چون خدا پوشید بر تو ای جوان ** رو خمش کن حق ستاری بدان2420
Yiğit, mademki Allah, senin sırrını açmadı, onun bu sır örtücülüğüne şükret de sükût et” dedi.
گفت وا ویلی چه حکمست این چه داد ** از پی من شرع نو خواهی نهاد
Öküz sahibi “Bu nasıl hüküm, bu ne biçim adalet? Benim için yeni bir şeriat mı kuracaksın.
رفته است آوازهی عدلت چنان ** که معطر شد زمین و آسمان
Adalet âleme yayıldı; yer, gök, adaletinle güzel kokulara bürünmüş…
بر سگان کور این استم نرفت ** زین تعدی سنگ و که بشکافت تفت
Kör köpekler bile bu sistem yapılmadı. Bu tecavüzden, bu cefadan hararetlendi de taş da yarıldı, dağ da!”
همچنین تشنیع میزد برملا ** کالصلا هنگام ظلمست الصلا
Diyor, bu çeşit ağır sözler söylüyor, “Ey ahali, gelin de görün zulmü!” diye bağırıyordu.
حکم کردن داود بر صاحب گاو کی جمله مال خود را به وی ده
Davud’un öküz sahibine “Bütün malını, mülkünü ona ver” demesi
بعد از آن داود گفتش کای عنود ** جمله مال خویش او را بخش زود2425
Davud, ondan sonra dedi ki. “A inatçı, bütün malını mülkünü hemencecik ona bağışla.
ورنه کارت سخت گردد گفتمت ** تا نگردد ظاهر از وی استمت
Yoksa bak, sana söylüyorum, işin fena olur, yaptığın zulüm ve cefa meydana çıkar.”
خاک بر سر کرد و جامه بر درید ** که بهر دم میکنی ظلمی مزید
Adam, bu söz üzerine başına topraklar serpip elbisesini yırtarak “Her an zulmünü artırıp durmaktasın” dedi.
یکدمی دیگر برین تشنیع راند ** باز داودش به پیش خویش خواند
Yine bir müddet Davud’u kınamaya koyuldu, Davud, tekrar onu huzuruna çağırıp,
گفت چون بختت نبود ای بختکور ** ظلمت آمد اندک اندک در ظهور
Dedi ki: “Ey bahtı körleşmiş herif, mademki talihin yok, gayri yavaş, yavaş karanlıklar basmaya başladı.
ریدهای آنگاه صدر و پیشگاه ** ای دریغ از چون تو خر خاشاک و کاه2430
Senin gibi bir eşeğe çerçöple saman bile yazık… Öyle olduğu halde sen yine başköşeyi gözetip duruyorsun ha!
رو که فرزندان تو با جفت تو ** بندگان او شدند افزون مگو
Yürü çocukların da onun kulu, kölesidir, karın da! Artık fazla söylenme!”
سنگ بر سینه همیزد با دو دست ** میدوید از جهل خود بالا و پست
Davacı iki eline taş almış, göğsünü dövmekte, bilgisizliğinden, bir aşağı, bir yukarı gidip gelmekteydi.
خلق هم اندر ملامت آمدند ** کز ضمیر کار او غافل بدند
Halk da Davud’u kınamaya başladı. Davacının gönlünde ne var, bilmiyorlardı ki,
ظالم از مظلوم کی داند کسی ** کو بود سخرهی هوا همچون خسی
Bir insan, saman çöpü gibi havaya kapılmış, maskara olmuşsa zalimi mazlumdan nasıl fark edebilir?
ظالم از مظلوم آنکس پی برد ** کو سر نفس ظلوم خود برد2435
Zalimi mazlumdan ayırt eden, zulümkâr nefsinin boynunu vurmuş kişidir.
ورنه آن ظالم که نفس است از درون ** خصم هر مظلوم باشد از جنون
Yoksa içten içe nefse zebun olan kişi, deliliğinden mazlumlara düşman kesilir.
سگ هماره حمله بر مسکین کند ** تا تواند زخم بر مسکین زند
Köpek, daima yoksula, âcize saldırır, fırsat bulursa ısırır da.
شرم شیران راست نه سگ را بدان ** که نگیرد صید از همسایگان
Komşularından av kapmak aslanlara göre ayıptır, köpeklere değil,
عامهی مظلومکش ظالمپرست ** از کمین سگشان سوی داود جست
Zalime tapan, mazlumu öldüren kişilerin hepsi de pusudan çıkarak köpekçesine saldırdılar.
روی در داود کردند آن فریق ** کای نبی مجتبی بر ما شفیق2440
Davud’a yüz tutup “Ey seçilmiş Peygamber, ey bize şefkatli zat,
این نشاید از تو کین ظلمیست فاش ** قهر کردی بیگناهی را بلاش
Bu sana yakışmaz, çünkü apaçık bir zulüm bu. Bir suçsuzu, hiçbir kabahati yokken kahrettin” dediler.
عزم کردن داود علیه السلام به خواندن خلق بدان صحرا کی راز آشکارا کند و حجتها را همه قطع کند
Davud Aleyhisselâm’ın, bu gizli şeyi meydana çıkarıp apaşikâr göstermek ve getirilen delilleri çürütmek üzere halkı ovaya çağırması
گفت ای یاران زمان آن رسید ** کان سر مکتوم او گردد پدید
Davut dedi ki: “Dostlar, gayri o gizli şeyin meydana çıkması zamanı geldi.
جمله برخیزید تا بیرون رویم ** تا بر آن سر نهان واقف شویم
Hepiniz kalkın da şehirden dışarıya çıkalım, o gizli sırrı öğrenelim.
در فلان صحرا درختی هست زفت ** شاخهااش انبه و بسیار و چفت
Filân ovada büyük bir ağaç vardır, dalları gürdür, çoktur, birbirleriyle birleşmişlerdir.
سخت راسخ خیمهگاه و میخ او ** بوی خون میآیدم از بیخ او2445
Kol budak salıvermiş, geniş bir yeri kaplamıştır, kökü de yere yayılmıştır. İşte o ağacın kökünden bana kan kokusu geliyor.
خون شدست اندر بن آن خوش درخت ** خواجه راکشتست این منحوسبخت
O güzel ağacın kökünde kan var. Bu kötü talihli herif, onun altında efendisini öldürmüştür.
تا کنون حلم خدا پوشید آن ** آخر از ناشکری آن قلتبان
Allah’ın hilmi, bunu şimdiye kadar örttü. Fakat bu kaltaban, buna hiç şükretmedi.
که عیال خواجه را روزی ندید ** نه بنوروز و نه موسمهای عید
Efendisinin çoluğuna, çocuğuna ne nevruzlarda bir şey verdi, ne bayramlarda,
بینوایان را به یک لقمه نجست ** یاد ناورد او ز حقهای نخست
O yoksulların, o muhtaç biçarelerin hallerini, hatırlarını bir lokmayla olsun arayıp sormadı, eski hakları aklına bile getirmedi.
تا کنون از بهر یک گاو این لعین ** میزند فرزند او را در زمین2450
Bu melun herif şimdi de bir öküz için onun oğlunu yere vuruyor.
او بخود برداشت پرده از گناه ** ورنه میپوشید جرمش را اله
Günahının perdesini kendi kaldırıyor, yoksa Allah, suçunu örtüyordu.
کافر و فاسق درین دور گزند ** پرده خود را بخود بر میدرند
Bu kötü zamanede kâfir olsun, fasik olsun… Herkes, kendi perdesini kendi yırtar.
ظلم مستورست در اسرار جان ** مینهد ظالم بپیش مردمان
Zulüm, can sırları arasında gizli kalır, fakat onu halkın önüne koyan zalimdir.
که ببینیدم که دارم شاخها ** گاو دوزخ را ببینید از ملا
Hele bakın, benim boynuzlarım var, şu âlemde cehennem öküzünü bir görün diye kendisini kendisi gösterir!”
گواهی دادن دست و پا و زبان بر سر ظالم هم در دنیا
Zalimin eliyle ayağının dünyada da zalimin sırrına şahadet etmesi
پس همینجا دست و پایت در گزند ** بر ضمیر تو گواهی میدهند2455
Elin, ayağın, içinde sakladığın şeye bu âlemde de şahadet eder.
چون موکل میشود برتو ضمیر ** که بگو تو اعتقادت وا مگیر
İtikat ettiğin şeyleri söyle, gizleme diye gönlündeki şey, başına dikilir.
خاصه در هنگام خشم و گفت و گو ** میکند ظاهر سرت را مو بمو
Hele kızdığın, söylenmeye başladığın zaman yok mu… Gizlendiğin şeyleri kıldan kıla meydana çıkarır.
چون موکل میشود ظلم و جفا ** که هویدا کن مرا ای دست و پا
Zulümde cefa, bu âlemde senin başına dikiliyor, bu iş için tayin edilmiş bir memur kesiliyor da hadi, ey el, ey ayak, yaptıklarını söyle, beni meydana çıkar diyor ya…
چون همیگیرد گواه سر لگام ** خاصه وقت جوش و خشم و انتقام
İçinde gizlediğin şey, sırrının gemini ele alıyor, hele kızıp coştuğun zaman onu istediği gibi sürüp götürüyor ya…
پس همان کس کین موکل میکند ** تا لوای راز بر صحرا زند2460
Demek ki gizlediği şeyi ta ovalara çıkarsın da bayrak gibi diksin, el âleme göstersin diye Allah, zulmeden kötülükte bulunan kişinin başına bu memuru dikiyor.
پس موکلهای دیگر روز حشر ** هم تواند آفرید از بهر نشر
Bunu yapan Allah, mahşer gününde de sırrını meydana çıkarmak için başka memurlar yaratmaya kadirdir.
ای بده دست آمده در ظلم و کین ** گوهرت پیداست حاجت نیست این
Zaten ey zulümde, kinde elden ele geçmiş, herkesçe ne olduğu bilinmiş, anlaşılmış adam, senin için, dışın meydanda… Elinin, ayağının şahadetine ne ihtiyaç var?
نیست حاجت شهره گشتن در گزند ** بر ضمیر آتشینت واقفاند
Kötülüğünü, ziyankârlığını etrafa yaymaya hacet yok. Senin ateşten ibaret olan içini herkes biliyor.
نفس تو هر دم بر آرد صد شرار ** که ببینیدم منم ز اصحاب نار
Nefsinden, her an, beni görün, ben cehennemliğim diye yüzlerce kıvılcım sıçramada.
جزو نارم سوی کل خود روم ** من نه نورم که سوی حضرت شوم2465
Ben ateşin cüz’üyüm, işte aslıma gidiyorum. Nur değilim ki Allah’a gideyim demekte.
همچنان کین ظالم حق ناشناس ** بهر گاوی کرد چندین التباس
Bu hak, hukuk tanımaz zalim gibi. Bir öküzceğiz için bunca hilelere girişti.
او ازو صد گاو برد و صد شتر ** نفس اینست ای پدر از وی ببر
Hâlbuki o, efendisinden yüzlerce öküz, yüzlerce deve almıştı. Babacığım, işte senin nefis dediğin de budur. Tek hemen ondan kesile gör!
نیز روزی با خدا زاری نکرد ** یا ربی نامد ازو روزی بدرد
Bu zalim, bir gün bile Allah’a yüz tutup ağlamadı, inlemedi. Ağzından bir kerecik olsun aşkla, dertle “Yarabbi” sözü çıkmadı.