-
طفل با دایه نه استیزد و لیک ** گرید او گر چه نه بد داند نه نیک
- Çocuk dadı ile kavga etmez. Gerçi ne kötüyü bilir ne iyiyi... Fakat boyuna ağlar durur!
-
ما چون چنگیم و تو زخمه میزنی ** زاری از ما نی تو زاری میکنی
- Biz çenk gibiyiz sen mızrak vurmaktasın; inleme bizden değil, sen inliyorsun!
-
ما چو ناییم و نوا در ما ز تست ** ما چو کوهیم و صدا در ما ز تست
- Biz ney gibiyiz, bizdeki nağme senden. Biz dağ gibiyiz, bizdeki seda senden.
-
ما چو شطرنجیم اندر برد و مات ** برد و مات ما ز تست ای خوش صفات 600
- Kazanıp kaybetmede satranç oyunu gibiyiz; ey huyları güzel! Bizim kazanıp kaybetmemiz sendendir.
-
ما که باشیم ای تو ما را جان جان ** تا که ما باشیم با تو در میان
- Ey bizim canımıza can olan! Biz kim oluyoruz ki seninle ortada olalım, görünelim!
-
ما عدمهاییم و هستیهای ما ** تو وجود مطلقی فانی نما
- Biz yokuz. Varlıklarımız, fâni suretle gösteren Vücud-u Mutlak olan sensin.
-
ما همه شیران ولی شیر علم ** حملهشان از باد باشد دمبهدم
- Biz umumiyetle aslanlarız ama bayrak üstüne resmedilmiş aslanlar! Onların zaman zaman hareketleri, hamleleri rüzgârdandır.
-
حمله شان پیدا و ناپیداست باد ** آن که ناپیداست هرگز کم مباد
- Aslanların saldırışı meydânda; lâkin rüzgâr gizlidir. O gizli olan, aslâ eksik olmasın. (T.M. 602)
-
باد ما و بود ما از داد تست ** هستی ما جمله از ایجاد تست 605
- Hareketimiz de, varlığımız da senin vergindir. Varlığımız umumiyetle senin icadındır.
-
لذت هستی نمودی نیست را ** عاشق خود کرده بودی نیست را
- Yoksa varlık lezzetini gösterdin. Yok olanı kendine âşık eylemiştin!
-
لذت انعام خود را وامگیر ** نقل و باده و جام خود را وامگیر
- O in’am ve ihsanın lezzetini... Mezeyi, şarabı ve kadehi esirgeme!
-
ور بگیری کیت جستجو کند ** نقش با نقاش چون نیرو کند
- Esirgersen kim arayıp tarıyabilir? Nakış nakkaşla nasıl mücadele eder?
-
منگر اندر ما، مکن در ما نظر ** اندر اکرام و سخای خود نگر
- Bize, bizim ef’alimize bakma; kendi ikramına, kendi cömertliğine bak!
-
ما نبودیم و تقاضامان نبود ** لطف تو ناگفتهی ما میشنود 610
- Biz yoktuk, mücadelemiz de yoktu. Senin lütfun bizim söylenmemiş sırlarımızı da işitiyordu.
-
نقش باشد پیش نقاش و قلم ** عاجز و بسته چو کودک در شکم
- Nakış, nakkaşın ve kaleminin huzurunda ama karnındaki çocuk gibi âciz ve eli bağlıdır.
-
پیش قدرت خلق جمله بارگه ** عاجزان چون پیش سوزن کارگه
- Kudret huzurunda bütün âlem mahlûkları, iğne önünde gergef gibi âcizdir.
-
گاه نقشش دیو و گه آدم کند ** گاه نقشش شادی و گه غم کند
- Kudret gergefe bazen şeytan resmi, bazen insan resmi işler; gâh neşe, gâh keder nakşeder.
-
دست نه تا دست جنباند به دفع ** نطق نه تا دم زند در ضر و نفع
- Gergefin eli yok ki onu def’ için kımıldatsın; dili yok ki fayda, zarar hususunda ses çıkarsın.
-
تو ز قرآن باز خوان تفسیر بیت ** گفت ایزد ما رميت إذ رمیت 615
- Sen beytin tefsirini Kur’an’dan oku Tanrı “Attığın zaman sen atmadın” dedi.
-
گر بپرانیم تیر آن نه ز ماست ** ما کمان و تیر اندازش خداست
- Biz bir ok atarsak, atış, bizden değildir. Biz yayız, o yayla ok atan Tanrı’dır.
-
این نه جبر این معنی جباری است ** ذکر جباری برای زاری است
- Bu “cebir” değil, cebbarlığın manasıdır. Cebbarlığı anış da, ancak Tanrı’ya tazarru ve niyaz içindir.
-
زاری ما شد دلیل اضطرار ** خجلت ما شد دلیل اختیار
- Bizim figanımız muztar ve kudretsiz olduğumuzun delilidir. Yaptığımızdan utanmamız da elimizde ihtiyar olduğuna delildir.
-
گر نبودی اختیار این شرم چیست ** وین دریغ و خجلت و آزرم چیست
- Yapıp yapmamada ihtiyarımız varsa utanma ne? Bu açıklanma, bu utanış, bu teeddüp ne?
-
زجر استادان و شاگردان چراست ** خاطر از تدبیرها گردان چراست 620
- Hocaların şakirtleri terbiye etmesi niçin; fikir, neden tedbirlerden tedbirlere dönüyor?
-
ور تو گویی غافل است از جبر او ** ماه حق پنهان کند در ابر رو
- Eğer sen: “O, cebirden gafildir. Hakk’a mensup olan ay, bulutta yüzünü gizliyor” dersen,
-
هست این را خوش جواب ار بشنوی ** بگذری از کفر و در دین بگروی
- Buna hoş bir cevap var; dinlersen küfürden geçer, dini tasdik eder, bana tâbi olursun:
-
حسرت و زاری گه بیماری است ** وقت بیماری همه بیداری است
- Hasret ve figan, hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamı ile uyanıklık zamanıdır.
-
آن زمان که میشوی بیمار تو ** میکنی از جرم استغفار تو
- Hasta olduğun zaman günahından istiğfar eder durursun.
-
مینماید بر تو زشتی گنه ** میکنی نیت که باز آیم به ره 625
- Sana günahın çirkinliği görünür; iyileşince yola geleyim diye niyet edersin.
-
عهد و پیمان میکنی که بعد از این ** جز که طاعت نبودم کار گزین
- Bundan sonra kulluktan başka bir iş ihtiyar etmeyeyim diye ahdeylersin.
-
پس یقین گشت این که بیماری ترا ** میببخشد هوش و بیداری ترا
- Şu halde bu yakinen anlaşıldı ki hastalık sana akıllılık, bahşediyor.
-
پس بدان این اصل را ای اصل جو ** هر که را درد است او برده ست بو
- Ey asıl arayan kimse! Şu aslı bil ki kimde dert varsa o, koku almış, dermana ermiştir.
-
هر که او بیدارتر پر دردتر ** هر که او آگاهتر رخ زردتر
- Kim daha ziyade uyanıksa o daha ziyade dertlidir. Kim işi daha iyi anlamışsa onun benzi daha sarıdır.
-
گر ز جبرش آگهی زاریت کو ** بینش زنجیر جباریت کو 630
- Hakk’ın cebrinden agâh isen feryadın nerede? Cebbarlık zincirini görüşün hani?
-
بسته در زنجیر چون شادی کند ** کی اسیر حبس آزادی کند
- Zincire bağlanan nasıl olur da neşelenir? Hapiste esir olan nasıl hürlük eder?
-
ور تو میبینی که پایت بستهاند ** بر تو سرهنگان شه بنشستهاند
- Eğer ayağını bağladıklarını, başına padişah çavuşlarının dikildiğini görüyorsan.
-
پس تو سرهنگی مکن با عاجزان ** ز آن که نبود طبع و خوی عاجز آن
- Gayrı sen de âcizlere çavuşluk etme. Çünkü bu vazife âcizlerin huyu ve tabiatı değildir.
-
چون تو جبر او نمیبینی مگو ** ور همیبینی نشان دید کو
- Mademki görmüyorsun; Tanrı’nın cebrinden bahsetme! Görüyorsan hangi gördüğünün nişanesi?
-
در هر آن کاری که میل استت بدان ** قدرت خود را همیبینی عیان 635
- Hangi bir işe meylin varsa o işte kendi kudretini apaçık görür durursun;
-
و اندر آن کاری که میلت نیست ** و خواست خویش را جبری کنی کاین از خداست
- Hangi işe meylin ve isteğin yoksa... Bu, Tanrı’dandır diye kendini Cebrî yaparsın!
-
انبیا در کار دنیا جبریاند ** کافران در کار عقبی جبریاند
- Peygamberler, dünya işinde Cebrîdirler, kâfirler de ahiret işinde.
-
انبیا را کار عقبی اختیار ** جاهلان را کار دنیا اختیار
- Peygamberlerin, ahiret işinde ihtiyarları vardır, cahillerin de dünya işinde.
-
ز آن که هر مرغی به سوی جنس خویش ** میپرد او در پس و جان پیش پیش
- Zira her kuş, kendi cinsinin bulunduğu yere gider, bedeni, geride uçmaktadır, canı daha tez, daha ileri gitmekte!
-
کافران چون جنس سجین آمدند ** سجن دنیا را خوش آیین آمدند 640
- Kâfirler “Siccin” cinsinden olduklarından dünya zindanına rahat rahat gelmişlerdir.
-
انبیا چون جنس علیین بدند ** سوی علیین جان و دل شدند
- Peygamberler, "İlliyyin" cinsinden olduklarından can ve gönül İlliyyinine doğru gitmişlerdir.
-
این سخن پایان ندارد لیک ما ** باز گوییم آن تمامی قصه را
- Bu sözün sonu yoktur, fakat biz yine dönüp o hikâyeyi tamamlayalım:
-
نومید کردن وزیر مریدان را از رفض خلوت
- Vezirin, halveti terk etmede müritleri ümitsiz bırakması
-
آن وزیر از اندرون آواز داد ** کای مریدان از من این معلوم باد
- Vezir içerden seslendi: “Ey müritler, benden size şu malûm olsun.
-
که مرا عیسی چنین پیغام کرد ** کز همه یاران و خویشان باش فرد
- Ki İsa bana “Hep yakınlarından, arkadaşlarından ayrıl, tek ol,
-
روی در دیوار کن تنها نشین ** وز وجود خویش هم خلوت گزین 645
- Yüzünü duvara çevirip yalnızca otur, kendi varlığından da halveti ihtiyar et” diye vahyetti.
-
بعد از این دستوری گفتار نیست ** بعد از این با گفت و گویم کار نیست
- Bundan sonra konuşmaya izin yok, bundan sonra dedikodu ile işim yok.