Kerem sahibine ikramda bulundun mu bu ikram, ona ibadet yeridir, ikrama uğradıkça şükreder. Alçağı da aşağılattın, alçağa da kötülük ettin mi onu ibadete sevk edersin.
مر لیمان را بزن تا سر نهند ** مر کریمان را بده تا بر دهند
Vur alçakların başına ki yere baş koysunlar… Ver kerem sahiplerine ki ihsanına mazhar oldukça şükretsinler!
لاجرم حق هر دو مسجد آفرید ** دوزخ آنها را و اینها را مزید2995
Hulâsa Allah iki mescit yaratmıştır: Cehennem onların mescidi, cennet bunların!
ساخت موسی قدس در باب صغیر ** تا فرود آرند سر قوم زحیر
Musa, o iç ağrısı kavim, başlarını eğsin diye Kudüs’te alçacık bir kapı yaptırdı.
زآنک جباران بدند و سرفراز ** دوزخ آن باب صغیرست و نیاز
Çünkü onlar cebbar, başı dik kişilerdi. Onlara bu küçücük, bu alçacık kapı, niyaz kapısıdır, cehennemdir!
بیان آنک حق تعالی صورت ملوک را سبب مسخر کردن جباران کی مسخر حق نباشند ساخته است چنانک موسی علیه السلام باب صغیر ساخت بر ربض قدس جهت رکوع جباران بنی اسرائیل وقت در آمدن کی ادخلوا الباب سجدا و قولوا حطة
Allah, padişahların suretini Hakk’a tabi olmayanları yola getirmek için halk etmiştir. Nitekim Musa aleyhisselâm da Kudüs kalesinin duvarına dik başlı cebbarlar eğilerek girsinler ve girerken secde ederek, Yarabbi günahlarımızı al bizden, desinler diye küçücük, alçacık bir kapı yaptı
آنچنانک حق ز گوشت و استخوان ** از شهان باب صغیری ساخت هان
İyi bak, kendine gel! Allah, padişahları etten, kemikten küçücük bir kapı olarak halk etti ya.
اهل دنیا سجدهی ایشان کنند ** چونک سجدهی کبریا را دشمنند
Dünya ehli olanlar, onlara secde ederler. Çünkü Allah’a secde etmenin düşmanıdır onlar!
ساخت سرگیندانکی محرابشان ** نام آن محراب میر و پهلوان3000
Dünya ehline bir fışkı yerceğizini mihrap düzdü… O mihrabın adı da bey, padişah!
لایق این حضرت پاکی نهاید ** نیشکر پاکان شما خالینیید
Bu tertemiz kapıya lâyık değilsiniz ki… Temiz kişiler, şeker kamışıdır, sizse bomboş birer kamıştan ibaretsiniz.
آن سگان را این خسان خاضع شوند ** شیر را عارست کو را بگروند
O çeşit köpeklere elbette bu çeşit bayağılık adamlar hürmet ederler. Öyle adi kişiye hürmet etmek, öyle adi adama inanmak, aslana ardır.
گربه باشد شحنه هر موشخو ** موش که بود تا ز شیران ترسد او
Fare huylulara kedi bey olur. Fare kim oluyor ki aslandan korksun?
خوف ایشان از کلاب حق بود ** خوفشان کی ز آفتاب حق بود
Fare huyludur, Allah köpeklerinden korkarlar,
ربی الاعلاست ورد آن مهان ** رب ادنی درخور این ابلهان3005
Uluların virdi, (Rabbimiz yücelerin yücedir) sözüdür. Bu aptallara lâyık olan Rab ise kendisinde Allah kuvveti vehmeden dünya büyükleridir.
موش کی ترسد ز شیران مصاف ** بلک آن آهوتگان مشکناف
Fare, nasıl olurda savaş aslanlarından korkar. Onlardan korkanlar, misk ceylânlarıdır ancak.
رو به پیش کاسهلیس ای دیگلیس ** توش خداوند و ولی نعمت نویس
Yürü ey çömlek yalayıcı, kâse yalayıcının yanına git… Onu kendine Allah say, velinimet say!
بس کن ار شرحی بگویم دور دست ** خشم گیرد میر و هم داند که هست
Kâfi yeter artık… Uzun uzadıya anlatmaya girişsem beyler, padişahlar, hem kızarlar, hem de anlattıklarımın kendilerinde olduğunu bilirler anlarlar.
حاصل این آمد که بد کن ای کریم ** با لیمان تا نهد گردن لیم
Hulâsa ey kerem sahibi, alçak nefse iyilik etme, kötü davran da alçaklarla beraber o da sana boyun eğsin, teslim olsun.
با لیم نفس چون احسان کند ** چون لیمان نفس بد کفران کند3010
Alçak nefse ihsanda bulunursa alçaklar gibi nimeti inkâr eder, azgınlaşır.
زین سبب بد که اهل محنت شاکرند ** اهل نعمت طاغیند و ماکرند
İşte mihnette, meşakkatte bulunanların şükretmesi, nimet ve devlet sahiplerinin azgın ve hilebaz olmaları bu yüzdendir.
Altınlarla bezenmiş kaftanlara bürünen beyler, padişahlar azgın kişilerdir. Abaya sarınan yoksul yok mu? Şükreden odur işte.
شکر کی روید ز املاک و نعم ** شکر میروید ز بلوی و سقم
Mal, mülk, devlet ve nimet sahipleri hiç şükrederler mi? Şükür mihnetten ve meşakkatten biter, gelişir.
قصه عشق صوفی بر سفرهی تهی
Sofinin boş sofraya sevdalanması
صوفیی بر میخ روزی سفره دید ** چرخ میزد جامهها را میدرید
Bir sofi bir gün çiviye asılmış bir sofra gördü. Vecde geldi, dönmeye, oynamaya başladı, elbisesini yırtıyor.
بانگ میزد نک نوای بینوا ** قحطها و دردها را نک دوا3015
İşte azıkların azığı... İşte kıtlıkların, dertlerin devası diye nâralar atıyordu.
چونک دود و شور او بسیار شد ** هر که صوفی بود با او یار شد
Dumanı başından çıkıp neşesi, zevki arttıkça arttı… Sofilerde ona uydular, semâa başladılar.
کخکخی و های و هویی میزدند ** تای چندی مست و بیخود میشدند
Kih, kih gülmeye, hay huy etmeye koyuldular… Defalarca kendilerinden geçip kendilerine geldiler.
بوالفضولی گفت صوفی را که چیست ** سفرهای آویخته وز نان تهیست
Herzevekilin biri, sofiye “Çiviye asılı ve içinde ekmek olmayan bomboş sofra nedir ki seni bu derece zevke, vecde getiriyor?” dedi.
گفت رو رو نقش بیمعنیستی ** تو بجو هستی که عاشق نیستی
Sofi dedi ki: “ Yürü git be… Sen manasız bir suretten ibaretsin… Sen varlık peşinde koş, âşık değilsin sen.
عشق نان بی نان غذای عاشق است ** بند هستی نیست هر کو صادقست3020
Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi. Varlığa bağlanmaz.
عاشقان را کار نبود با وجود ** عاشقان را هست بی سرمایه سود
Âşıkların varlıkla işi yoktur… Âşıklar, kârı sermayesiz elde ederler.
بال نه و گرد عالم میپرند ** دست نه و گو ز میدان میبرند
Kanatları yoktur, âlemin etrafında uçarlar… Elleri yoktur, topu meydandan kaparlar!
آن فقیری کو ز معنی بوی یافت ** دست ببریده همی زنبیل بافت
Mana kokusunu duyan o yoksul da eli kesik olduğu halde zembil örerdi ya!
عاشقان اندر عدم خیمه زدند ** چون عدم یکرنگ و نفس واحدند
Âşıklar, yoklukta çadır kurarlar… Onlar, yokluk gibi bir renktedirler, bir tek ruhları vardır onların!
شیرخواره کی شناسد ذوق لوت ** مر پری را بوی باشد لوت و پوت3025
Süt emen çocuk yemekten nasıl zevk alabilir? Perinin gıdası kokudan ibarettir.
آدمی کی بو برد از بوی او ** چونک خوی اوست ضد خوی او
Fakat insanoğlu perinin kokusundan koku alabilir mi? Huyu, onun huyunun zıddıdır.
یابد از بو آن پری بویکش ** تو نیابی آن ز صد من لوت خوش
Perinin az bir güzel kokudan aldığı zevki, sen yüz batman güzel yemekten bile alamazsın.
پیش قبطی خون بود آن آب نیل ** آب باشد پیش سبطی جمیل
Nil ırmağının suyu Mısırlılara kan kesildiği halde İsrailoğulları’na sudur.
جاده باشد بحر ز اسرائیلیان ** غرقه گه باشد ز فرعون عوان
Deniz, Firavunu boğduğu halde İsrailoğulları’na bir ana cadde haline gelir.
مخصوص بودن یعقوب علیه السلام به چشیدن جام حق از روی یوسف و کشیدن بوی حق از بوی یوسف و حرمان برادران و غیر هم ازین هر دو
Allah kadehini Yusuf’un yüzünden içmek, Allah kokusunu Yusuf’un kokusundan duymak, Yakup aleyhisselâm’a mahsustur. Yusuf’un kardeşleri de bunlardan mahrumdur başkaları da
آنچ یعقوب از رخ یوسف بدید ** خاص او بد آن به اخوان کی رسید3030
Yakup’un, Yusuf’un yüzünde gördüğü nur, ancak Yakup’a mahsustu. Kardeşleri bunu nereden görecekler?
این ز عشقش خویش در چه میکند ** و آن بکین از بهر او چه میکند
Bu, sevgiliye olan sevdası yüzünden kendini kuyulara atar. Öbürü kininden sevgiliye kuyu kazar!
سفرهی او پیش این از نان تهیست ** پیش یعقوبست پر کو مشتهیست
Sofra, onun önünde ekmeksizdir, bomboştur… Fakat Yakup’un önünde nimetlerle dopdoludur, iştahını açar.
روی ناشسته نبیند روی حور ** لا صلوة گفت الا بالطهور