در گوی و در چهی ای قلتبان ** دست وا دار از سبال دیگران2235
Behey kaltaban, çukura düşmüşsün, kuyudasın sen. Başkalarını bırak, kendine bak!
چون به بستانی رسی زیبا و خوش ** بعد از آن دامان خلقان گیر و کش
Güzel hoş bir bahçeye var da ondan sonra halkın eteğini tut, çek!
ای مقیم حبس چار و پنج و شش ** نغز جایی دیگران را هم بکش
Ey dört unsurlu beş duyguya, altı cihete hapis olup kalmış adam, ne güzel yerin var, hadi, başkalarını da çek oraya!
ای چو خربنده حریف کون خر ** بوسه گاهی یافتی ما را ببر
Ey eşeğe kul olan, ey eşeğin kuyruğunun altına lâyık olan, öpülecek bir yer buldunsa hadi bizi de götür!
چون ندادت بندگی دوست دست ** میل شاهی از کجاات خاستست
Sevgilinin kulluğu, sana el vermedikçe bu padişahlık meyli nereden geldi sana?
در هوای آنک گویندت زهی ** بستهای در گردن جانت زهی2240
Sen, halkın sana aferin, yaşa demesi halkın takdir etmesi havasındasın! Hâlbuki canının boynuna bir kiriştir bağlamışsın!
روبها این دم حیلت را بهل ** وقف کن دل بر خداوندان دل
Behey tilki, bu hile kuyruğunu bırak, gönlünü, gönül sahiplerine vakfet.
در پناه شیر کم ناید کباب ** روبها تو سوی جیفه کم شتاب
Aslana sığınırsan kebabın azalmaz… Murdar ölü etine pek koşma!
تو دلا منظور حق آنگه شوی ** که چو جزوی سوی کل خود روی
Gönül, sen bir cüz’e benzersin, küllüne varır, ulaşırsan Allah’a makbul olursun.
حق همیگوید نظرمان در دلست ** نیست بر صورت که آن آب و گلست
Allah, “Biz gönle bakarız, su ve topraktan ibaret olan surete değil” diyor.
تو همیگویی مرا دل نیز هست ** دل فراز عرش باشد نه به پست2245
Sen dersin ki bizim gönlümüz var. Öyle ama gönül arşın yücesindedir, aşağılıklarda değil!
در گل تیره یقین هم آب هست ** لیک زان آبت نشاید آبدست
Kara toprakta da su olur ama o suyla aptes alamazsın ki!
زانک گر آبست مغلوب گلست ** پس دل خود را مگو کین هم دلست
O da sudur, sudur ama toprakla karışık… Gayri sakın gönlüne gönül deme.
آن دلی کز آسمانها برترست ** آن دل ابدال یا پیغامبرست
Göklerden yüce olan gönül, ya Abdal’ın gönlüdür, ya da Peygamberin.
پاک گشته آن ز گل صافی شده ** در فزونی آمده وافی شده
Su, topraktan arındı mı saf olur, artar, her işe yarar.
ترک گل کرده سوی بحر آمده ** رسته از زندان گل بحری شده2250
Su topraktan arınınca denize kavuşur; zindandan kurtulur, denize katık olur.
آب ما محبوس گل ماندست هین ** بحر رحمت جذب کن ما را ز طین
Bizim suyumuza, dikkat et de bak, toprakta hapsedilmiş. Ey rahmet denizi, sen de çek bizi!
بحر گوید من ترا در خود کشم ** لیک میلافی که من آب خوشم
Fakat deniz, “Ben, seni çekip duruyorum ama sen, ben iyi tatlı bir suyum demektesin.
لاف تو محروم میدارد ترا ** ترک آن پنداشت کن در من درآ
Senin lâfın, seni mahrum ediyor. O zannı bırak da bana gel” demektedir.
آب گل خواهد که در دریا رود ** گل گرفته پای آب و میکشد
Topraktaki su denize gitmek isterse de ayağını toprak tutmuştur, onu kendisine çekmektedir.
گر رهاند پای خود از دست گل ** گل بماند خشک و او شد مستقل2255
Ayağını toprağın elinden kurtarırsa toprak, kupkuru bir hale gelir, o da hür kalır, başına buyruk olur!
آن کشیدن چیست از گل آب را ** جذب تو نقل و شراب ناب را
O toprağın suyu çekip mahvetmesi nedir? Senin halis şarapla mezeye düşkünlüğün!
همچنین هر شهوتی اندر جهان ** خواه مال و خواه جاه و خواه نان
Böylece cihandaki her şehvet, ister mal olsun, ister mevki, ister ekmek…
هر یکی زینها ترا مستی کند ** چون نیابی آن خمارت میزند
Bunların her biri seni sarhoş eder. Bunları bulmazsan başın ağrımaya başlar, sersemleşirsin.
این خمار غم دلیل آن شدست ** که بدان مفقود مستیات بدست
Bu gam sersemliği, bulamadığın şeyin seni sarhoş ettiğine delâlet eder.
جز به اندازهی ضرورت زین مگیر ** تا نگردد غالب و بر تو امیر2260
Bunların ihtiyaçtan fazlasına meyletme de, sana galebe etmesin, sana bey olmasın!
سر کشیدی تو که من صاحبدلم ** حاجت غیری ندارم واصلم
Sen, ben de gönül sahibiyim, başkasına ihtiyacım yok, Allah’a ulaştım diye baş çekersin ama,
آنچنانک آب در گل سر کشد ** که منم آب و چرا جویم مدد
Bu halin, toprakla bulanık olan suyun, ben de suyum, neden başkasından yardım isteyecekmişim ki diye serkeşlik etmesine benzer.
دل تو این آلوده را پنداشتی ** لاجرم دل ز اهل دل برداشتی
Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin.
خود روا داری که آن دل باشد این ** کو بود در عشق شیر و انگبین
Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen böyle.
لطف شیر و انگبین عکس دلست ** هر خوشی را آن خوش از دل حاصلست2265
Sütün, balın güzelliği, gönlün onlara aksiyle hâsıl olur. Her güzele güzellik gönülden gelir.
پس بود دل جوهر و عالم عرض ** سایهی دل چون بود دل را غرض
Şu halde gönül cevherdir, âlem araz. Gönlün gölgesi, nasıl olur da gönle maksat olur?
آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
یا خیالاتی که در ظلمات او ** میپرستدشان برای گفت و گو
Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!
دل نباشد غیر آن دریای نور ** دل نظرگاه خدا وانگاه کور
O nur denizinden başkası gönül olamaz. Gönül, hem Allah’ın nazargâhı olsun, hem kör… İmkân var mı buna?
نه دل اندر صد هزاران خاص و عام ** در یکی باشد کدامست آن کدام2270
Yüz binlerce halkta, yüz binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir. Gönül, bir tek kişide olur. O tek kişi hangisidir, hangisi?
ریزهی دل را بهل دل را بجو ** تا شود آن ریزه چون کوهی ازو
Sen, o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak, asıl gönül ara da o kırık dökük gönül de onun sayesinde dağ kesilsin.
دل محیطست اندرین خطهی وجود ** زر همیافشاند از احسان و جود
Gönül, bu vücut ülkesini kaplamıştır, cömertliğinden altınlar saçıp durmaktadır.
از سلام حق سلامیها نثار ** میکند بر اهل عالم اختیار
Âlemdekilere Allah selâmından selâmlar saçmaktadır.
هر که را دامن درستست و معد ** آن نثار دل بر آنکس میرسد
Kimin eteği sağlamsa, kimin eteği hazırsa o gönül saçısına nail olur.
دامن تو آن نیازست و حضور ** هین منه در دامن آن سنگ فجور2275
Senin eteğin de o niyazdır, o huzurdur. Kendine gel de kötülük taşlarını eteğine koyma.
تا ندرد دامنت زان سنگها ** تا بدانی نقد را از رنگها
Koyma da o taşlar eteğini yırtmasın. Eteğin yırtılmasın sana asıl parayı uydurma paradan fark edesin.
سنگ پر کردی تو دامن از جهان ** هم ز سنگ سیم و زر چون کودکان
Sen, eteğini cihandaki taşlarla, çocuklar gibi altın ve gümüş farz edilen taşlarla doldurdun.
از خیال سیم و زر چون زر نبود ** دامن صدقت درید و غم فزود
Fakat hayali altın ve gümüş, hakiki altın ve gümüşe benzemez. Onlar, senin doğruluk eteğini yırttı, derdini artırdı.
کی نماید کودکان را سنگ سنگ ** تا نگیرد عقل دامنشان به چنگ
Akıl, el atıp da eteklerini tutmadıkça çocuklar, taşın taş olduğunu nasıl görürler?
پیر عقل آمد نه آن موی سپید ** مو نمیگنجد درین بخت و امید2280
İnsan akılla bir olur; saçı sakalı ağarmakla değil. O talihe, o devlete ümit kılı sığmaz, o devlet ümit ile rica ile bulunmaz!
انکار کردن آن جماعت بر دعا و شفاعت دقوقی و پریدن ایشان و ناپیدا شدن در پردهی غیب و حیران شدن دقوقی کی در هوا رفتند یا در زمین
O cemaatin, Dekukî’nin dua ve şefaatini hoş görmeyip uçması, gayp perdesi altında gizlenmesi Dekukî’ini, havaya mı çıktılar, yere mi geçtiler diye şaşırıp kalması
چون رهید آن کشتی و آمد بکام ** شد نماز آن جماعت هم تمام
O gemi kurtuldu, murat hâsıl oldu, o cemaatin namazı da tamamlandı.
فجفجی افتادشان با همدگر ** کین فضولی کیست از ما ای پدر
Onlar, birbirleriyle fısıldaşmaya başladılar. “Baba, bu aramızdaki herzevekil kim acaba” diyorlardı.
هر یکی با آن دگر گفتند سر ** از پس پشت دقوقی مستتر
Her biri, öbürüne gizlice söz söylüyordu. Dekukî’nin arkasında olduklarından görünmüyorlardı.
گفت هر یک من نکردستم کنون ** این دعا نه از برون نه از درون
Her biri, ben şimdiye kadar böyle bir duayı ne içimden geçirdim, ne dilime getirdim demekteydi.