هیچ کس را خود ز آدم تا کنون ** کی بدست آواز صد چون ارغنون1470
Âdem Peygamber’den bu zamana kadar öyle güzel sesli kimse gelmedi.
که بهر وعظی بمیراند دویست ** آدمی را صوت خوبش کرد نیست
Her vaazında iki yüz kişi ölmekte… Güzel sesi insanları candan etmekte.
شیر و آهو جمع گردد آن زمان ** سوی تذکیرش مغفل این از آن
Aslanlar, ceylânlar vaazına gelmekte… Ne onun bundan haberi var, ne bunun ondan!
کوه و مرغان همرسایل با دمش ** هردو اندر وقت دعوت محرمش
Sesine dağlar da ses veriyor, kuşlarda. Onun davetine ikisi de mahrem.
این و صد چندین مرورا معجزات ** نور رویش بی جهان و در جهات
Onun, bunun gibi ve daha buna benzer yüzlerce mucizeleri var. Yüzünün nuru, cihetlere sığmıyor, bütün cihetleri de kaplamış.
با همه تمکین خدا روزی او ** کرده باشد بسته اندر جست و جو1475
Bunca yücelikle beraber Allah, onun bile rızkını çalışmadan vermiyor. Rızıklanması çalışmasına bağlı.
بی زرهبافی و رنجی روزیش ** مینیاید با همه پیروزیش
Bunca yüceliğine rağmen zırh yapmadıkça, zahmet çekmedikçe rızkı gelmiyor.
این چنین مخذول واپس ماندهای ** خانه کنده دون و گردونراندهای
Hâlbuki sen böyle bayağı ve perişan bir halde kalmış, evinin bucağına kapanmış, felekzede olmuş gitmişsin.
این چنین مدبر همی خواهد که زود ** بی تجارت پر کند دامن ز سود
Hâlbuki bu adam bunca tersliği ile bunca adiliği ile beraber hemencecik, ticaretsiz eteğini kârla doldurmayı istemekte.
این چنین گیجی بیامد در میان ** که بر آیم بر فلک بی نردبان
Bu çeşit ahmak bir herif ortaya çıkmışta gökyüzüne merdivensiz çıkayım diyor.”
این همیگفتش بتسخر رو بگیر ** که رسیدت روزی و آمد بشیر1480
Birisi alaya alıp “Haydi yürü, rızkın ulaştı, müjdeci geldi” demekte,
و آن همی خندید ما را هم بده ** زانچ یابی هدیهای سالار ده
Öbürü gülüp “Sana gelenden bize de hediye ver” diye alay etmekteydi.
او ازین تشنیع مردم وین فسوس ** کم نمیکرد از دعا و چاپلوس
O ise halkın bu kınamasına, bu alayına hiç aldırış etmez duayı niyazı azaltmazdı bile.
تا که شد در شهر معروف و شهیر ** کو ز انبان تهی جوید پنیر
Böyle, böyle şehirde tanındı, boş ambardan peynir aramakta diye şöhret buldu.
شد مثل در خامطبعی آن گدا ** او ازین خواهش نمیآمد جدا
O yoksul ham tamahlılıkla darb-ı mesel oldu ama yine de bu istekten bu niyazdan ayrılmıyordu.
دویدن گاو در خانهی آن دعا کننده بالحاح قال النبی صلی الله علیه وسلم ان الله یحب الملحین فی الدعا زیرا عین خواست از حق تعالی و الحاح خواهنده را به است از آنچ میخواهد آن را ازو
Bir öküzün, o ısrarla dua eden adamın evine koşup gelmesi, Peygamber aleyhisselâm “Şüphe yok, Allah duada ısrar edenleri sever” demiştir. Çünkü o istek ve isteyen kişinin isteğindeki ısrar yok mu? İstediği şeyden de daha iyidir, istediğine ulaşmasından da
تا که روزی ناگهان در چاشتگاه ** این دعا میکرد با زاری و آه1485
Nihayet bir gün kuşluk çağında yine ağlayıp inleyerek bu çeşit dua edip dururken,
ناگهان در خانهاش گاوی دوید ** شاخ زد بشکست دربند و کلید
Birdenbire evine doğru bir öküz koştu. Boynuzu ile kapıya vurup kilidi kırdı.
گاو گستاخ اندر آن خانه بجست ** مرد در جست و قوایمهاش بست
Küstahçasına eve girdi. Adam hemen sıçrayıp öküzü boynuzlarından bağladı.
پس گلوی گاو ببرید آن زمان ** بی توقف بی تامل بی امان
Durmadan, aman vermeden hemencecik boğazını kesti.
چون سرش ببرید شد سوی قصاب ** تا اهابش بر کند در دم شتاب
Derisini, yüzdürmek için gövdesini alıp koşa koşa kasaba götürdü.
عذر گفتن نظم کننده و مدد خواستن
Mesnevi’yi nazmedenin özrü ve Allah’tan yardım istemesi
ای تقاضاگر درون همچون جنین ** چون تقاضا میکنی اتمام این1490
Ey doğacak çocuğun oynaması gibi bu manaları içimde oynatıp duran Allah, mademki bunun tamamlanmasını diliyorsun,
سهل گردان ره نما توفیق ده ** یا تقاضا را بهل بر ما منه
Kolaylaştır, yol göster, muvaffakiyet ver. Yahut da bu isteği, bu iştiyakı gider, bizi muahaze etme.
چون ز مفلس زر تقاضا میکنی ** زر ببخشش در سر ای شاه غنی
Mademki müflise altın ihtiyacını ilham ediyorsun, ey gani padişah, gizlice ona altın ihsan et.
بی تو نظم و قافیه شام و سحر ** زهره کی دارد که آید در نظر
Sen olmadıkça, senin inayetin lütfetmedikçe gece gündüz nazım ve kafiyenin ne değeri olabilir, bu çeşit meydana gelen şiire kim bakar ki?
نظم و تجنیس و قوافی ای علیم ** بندهی امر توند از ترس و بیم
Ey bilgi sahibi padişah, nazım da, cinas da kafiye de korkudan senin emrine kuldur.
چون مسبح کردهای هر چیز را ** ذات بی تمییز و با تمییز را1495
Sen, her şeyi, seni tespih eder bir hale koymuşsun, akıl ve temyiz sahibi olanlar da seni tespih eder, akıl ve temyiz sahibi olmayanlar da.
هر یکی تسبیح بر نوعی دگر ** گوید و از حال آن این بیخبر
Her birinin başka çeşit bir tespihi var. Bunun halinden onun haberi bile yok!
آدمی منکر ز تسبیح جماد ** و آن جماد اندر عبادت اوستاد
İnsan, cansız şeylerin tespih etmesini inkâr eder ama cansız şeyler, ona kullukta üstattır.
بلک هفتاد و دو ملت هر یکی ** بیخبر از یکدگر واندر شکی
Hatta yetmiş iki milletin her biri öbürlerinin halinden bihaberdir… Hepsi de şüphe içinde kalmıştır.
چون دو ناطق را ز حال همدگر ** نیست آگه چون بود دیوار و در
Konuşan, söz söyleyen iki kişi bile birbirinin halinden haberdar olmazsa duvarla kapı, nasıl birbirini anlar, duyar?
چون من از تسبیح ناطق غافلم ** چون بداند سبحهی صامت دلم1500
Ben, söz söyleyen adamın bile tespihinden gafil olursam gönlüm, sessiz sedasız bir şeyin tespihini nasıl duyar?
هست سنی را یکی تسبیح خاص ** هست جبری را ضد آن در مناص
Sünni, Cebri’nin tespihinden bihaberdir. Cebri’ye de Sünni’nin tespihini eser etmez.
سنی از تسبیح جبری بیخبر ** جبری از تسبیح سنی بی اثر
Sünni’nin hususi bir tespihi vardır. Fakat Cebri’nin de bunun zıddı olan bir tespihi vardır ki, ona sığınır.
این همیگوید که آن ضالست و گم ** بیخبر از حال او وز امر قم
Bu, “O, sapıktır, yol azıtmıştır” der durur. Hâlbuki onun halinden de haberi yoktur, “Kün” emrinden de!
و آن همی گوید که این را چه خبر ** جنگشان افکند یزدان از قدر
O da, “Bunun hakikatten ne haberi var ki” demektedir. Allah takdir etmiş de onları savaşa düşürmüştür.
گوهر هر یک هویدا میکند ** جنس از ناجنس پیدا میکند1505
Bu suretle de her birinin aslını meydana çıkarır, bir cinse mensup olmayandan izhar eder.
قهر را از لطف داند هر کسی ** خواه دانا خواه نادان یا خسی
Herkes kahrı lütuftan ayırt eder, anlar… İster bilgi sahibi olsun, ister cahil, ister aşağılık!
لیک لطفی قهر در پنهان شده ** یا که قهری در دل لطف آمده
Fakat kahır içinde gizli olan lütfu yahut lütuf içinde gizlenmiş bulunan kahrı,
کم کسی داند مگر ربانیی ** کش بود در دل محک جانیی
Az kişi anlar. Meğerki gönlünde bir can mehengi olan Allah’a mensup bir er olsun.
باقیان زین دو گمانی میبرند ** سوی لانهی خود به یک پر میپرند
Bundan başkaları kahırda gizli olan lütufla, lütufta gizli bulunan kahrı anlayamaz, şüpheye düşerler. Onlar, âdeta yuvalarına bir kanatla uçup ulaşmak isteyen kuşlara benzerler!
بیان آنک علم را دو پرست و گمان را یک پرست ناقص آمد ظن به پرواز ابترست مثال ظن و یقین در علم
(Başlık yok)
علم را دو پر گمان را یک پرست ** ناقص آمد ظن به پرواز ابترست1510
Bilginin iki kanadı vardır, şüpheninse tek. Zan noksandır, uçmaz.
مرغ یکپر زود افتد سرنگون ** باز بر پرد دو گامی یا فزون
Tek kanatlı kuş, çabucak baş aşağı düşer. Sonra uçmaya savaşır ama ya iki adımlık bir yer aşabilir, ya birazcık daha fazla.
افت خیزان میرود مرغ گمان ** با یکی پر بر امید آشیان
Şüphe kuşu düşe kalka ümit yuvasına tek kanatla uçmaya savaşır.
چون ز ظن وا رست علمش رو نمود ** شد دو پر آن مرغ یکپر پر گشود
Fakat şüpheden kurtuldu da bilgi sahibi oldu mu o tek kanatlı kuş, iki kanatlı kesilir. Kanatlarını açar.
بعد از آن یمشی سویا مستقیم ** نه علی وجهه مکبا او سقیم
Ondan sonra yüzüstü, eğri büğrü değil, doğru yolda güzelce uçar gider.
با دو پر بر میپرد چون جبرئیل ** بی گمان و بی مگر بی قال و قیل1515
Cebrail gibi iki kanatlı şüphesiz, hilesiz, kıyl ü kalsiz uçar.
گر همه عالم بگویندش توی ** بر ره یزدان و دین مستوی
Bütün âlem, ona “Sen Allah yolundasın, dinin doğru” dese,
او نگردد گرمتر از گفتشان ** جان طاق او نگردد جفتشان
O onların lâfına güvenmez, o sözlerden gururlanmaz, onun tek canı, onlara çift olmaz.
ور همه گویند او را گمرهی ** کوه پنداری و تو برگ کهی
Yahut herkes “Sen yol azıtmışsın, kendini dağ sanıyorsun ama bir saman çöpüsün sen” dese,
او نیفتد در گمان از طعنشان ** او نگردد دردمند از ظعنشان
Onların kınamasına aldırış etmez, onların kininden, hasedinden dertlenmez.