ** خشک ما بحر است چون دریا تویی
Söyleyen, sen olunca kulağımız, tamam akıldan ibarettir. Mademki deniz sensin, kurumuz da denizdir!
با تو ما را خاک بهتر از فلک ** ای سماک از تو منور تا سمک
Ey (sekizinci gökteki) Simak burcundan (denizin dibindeki) balığa kadar her şey, kendisinden nurlanmış olan! Seninle olunca yer, bize gökten daha iyidir.
بیتو ما را بر فلک تاریکی است ** با تو ای ماه این فلک باری کی است
Sensiz, biz göğün tâ üstünde bile karanlık içindeyiz. Ey ay! Gayrı bu felek, nedir ki seninle mukayese edilebilsin?
صورت رفعت بود افلاک را ** معنی رفعت روان پاک را
Göklerin sûreta yüksekliği var. Mana yüzünden yükseklik, temiz ruhundur.
صورت رفعت برای جسمهاست ** جسمها در پیش معنی اسمهاست590
Sûreta yükseklik, cisimlerindir, fakat mana huzurunda cisimler, isimlerden ibarettir.
جواب گفتن وزیر که خلوت را نمیشکنم
Vezirin “Halveti terk etmem" diye cevap vermesi
گفت حجتهای خود کوته کنید ** پند را در جان و در دل ره کنید
Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi, can ve gönülden dinleyiniz.
گر امینم متهم نبود امین ** گر بگویم آسمان را من زمین
Emin isem, emin adam ittiham edilmez göğe yer desem bile!
گر کمالم با کمال انکار چیست ** ور نیم این زحمت و آزار چیست
Eğer ben mahzı kemâl isem kemâli inkâr nedir? Değilsem bu zahmet, bu eziyet ne oluyor?
من نخواهم شد از این خلوت برون ** ز آن که مشغولم به احوال درون
Ben bu halvetten çıkmayacağım çünkü kalp ahvali ile meşgulüm.”
اعتراض مریدان در خلوت وزیر
Müritlerin vezire yalvarması
جمله گفتند ای وزیر انکار نیست ** گفت ما چون گفتن اغیار نیست595
Hepsi birden dediler ki: “Ey vezir, inkâr etmiyoruz, bizim sözümüz ağyarın sözü gibi değildir.
اشک دیدهست از فراق تو دوان ** آه آه است از میان جان روان
Ayrılığından gözyaşlarımız akmakta, canımızın tâ içinden ahu vahlar coşmakta!”
طفل با دایه نه استیزد و لیک ** گرید او گر چه نه بد داند نه نیک
Çocuk dadı ile kavga etmez. Gerçi ne kötüyü bilir ne iyiyi... Fakat boyuna ağlar durur!
ما چون چنگیم و تو زخمه میزنی ** زاری از ما نی تو زاری میکنی
Biz çenk gibiyiz sen mızrak vurmaktasın; inleme bizden değil, sen inliyorsun!
ما چو ناییم و نوا در ما ز تست ** ما چو کوهیم و صدا در ما ز تست
Biz ney gibiyiz, bizdeki nağme senden. Biz dağ gibiyiz, bizdeki seda senden.
ما چو شطرنجیم اندر برد و مات ** برد و مات ما ز تست ای خوش صفات600
Kazanıp kaybetmede satranç oyunu gibiyiz; ey huyları güzel! Bizim kazanıp kaybetmemiz sendendir.
ما که باشیم ای تو ما را جان جان ** تا که ما باشیم با تو در میان
Ey bizim canımıza can olan! Biz kim oluyoruz ki seninle ortada olalım, görünelim!
ما عدمهاییم و هستیهای ما ** تو وجود مطلقی فانی نما
Biz yokuz. Varlıklarımız, fâni suretle gösteren Vücud-u Mutlak olan sensin.
ما همه شیران ولی شیر علم ** حملهشان از باد باشد دمبهدم
Biz umumiyetle aslanlarız ama bayrak üstüne resmedilmiş aslanlar! Onların zaman zaman hareketleri, hamleleri rüzgârdandır.
حمله شان پیدا و ناپیداست باد ** آن که ناپیداست هرگز کم مباد
Aslanların saldırışı meydânda; lâkin rüzgâr gizlidir. O gizli olan, aslâ eksik olmasın. (T.M. 602)
باد ما و بود ما از داد تست ** هستی ما جمله از ایجاد تست605
Hareketimiz de, varlığımız da senin vergindir. Varlığımız umumiyetle senin icadındır.
لذت هستی نمودی نیست را ** عاشق خود کرده بودی نیست را
Yoksa varlık lezzetini gösterdin. Yok olanı kendine âşık eylemiştin!
لذت انعام خود را وامگیر ** نقل و باده و جام خود را وامگیر
O in’am ve ihsanın lezzetini... Mezeyi, şarabı ve kadehi esirgeme!
ور بگیری کیت جستجو کند ** نقش با نقاش چون نیرو کند
Esirgersen kim arayıp tarıyabilir? Nakış nakkaşla nasıl mücadele eder?
منگر اندر ما، مکن در ما نظر ** اندر اکرام و سخای خود نگر
Bize, bizim ef’alimize bakma; kendi ikramına, kendi cömertliğine bak!
ما نبودیم و تقاضامان نبود ** لطف تو ناگفتهی ما میشنود610
Biz yoktuk, mücadelemiz de yoktu. Senin lütfun bizim söylenmemiş sırlarımızı da işitiyordu.
نقش باشد پیش نقاش و قلم ** عاجز و بسته چو کودک در شکم
Nakış, nakkaşın ve kaleminin huzurunda ama karnındaki çocuk gibi âciz ve eli bağlıdır.
پیش قدرت خلق جمله بارگه ** عاجزان چون پیش سوزن کارگه
Kudret huzurunda bütün âlem mahlûkları, iğne önünde gergef gibi âcizdir.
گاه نقشش دیو و گه آدم کند ** گاه نقشش شادی و گه غم کند
Kudret gergefe bazen şeytan resmi, bazen insan resmi işler; gâh neşe, gâh keder nakşeder.
دست نه تا دست جنباند به دفع ** نطق نه تا دم زند در ضر و نفع
Gergefin eli yok ki onu def’ için kımıldatsın; dili yok ki fayda, zarar hususunda ses çıkarsın.
تو ز قرآن باز خوان تفسیر بیت ** گفت ایزد ما رميت إذ رمیت615
Sen beytin tefsirini Kur’an’dan oku Tanrı “Attığın zaman sen atmadın” dedi.
گر بپرانیم تیر آن نه ز ماست ** ما کمان و تیر اندازش خداست
Biz bir ok atarsak, atış, bizden değildir. Biz yayız, o yayla ok atan Tanrı’dır.
این نه جبر این معنی جباری است ** ذکر جباری برای زاری است
Bu “cebir” değil, cebbarlığın manasıdır. Cebbarlığı anış da, ancak Tanrı’ya tazarru ve niyaz içindir.
زاری ما شد دلیل اضطرار ** خجلت ما شد دلیل اختیار
Bizim figanımız muztar ve kudretsiz olduğumuzun delilidir. Yaptığımızdan utanmamız da elimizde ihtiyar olduğuna delildir.
گر نبودی اختیار این شرم چیست ** وین دریغ و خجلت و آزرم چیست
Yapıp yapmamada ihtiyarımız varsa utanma ne? Bu açıklanma, bu utanış, bu teeddüp ne?
زجر استادان و شاگردان چراست ** خاطر از تدبیرها گردان چراست620
Hocaların şakirtleri terbiye etmesi niçin; fikir, neden tedbirlerden tedbirlere dönüyor?
ور تو گویی غافل است از جبر او ** ماه حق پنهان کند در ابر رو
Eğer sen: “O, cebirden gafildir. Hakk’a mensup olan ay, bulutta yüzünü gizliyor” dersen,