سر من از نالهی من دور نیست ** لیک چشم و گوش را آن نور نیست
Benim esrarım feryadımdan uzak değildir, ancak (her) gözde, kulakta o nur yok.
تن ز جان و جان ز تن مستور نیست ** لیک کس را دید جان دستور نیست
Ten candan, can da tenden gizli kapaklı değildir, lâkin canı görmek için kimseye izin yok.
آتش است این بانگ نای و نیست باد ** هر که این آتش ندارد نیست باد
Bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!
آتش عشق است کاندر نی فتاد ** جوشش عشق است کاندر می فتاد10
Aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğudur ki şarabın içine düşmüştür.
نی حریف هر که از یاری برید ** پردههایش پردههای ما درید
Ney, dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır. Onun perdeleri, perdelerimizi yırttı.
همچو نی زهری و تریاقی که دید ** همچو نی دمساز و مشتاقی که دید
Ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak, ney gibi hem bir hemdem, hem bir müştak kim gördü?
نی حدیث راه پر خون میکند ** قصههای عشق مجنون میکند
Ney, kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.
محرم این هوش جز بیهوش نیست ** مر زبان را مشتری جز گوش نیست
Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
در غم ما روزها بیگاه شد ** روزها با سوزها همراه شد15
Bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu.
روزها گر رفت گو رو باک نیست ** تو بمان ای آن که چون تو پاک نیست
Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!
هر که جز ماهی ز آبش سیر شد ** هر که بیروزی است روزش دیر شد
Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
درنیابد حال پخته هیچ خام ** پس سخن کوتاه باید و السلام
Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
بند بگسل، باش آزاد ای پسر ** چند باشی بند سیم و بند زر
Ey oğul! Bağı çöz, azat ol. Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
گر بریزی بحر را در کوزهای ** چند گنجد قسمت یک روزهای20
Denizi bir testiye dökersen ne alır? Bir günün kısmetini…
کوزهی چشم حریصان پر نشد ** تا صدف قانع نشد پر در نشد
Harislerin göz testisi dolmadı. Sedef, kanaatkâr olduğundan inci ile doldu.
هر که را جامه ز عشقی چاک شد ** او ز حرص و عیب کلی پاک شد
Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan, ayıptan adamakıllı temizlendi.
شاد باش ای عشق خوش سودای ما ** ای طبیب جمله علتهای ما
Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şad ol; ey bütün hastalıklarımızın hekimi;
ای دوای نخوت و ناموس ما ** ای تو افلاطون و جالینوس ما
Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı, ey bizim Eflâtun’umuz! Ey bizim Calinus’umuz!
جسم خاک از عشق بر افلاک شد ** کوه در رقص آمد و چالاک شد25
Toprak beden, aşktan göklere çıktı; dağ oynamaya başladı, çevikleşti.
عشق جان طور آمد عاشقا ** طور مست و خر موسی صاعقا
Ey âşık! Aşk; Tûr’un canı oldu. Tûr sarhoş, Mûsa da düşüp bayılmış!
با لب دمساز خود گر جفتمی ** همچو نی من گفتنیها گفتمی
Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım (sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım) ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim.
هر که او از هم زبانی شد جدا ** بیزبان شد گر چه دارد صد نوا
Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir.
چون که گل رفت و گلستان در گذشت ** نشنوی ز ان پس ز بلبل سر گذشت
Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin.
جمله معشوق است و عاشق پردهای ** زنده معشوق است و عاشق مردهای30
Her şey maşuktur, âşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur, âşık bir ölüdür.
چون نباشد عشق را پروای او ** او چو مرغی ماند بیپر، وای او
Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!
من چگونه هوش دارم پیش و پس ** چون نباشد نور یارم پیش و پس
Sevgilimin nuru önde, artta olmadıkça ben nasıl önü, sonu idrak edebilirim?
عشق خواهد کاین سخن بیرون بود ** آینه غماز نبود چون بود
Aşk, bu sözün dışarı çıkıp yazılmasını ister; ayna gammaz olmaz da ne olur?
Aynan, bilir misin, neden gammaz değil? Yüzünden tozu, pası silinmemiş de ondan!
عاشق شدن پادشاه بر کنیزک رنجور و تدبیر کردن در صحت او
Padişahın bir halayığa âşık olup satın alması, halayığın hastalanması, onu iyi etmek için tedbiri
بشنوید ای دوستان این داستان ** خود حقیقت نقد حال ماست آن35
Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir.
بود شاهی در زمانی پیش از این ** ملک دنیا بودش و هم ملک دین
Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti.
اتفاقا شاه روزی شد سوار ** با خواص خویش از بهر شکار
Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken.
یک کنیزک دید شه بر شاه راه ** شد غلام آن کنیزک جان شاه
Ana caddede bir halayık gördü, o halayığın kölesi oldu.
مرغ جانش در قفس چون میطپید ** داد مال و آن کنیزک را خرید
Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi, o halayığı satın aldı.
چون خرید او را و برخوردار شد ** آن کنیزک از قضا بیمار شد40
Onu alıp arzusuna nail oldu. Fakat kazara o halayık hastalandı.
آن یکی خر داشت، پالانش نبود ** یافت پالان گرگ خر را در ربود
Birisinin eşeği varmış, fakat palanı yokmuş. Palanı ele geçirmiş, bu sefer eşeği kurt kapmış.
کوزه بودش آب مینامد به دست ** آب را چون یافت خود کوزه شکست
Birisinin ibriği varmış, fakat suyu elde edememiş. Suyu bulunca da ibrik kırılmış!
شه طبیبان جمع کرد از چپ و راست ** گفت جان هر دو در دست شماست
Padişah sağdan, soldan hekimler topladı. Dedi ki: “İkimizin hayatı da sizin elinizdedir.
جان من سهل است جان جانم اوست ** دردمند و خستهام درمانم اوست
Benim hayatım bir şey değil, asıl canımın canı odur. Ben dertliyim, hastayım dermanım o.
هر که درمان کرد مر جان مرا ** برد گنج و در و مرجان مرا45
Kim benim canıma derman ederse benim hazinemi, incimi ve mercanımı (atiye ve ihsanımı) o aldı (demektir).”
جمله گفتندش که جانبازی کنیم ** فهم گرد آریم و انبازی کنیم
Hepsi birden dediler ki: “Canımızı feda edelim. Beraberce düşünüp beraberce tedavi edelim.
هر یکی از ما مسیح عالمی است ** هر الم را در کف ما مرهمی است
Bizim her birimiz bir âlem Mesih’idir, elimizde her hastalığa bir ilâç vardır.”
گر خدا خواهد نگفتند از بطر ** پس خدا بنمودشان عجز بشر
Kibirlerinden Allah isterse (inşaallah) demediler. Allah da onlara insanların acizliğini gösterdi.
ترک استثنا مرادم قسوتی است ** نی همین گفتن که عارض حالتی است
”İnşaallah” sözünü terk ettiklerini söylemeden maksadım, insanların yürek katılığını ve mağrurluğunu söylemektir. Yoksa ârızî bir halet olan inşaallah’ı söylemeyi unuttuklarını anlatmak değildir.
ای بسا ناورده استثنا به گفت ** جان او با جان استثناست جفت50
Hey gidi nice inşaallah’ı diliyle söylemeyen vardır ki canı “inşaallah” la eş olmuştur.
هر چه کردند از علاج و از دوا ** گشت رنج افزون و حاجت ناروا
İlâç ve tedavi nev’inden her ne yapıldıysa hastalık arttı, maksat da hâsıl olmadı.
آن کنیزک از مرض چون موی شد ** چشم شه از اشک خون چون جوی شد
O halayıkcağız, hastalıktan kıl gibi olunca padişahın kanlı gözyaşı ırmağa döndü.
از قضا سرکنگبین صفرا فزود ** روغن بادام خشکی مینمود
Kazara sirkengübin safrayı arttırdı. Badem yağı da kuruluk tesirini göstermeye başladı.
از هلیله قبض شد اطلاق رفت ** آب آتش را مدد شد همچو نفت
Karahelileyle kabız oldu, ferahlığı gitti; su, neft gibi ateşe yardım etti.
ظاهر شدن عجز حکیمان از معالجهی کنیزک و روی آوردن پادشاه به درگاه خدا و در خواب دیدن او ولی را
Halayığın tedavisinde hekimlerin âciz kalmalarını padişahın anlaması, Tanrı tapusuna yüz tutması ve bir uluyu rüyada görmesi
شه چو عجز آن حکیمان را بدید ** پا برهنه جانب مسجد دوید55