گفت حارث ای سراقه شکل هین ** دی چرا تو مینگفتی اینچنین
Hâris dedi ki: “Ey Suraka, neden dün böyle söylemiyordun?”
گفت این دم من همیبینم حرب ** گفت میبینی جعاشیش عرب
Suraka şekline girmiş olan Şeytan “Şimdi savaşın başlamak üzere olduğunu görüyorum” dedi. Hâris, “Sen, ancak Arapların hor hakir bir topluluğunu görmektesin.
مینبینی غیر این لیک ای تو ننگ ** آن زمان لاف بود این وقت جنگ
Bundan başka bir şey görmüyorsun ama ey aşağılık herif, o zaman lâf zamanıydı, şimdi savaş zamanı.
دی همیگفتی که پایندان شدم ** که بودتان فتح و نصرت دمبدم4045
Dün ben dayanır, ayak direrim, size yardımda bulunurum, bu suretle de üst gelirsiniz diyordun.
دی زعیم الجیش بودی ای لعین ** وین زمان نامرد و ناچیز و مهین
A melûn, dün ordu kumandanı kesilmiştin, şimdi namertleştin, bayağılaştın, korkaklaştın.
تا بخوردیم آن دم تو و آمدیم ** تو بتون رفتی و ما هیزم شدیم
Senin sözüne kandık da geldik… Bu belâ tuzağına düştük” dedi.
چونک حارث با سراقه گفت این ** از عتابش خشمگین شد آن لعین
Hâris, bu sözleri söyleyince o melûn bu azardan kızdı, hiddetlendi.
دست خود خشمین ز دست او کشید ** چون ز گفت اوش درد دل رسید
Bu sözlerden gönlü dertlendi, kızgınlıkla elini, Hâris’in elinden çekti.
سینهاش را کوفت شیطان و گریخت ** خون آن بیچارگان زین مکر ریخت4050
Göğsünü döverek kaçıp gitti; o biçarelerin kanını da bu hileyle döktü.
چونک ویران کرد چندین عالم او ** پس بگفت این بری منکم
O, bunca âlemi yıktı, harap etti de sonra “Ben sizden değilim” dedi.
کوفت اندر سینهاش انداختش ** پس گریزان شد چو هیبت تاختش
Meleklerin heybetini görünce Hâris’in göğsüne bir yumruk aşk edip yere yıktı, kaçıverdi!
نفس و شیطان هر دو یک تن بودهاند ** در دو صورت خویش را بنمودهاند
Nefisle Şeytan, ikisi de birdir… Surette kendisini iki gösterdi.
چون فرشته و عقل کایشان یک بدند ** بهر حکمتهاش دو صورت شدند
Melekle akıl da birdir, himmeti var da onun için iki suret oldu.
دشمنی داری چنین در سر خویش ** مانع عقلست و خصم جان و کیش4055
İçinde, aklı alan, cana da düşman, dine de düşman olan böyle bir düşmanın var.
یکنفس حمله کند چون سوسمار ** پس بسوراخی گریزد در فرار
Bir an kertenkele gibi saldırır… Derken hemencecik bir deliğe kaçıverir.
در دل او سوراخها دارد کنون ** سر ز هر سوراخ میآرد برون
Gönlün de nice delikler var. Her delikten baş çıkarıp durmada!
نام پنهان گشتن دیو از نفوس ** واندر آن سوراخ رفتن شد خنوس
Şeytanın insanlardan gizlenmesine, bir deliğe girip saklanmasına “Hunus” derler.
که خنوسش چون خنوس قنفذست ** چون سر قنفذ ورا آمد شذست
Onun gizlenmesi de kirpinin büzülüp gizlenmesine benzer. Kirpi büzülür de kafasını çıkarır, tekrar gizler ya… o da öyle işte.
که خدا آن دیو را خناس خواند ** کو سر آن خارپشتک را بماند4060
می نهان گردد سر آن خارپشت ** دمبدم از بیم صیاد درشت
Kirpi, kötü avcıdan ürker de büzülür, başını gizler.
تا چو فرصت یافت سر آرد برون ** زین چنین مکری شود مارش زبون
Fırsatını bulunca başını çıkarır… Bu hileyle yılanı bile zebun eder.
گرنه نفس از اندرون راهت زدی ** رهزنان را بر تو دستی کی بدی
Nefis senin iç âleminde yolunu kesmeseydi bu yol kesiciler, sana el atabilirler miydi?
زان عوان مقتضی که شهوتست ** دل اسیر حرص و آز و آفتست
Seni kötü şeylere sevk eden şehvetten, o gizli memur yüzünden gönül, hırsa tamaha, afete esir olmuştur.
زان عوان سر شدی دزد و تباه ** تا عوانان را به قهر تست راه4065
O gizli memur yüzünden hırsız oldun, kendini berbat ettin de nihayet bu görünen memurlar, seni kahretmek için yol buldular.
در خبر بشنو تو این پند نکو ** بیم جنبیکم لکم اعدی عدو
Hadisteki şu güzel öğüdü duy; Düşmanlarınızın en kuvvetlisi, içinizdedir!
طمطراق این عدو مشنو گریز ** کو چو ابلیسست در لج و ستیز
Bu düşmanın palavrasını dinleme kaç ondan… Çünkü o da inatta İblis’e benzer.
بر تو او از بهر دنیا و نبرد ** آن عذاب سرمدی را سهل کرد
Dünya sevgisi, dünya geçimine savaşma yüzünden sana o ebedî azabı ehemmiyetsiz gösterir.
چه عجب گر مرگ را آسان کند ** او ز سحر خویش صد چندان کند
Ölümü bile ehemmiyetsiz bir hale getirirse bunda şaşılacak ne var ki? O, sihriyle bunun gibi yüzlerce iş yapar!
سحر کاهی را به صنعت که کند ** باز کوهی را چو کاهی میتند4070
Sihir, bazen sanatla samanı dağ gösterir, bazen dağı saman!
زشتها را نغز گرداند به فن ** نغزها را زشت گرداند به ظن
Gözbağcılıkla çirkinleri güzelleştirir, güzelleri, çirkin bir şekle sokar.
کار سحر اینست کو دم میزند ** هر نفس قلب حقایق میکند
Sihrin hali budur; afsunlar, üfürür, her an hakikatleri başka bir şekle çevirir.
آدمی را خر نماید ساعتی ** آدمی سازد خری را وآیتی
Bir an gelir, insanı eşek gösterir… Bir an gelir eşeği şaşılacak bir adam şekline bürür!
این چنین ساحر درون تست و سر ** ان فی الوسواس سحرا مستتر
İşte senin içinde böyle bir sihirbaz gizlidir. Vesveselerde daimî bir sihir kudreti vardır!
اندر آن عالم که هست این سحرها ** ساحران هستند جادوییگشا4075
Fakat bu sihirlerin hüküm sürdüğü âlemde öyle sihirbazlar da var ki sihirlerin hükmünü gideriverirler.
اندر آن صحرا که رست این زهر تر ** نیز روییدست تریاق ای پسر
Bu kuvvetli zehrin bittiği ovada tiryak da bitmiştir ey oğul!
گویدت تریاق از من جو سپر ** که ز زهرم من به تو نزدیکتر
Tiryak, sana “Gel, beni kendine siper et… Ben, sana zehirden daha yakınım.
گفت او سحرست و ویرانی تو ** گفت من سحرست و دفع سحر او
Onun sözü sihirdir, seni yıkar harap eder… Benim sözüm de sihir ama onun sihrini defeder” der!
مکرر کردن عاذلان پند را بر آن مهمان آن مسجد مهمان کش
Konuk öldüren mescide konuklamak isteyeni menetmeye kalkışanların tekrar ona öğüt vermeleri
گفت پیغامبر که ان فی البیان ** سحرا و حق گفت آن خوش پهلوان
O güzel yiğit, o Peygamber; “Sözde sihir hassası var” dedi, doğru da söyledi.
هین مکن جلدی برو ای بوالکرم ** مسجد و ما را مکن زین متهم4080
Ey kerem sahibi kendine gel, yiğitlik taslama, mescidimizi de töhmet altında bırakma, bizi de!
که بگوید دشمنی از دشمنی ** آتشی در ما زند فردا دنی
Bir düşman düşmanlığından bir söz söyler… Bir alçak, yarın bize bir ateştir salar…
که بتاسانید او را ظالمی ** بر بهانهی مسجد او بد سالمی
Onu zalimin birisi boğdu, mescidi de kurtulmak için bahane etti.
تا بهانهی قتل بر مسجد نهد ** چونک بدنامست مسجد او جهد
Mescidin adı çıkmış zaten. O da konuk, mescitte konukladı da öldü derler, ben de kurtulurum dedi, diyebilir.
تهمتی بر ما منه ای سختجان ** که نهایم آمن ز مکر دشمنان
Ey canı pek adam, bizi töhmet altında bırakma… Zaten düşmanların hilelerinden emin değiliz.
هین برو جلدی مکن سودا مپز ** که نتان پیمود کیوان را بگز4085
Hadi yürü, yiğitliğini bırak, bu ham sevdayı pişirmeye kalkışma. Zuhal yıldızı arşınla ölçülemez!
چون تو بسیاران بلافیده ز بخت ** ریش خود بر کنده یک یک لخت لخت
Senin gibi çokları bahttan, talihten dem vurdular ama sonunda birer birer, tutam tutam sakallarını yoldular!
هین برو کوتاه کن این قیل و قال ** خویش و ما را در میفکن در وبال
Aklını başına al da bu dedikoduyu kısa kes, yürü git… Kendini de vebale sokma, bizi de!”
جواب گفتن مهمان ایشان را و مثل آوردن بدفع کردن حارس کشت به بانگ دف از کشت شتری را کی کوس محمودی بر پشت او زدندی
Konuğun, onlara sırtına Sultan Mahmud’un davulu konmuş ve nöbet vurulması âdet olmuş deveyi bile defle kuşları kaçıran ekin bekçisinin kaçırdığını anlatarak misal getirmek suretiyle cevap vermesi
گفت ای یاران از آن دیوان نیم ** که ز لا حولی ضعیف آید پیم
Dedi ki: “Dostlar, ben bir Lâhavle’yle ürküp kaçacak şeytanlardan değilim.
کودکی کو حارس کشتی بدی ** طبلکی در دفع مرغان میزدی
Bir çocuk, ekin bekçiliği yapar ve yanındaki defi çalarak kuşları kaçırırdı.
تا رمیدی مرغ زان طبلک ز کشت ** کشت از مرغان بد بی خوف گشت4090
Kuşlar, o küçücük defin sesini duyup tarladan kaçarlar, ekinler de zararlı kuşlardan kurtulurdu.
چونک سلطان شاه محمود کریم ** برگذر زد آن طرف خیمهی عظیم
Kerem sahibi Sultan Mahmud’un yolu, o taraflara düştü, koca otağı o civara kuruldu.