در هوا میکرد خود بالای برج ** که هزیمت میشد از وی روم و گرج
Havalanıp burçların üstüne çıkmakta, Rum, Gürcü… Herkes ondan kaçmaktaydı.
کفک میانداخت چون اشتر ز کام ** قطرهای بر هر که زد میشد جذام
Deve gibi ağzından köpükler saçıyordu. O köpüğün bir katresi kimin üstüne düşse cüzzam illetine tutuluyordu.
ژغژغ دندان او دل میشکست ** جان شیران سیه میشد ز دست1105
Dişlerinin gıcırtısı, yürekleri yerinden oynatıyor, kara aslanların bile canları elden gidiyordu.
چون به قوم خود رسید آن مجتبی ** شدق او بگرفت باز او شد عصا
O seçilmiş peygamber, kavminin yanına varınca ejderhayı boğazından yakaladı, ejderha asâ oldu yine.
تکیه بر وی کرد و میگفت ای عجب ** پیش ما خورشید و پیش خصم شب
Asâya dayandı da dedi ki: “Ne şaşılacak şey. Bizim yanımızda güneş, düşmana karşı gece!
ای عجب چون مینبیند این سپاه ** عالمی پر آفتاب چاشتگاه
Ne hayret edilecek şey ki bu ordu, kuşluk güneşiyle dopdolu olan bu âlemi görmüyor.
چشم باز و گوش باز و این ذکا ** خیرهام در چشمبندی خدا
Göz de açık, kulak da; sonra da bu zekâ… Allah’ın gözbağcılığına hayretteyim!
من ازیشان خیره ایشان هم ز من ** از بهاری خار ایشان من سمن1110
Ben onlara şaşırıyorum, onlar da bana şaşırıyorlar. Baharın onlar diken, ben yasemin:
پیششان بردم بسی جام رحیق ** سنگ شد آبش به پیش این فریق
Onlara nice lezzetli şaraplarla dolu kadehler sundum. Fakat onlara kadehteki şerbet taş kesildi.
دسته گل بستم و بردم به پیش ** هر گلی چون خار گشت و نوش نیش
Gül desteleri yaptım, götürdüm, her gül, diken oldu, şerbet zehir döndü.
آن نصیب جان بیخویشان بود ** چونک با خویشاند پیدا کی شود
Bu kendisinden geçenlerin canlarına nasip olan bir şey. Onlar, kendilerine oldukça nasıl meydana çıkar?
خفتهی بیدار باید پیش ما ** تا به بیداری ببیند خوابها
Yanımızda uyanık bir uyur gerek ki uyanıkken rüyalar görsün!
دشمن این خواب خوش شد فکر خلق ** تا نخسپد فکرتش بستست حلق1115
Halkın düşüncelere dalması bu güzelim uykunun düşmanıdır. Halk, düşünceleri yatışmasın, uyumasın diye bu güzelim uykunun boğazını sıkar.
حیرتی باید که روبد فکر را ** خورده حیرت فکر را و ذکر را
Bir hayret lâzım ki düşünceleri silip süpürsün. Hayret, fikirleri de yok eder, zikirleri de!
هر که کاملتر بود او در هنر ** او بمعنی پس بصورت پیشتر
Hüner ve marifette kim daha kâmilse mana bakımından artta sureta ileridedir.
راجعون گفت و رجوع این سان بود ** که گله وا گردد و خانه رود
Allah “Geri dönenler” dedi. Geri dönmek sürünün yazıdan gelip ağıla gitmesine benzer.
چونک واگردید گله از ورود ** پس فتد آن بز که پیش آهنگ بود
Sürü, yazıdan dönüp geldi mi giderken en önde olan keçi artta kalır.
پیش افتد آن بز لنگ پسین ** اضحک الرجعی وجوه العابسین1120
Giderken geride kalan topal keçiye gelince suratı asıkları bile güldürecek bir halde öne düşer.
از گزافه کی شدند این قوم لنگ ** فخر را دادند و بخریدند ننگ
Bu kavim, laf olsun diye topal olmadılar ya… övünmeyi terk ettiler de ârı satın aldılar.
پا شکسته میروند این قوم حج ** از حرج راهیست پنهان تا فرج
Bu kavim, hacca ayakları kırık olduğu halde topallaya topallaya giderler. Sıkıntıdan kurtuluşa gizli bir yol vardır.
دل ز دانشها بشستند این فریق ** زانک این دانش نداند آن طریق
Bu tarife gönüllerini bilgilerden yıkayıp arıtmışlardır. Çünkü bu yol, zahirî bilgiyi tanımaz.
دانشی باید که اصلش زان سرست ** زانک هر فرعی به اصلش رهبرست
Bu yolda, aslı o âlemden olan bir bilgi gerek. Zira her feri, aslında yol gösterir.
هر پری بر عرض دریا کی پرد ** تا لدن علم لدنی میبرد1125
Her kanat, denizi aşacak kudrete nereden sahip olacak? Allah bilgisi gerek ki insanı Allah’a ulaştırsın.
پس چرا علمی بیاموزی به مرد ** کش بباید سینه را زان پاک کرد
Şu halde adama sonunda gönülden silinip arıtılması lâzım olan bilgiyi neye öğretirsin?
پس مجو پیشی ازین سر لنگ باش ** وقت وا گشتن تو پیش آهنگ باش
Öyleyse bu âlemde ileri gitmeye heves etme, topal ol da geri dönerken en öne düş.
آخرون السابقون باش ای ظریف ** بر شجر سابق بود میوهی طریف
Ey nazik adam, ileri giden son gelenlerden ol. Taze ve turfanda meyve, ağaca nazaran daha ileridedir, derecesi daha üstündür.
گرچه میوه آخر آید در وجود ** اولست او زانک او مقصود بود
Gerçi meyve ağaçtan sonra vücuda gelir, fakat hakikatte evvel odur, çünkü ağaçtan maksat odur.
چون ملایک گوی لا علم لنا ** تا بگیرد دست تو علمتنا1130
Melekler gibi "Bizim bilgimiz yok" de de, “Ancak senin bildirdiğin bilgiyi biliriz” sırrı elini tutsun.
گر درین مکتب ندانی تو هجا ** همچو احمد پری از نور حجی
Bu mektep de hecelemeyi bilmezsen Ahmed gibi akıl ve irfan nuriyle dolarsın.
گر نباشی نامدار اندر بلاد ** گم نهای الله اعلم بالعباد
Şehirlerde ad san sahibi olmazsan, Allah kullarının halini daha iyi bilir ya, kaybolmazsın, merak etme.
اندر آن ویران که آن معروف نیست ** از برای حفظ گنجینهی زریست
Altın definesini bilinmeyen viranelere gizlerler?
موضع معروف کی بنهند گنج ** زین قبل آمد فرج در زیر رنج
Hiç defineyi bilinen yere koyarlar mı? İşte kurtulmanın, halâs olmanın da zahmet ve meşakkatlerde gizlenmesi buna benzer.
خاطر آرد بس شکال اینجا ولیک ** بسکلد اشکال را استور نیک1135
Burada hatıra birçok şüpheler, tereddütler gelebilir ama iyi at, kösteklerini kırar, bukağıdan kurtuluverir.
هست عشقش آتشی اشکالسوز ** هر خیالی را بروبد نور روز
Onun sevgisi, şüphe ve tereddütleri yakan bir ateştir. Gündüzün nuru, bütün hayalleri siler süpürür.
هم از آن سو جو جواب ای مرتضا ** کین سال آمد از آن سو مر ترا
Ey Allah rızasını elde eden, bu sual, sana o taraftan geldi, cevabını da o taraftan ara.
گوشهی بی گوشهی دل شهرهیست ** تاب لا شرقی و لا غرب از مهیست
Gönlün köşesiz köşesi yok mu? İşte o bucak, padişaha varan bir yoldur. Gönlün doğudan da olmayan, batıdan da olmayan aydınlığı, tek bir aydan meydana gelir.
تو ازین سو و از آن سو چون گدا ** ای که معنی چه میجویی صدا
Ey mana dağı, sen yoksullar gibi bu tarafa o tarafta neden ses arayıp durursun.
هم از آن سو جو که وقت درد تو ** میشوی در ذکر یا ربی دوتو1140
Derde düşünce iki büklüm olup “Yarabbi” diye yalvardığın taraf yok mu, bu sesi de o tarafta ara.
وقت درد و مرگ آن سو مینمی ** چونک دردت رفت چونی اعجمی
Dert ve ölüm zamanı o tarafa yönelir, feryat ve figana düşersin. Dertten kurtulunca neden yabancıya dönüyor, hiç o tarafı aklına bile getirmiyorsun?
وقت محنت گشتهای الله گو ** چونک محنت رفت گویی راه کو
Mihnet zamanında “Allah” demeye başlar, sıkıntın geçti mi “Nerede ona yol ?” dersin.
این از آن آمد که حق را بی گمان ** هر که بشناسد بود دایم بر آن
Bu hal, şundan ileri geliyor: “Allah’ı şeksiz, şüphesiz bilen, tanıyan, daima onu anlar, ondan hiç ayrılmaz.
وانک در عقل و گمان هستش حجاب ** گاه پوشیدست و گه بدریده جیب
Fakat akıl ve şüphe hicaplarında kalan kişiye Allah tecellisi, gâh örtülür, gâh yenini, yakasını yırtıp görünür.