-
منهزم گردند بعضی زین ندا ** هست هر اسپی طویلهی او جدا
- Bazıları bu sesten ürker, kaçarlar... Her atın ahırı ayrıdır.
-
منقبض گردند بعضی زین قصص ** زانک هر مرغی جدا دارد قفص 2015
- Bazılarının de bu hikâyelerden canı sıkılır... Çünkü her kuşun kafesi başkadır.
-
خود ملایک نیز ناهمتا بدند ** زین سبب بر آسمان صف صف شدند
- Melekler bile bir cinsten değildirler; bu yüzden göklerde saf saf dururlar.
-
کودکان گرچه به یک مکتب درند ** در سبق هر یک ز یک بالاترند
- Çocuklar, gerçi bir mektebe giderler, giderler ama ders bakımından her biri, öbüründen üstündür.
-
مشرقی و مغربی را حسهاست ** منصب دیدار حس چشمراست
- Doğuya mensup olanın da duyguları var, batıya mensup olanın da... Fakat görmek göze kısmet olmuştur, mesnet ona verilmiştir.
-
صد هزاران گوشها گر صف زنند ** جمله محتاجان چشم روشناند
- Yüz binlerce kulak saf saf düzülse yine de hepsi aydın bir göze muhtaçtır.
-
باز صف گوشها را منصبی ** در سماع جان و اخبار و نبی 2020
- Sonra kulakların da can sesini, Allah haberlerini, Peygamber buyruklarını duymada bir mesnedi var
-
صد هزاران چشم را آن راه نیست ** هیچ چشمی از سماع آگاه نیست
- Yüz binlerce göze ses duyma kabiliyeti verilmemiştir; hiçbir gözün ses duymadan haberi yoktur.
-
همچنین هر حس یک یک میشمر ** هر یکی معزول از آن کار دگر
- Böylece her duyguyu birer birer say... Her biri, öbürünün işini göremez!
-
پنج حس ظاهر و پنج اندرون ** ده صفاند اندر قیام الصافون
- Beş tane dış, beş tane de iç duygusu... Hepsi on tane duygu, ayakta saf kurmuştur.
-
هر کسی کو از صف دین سرکشست ** میرود سوی صفی کان واپسست
- Din safından baş çeken giden, gider, en son safa katılır!
-
تو ز گفتار تعالوا کم مکن ** کیمیای بس شگرفست این سخن 2025
- Sen, gülün sözünü terk etme... Söyleye dur! Bu söz pek büyük bir kimyadır.
-
گر مسی گردد ز گفتارت نفیر ** کیمیا را هیچ از وی وام گیر
- Bir bakır senin sözünden nefret eder, kaçmaya kalkışırsa yine sen kimyayı ondan esirgeme!
-
این زمان گر بست نفس ساحرش ** گفت تو سودش کند در آخرش
- Büyücü nefesi şimdi, bu söze uymadıysa sözün, belki sonunda ona tesir eder, bir fayda verir.
-
قل تعالوا قل تعالوا ای غلام ** هین که ان الله یدعوا للسلام
- Oğul, gelin de gelin... Sizi Allah esenlik yurduna çağırmada!
-
خواجه باز آ از منی و از سری ** سروری جو کم طلب کن سروری
- Hocam, benliği bırak, başbuğ olma sevdasından vazgeç! Bir başbuğ ara, ona uy... Başbuğ olmaya pek özenme!
-
اعتراض کردن معترضی بر رسول علیهالسلام بر امیر کردن آن هذیلی
- Birisinin, Peygamber’e Huzeyl kabilesinden olan genci başbuğ yaptığından dolayı itirazda bulunması
-
چون پیمبر سروری کرد از هذیل ** از برای لشکر منصور خیل 2030
- Peygamber, Allah yardımına nail olan askerine Huzeyl kabilesinden olan o genci başbuğ yapınca,
-
بوالفضولی از حسد طاقت نداشت ** اعتراض و لانسلم بر فراشت
- Bir herzevekil, hasedinden dayanamadı... İtiraza bunu kabul edemeyiz bayrağını kaldırmaya kalkıştı.
-
خلق را بنگر که چون ظلمانیاند ** در متاع فانیی چون فانیاند
- Halka bak hele... Bunlar karanlık âlemindendir... Geçici bir matah için nasıl geçici bir hale düşer, nasıl itiraza kalkışırlar!
-
از تکبر جمله اندر تفرقه ** مرده از جان زندهاند از مخرقه
- Ululuk yüzünden hepsi dağınıklığa düşmüşler, canlarını vermişler, ölü bir hale gelmişlerdir. Fakat savaşta, diridir onlar!
-
این عجب که جان به زندان اندرست ** وانگهی مفتاح زندانش به دست
- Şaşılacak şey şu: Zindanın anahtarı, bu çeşit adamın elindedir de yine kendisi zindanda mahpustur!
-
پای تا سر غرق سرگین آن جوان ** میزند بر دامنش جوی روان 2035
- O genç tepeden tırnağa kadar pisliğe batmıştır... Fakat akarsu, eteğine dokunup akmaktadır!
-
دایما پهلو به پهلو بیقرار ** پهلوی آرامگاه و پشتدار
- Dilediği ile daima yan yanadır da yine de bir dayanacak, huzur bulacak kişinin yanına varabilsem diye ne sabrı vardır, ne kararı!
-
نور پنهانست و جست و جو گواه ** کز گزافه دل نمیجوید پناه
- Nur gizlidir... Arayıp sormak, gizliliğine şahit. Fakat gönül, saçma sözlerden kurtuluş dilemez ki!
-
گر نبودی حبس دنیا را مناص ** نه بدی وحشت نه دل جستی خلاص
- Fakat dünya zindanında bir kurtuluş yeri olmasaydı gönül ne sıkılırdı, ne de halâs olmayı araştırır, isterdi!
-
وحشتت همچون موکل میکشد ** که بجو ای ضال منهاج رشد
- Sıkılıp üzülmen, seni bir memur gibi “Hadi ey sapık, ey yolsuz... Bir doğru yol ara” diye çekip çekiştirmededir...
-
هست منهاج و نهان در مکمنست ** یافتش رهن گزافه جستنست 2040
- Doğru yol vardır... Fakat pusuda gizlidir. Bulmak için durmadan, dinlenmeden delicesine aramak gerek; böyle arayan bulur!
-
تفرقهجویان جمع اندر کمین ** تو درین طالب رخ مطلوب بین
- Dağınıklık, pusuda topluluğu arar... Sen hemen bu isteyende istenenin yüzünü gör!
-
مردگان باغ برجسته ز بن ** کان دهندهی زندگی را فهم کن
- Bağdaki cansız mahsulat, köklerinden sürmüş, yetişmiştir... Onlara diriliği vereni anla!
-
چشم این زندانیان هر دم به در ** کی بدی گر نیستی کس مژدهور
- Hiç müjde verecek biri olmasaydı bu zindandakilerin gözleri, hep kapıya dikilir, kalır mıydı?
-
صد هزار آلودگان آبجو ** کی بدندی گر نبودی آب جو
- Irmak olmasaydı yüz binlerce ırmağa batıp ıslanan olur muydu?
-
بر زمین پهلوت را آرام نیست ** دان که در خانه لحاف و بستریست 2045
- 2045.Yanını yere koyup yatamıyor, rahatsız oluyorsun... Bil ki evde bir yatağın, yorganın var!
-
بیمقرگاهی نباشد بیقرار ** بیخمار اشکن نباشد این خمار
- Karar edilecek bir yer olmadıkça karasız kişi olmaz... Sersemliği gideren bir şey bulunmasa sersemlik bulunmaz!
-
گفت نه نه یا رسول الله مکن ** سرور لشکر مگر شیخ کهن
- O adam dedi ki: “Hayır hayır ey Allah elçisi. Askere ihtiyar birisini başbuğ yap!
-
یا رسول الله جوان ار شیرزاد ** غیر مرد پیر سر لشکر مباد
- Ey Allah elçisi, genç, aslan oğlu aslan bile olsa askere, ihtiyardan başkası kumandan olmasın!
-
هم تو گفتستی و گفت تو گوا ** پیر باید پیر باید پیشوا
- Zaten sen söyledin... Şahidim senin sözün: Kendisine uyulacak kişi pir olmalıdır, pir!
-
یا رسولالله درین لشکر نگر ** هست چندین پیر و از وی پیشتر 2050
- Ey Allah elçisi, şu askere bak! Ondan daha yaşlı daha ileri bunca kişi var!
-
زین درخت آن برگ زردش را مبین ** سیبهای پختهی او را بچین
- Bu ağaçtaki şu sarı yaprağa bakma da onun olgun elmalarını devşir!
-
برگهای زرد او خود کی تهیست ** این نشان پختگی و کاملیست
- Onun sarı yaprakları nasıl olur da bomboş olur... Zaten yaprağının sararması, olgunluk ve kemal alâmetidir.
-
برگ زرد ریش و آن موی سپید ** بهر عقل پخته میآرد نوید
- Yüzün sararması, saçın sakalın ağarması, olgun aklı müjdeler!
-
برگهای نو رسیدهی سبزفام ** شد نشان آنک آن میوهست خام
- Yeni sürmüş, yeni yeşermiş yapraklarsa meyvenin hamlığına delalet eder.
-
برگ بیبرگی نشان عارفیست ** زردی زر سرخ رویی صارفیست 2055
- Azıksızlık azığı her şeyden vazgeçiş, Ariflik nişanesidir. Altının sarılığı, sarrafın yüzünü kızartır, benzine kan getirir.
-
آنک او گل عارضست ار نو خطست ** او به مکتب گاه مخبر نوخطست
- Gül yüzlü, sakallı, bıyığı yeni terlemiş genç, henüz mektepte okuma, yazma öğrenmededir.
-
حرفهای خط او کژمژ بود ** مزمن عقلست اگر تن میدود
- Yazısı, yazısının harfleri eğri büğrüdür... Gürbüz olsa bile delikanlıdır, aklı azdır onun!
-
پای پیر از سرعت ار چه باز ماند ** یافت عقل او دو پر بر اوج راند
- İhtiyarın ayağı, hızlı adım atmasa da aklının iki kanadı vardır, yücelerde uçar!
-
گر مثل خواهی به جعفر در نگر ** داد حق بر جای دست و پاش پر
- Örnek istiyorsan Cafer’e bak! Allah, ona elinin, ayağının yerine iki kanat verdi!
-
بگذر از زر کین سخت شد محتجب ** همچو سیماب این دلم شد مضطرب 2060
- Altını bırak... Bu söz örtülüdür, gönlüm cıva gibi ıstıraplara düştü!
-
ز اندرونم صدخموش خوشنفس ** دست بر لب میزند یعنی که بس
- İçimizden güzel sözlü, güzel sesli yüzlerce sükût, elini ağzına komada, yeter artık demede!
-
خامشی بحرست و گفتن همچو جو ** بحر میجوید ترا جو را مجو
- Sükût denizdir, söylemek ırmağa benzer... Deniz seni aramada, sen ırmağı arama!
-
از اشارتهای دریا سر متاب ** ختم کن والله اعلم بالصواب
- Denizin işaretlerinden baş çevirme... Sözü bitir doğrusunu Allah daha iyi bilir!