برگهای نو رسیدهی سبزفام ** شد نشان آنک آن میوهست خام
Yeni sürmüş, yeni yeşermiş yapraklarsa meyvenin hamlığına delalet eder.
برگ بیبرگی نشان عارفیست ** زردی زر سرخ رویی صارفیست2055
Azıksızlık azığı her şeyden vazgeçiş, Ariflik nişanesidir. Altının sarılığı, sarrafın yüzünü kızartır, benzine kan getirir.
آنک او گل عارضست ار نو خطست ** او به مکتب گاه مخبر نوخطست
Gül yüzlü, sakallı, bıyığı yeni terlemiş genç, henüz mektepte okuma, yazma öğrenmededir.
حرفهای خط او کژمژ بود ** مزمن عقلست اگر تن میدود
Yazısı, yazısının harfleri eğri büğrüdür... Gürbüz olsa bile delikanlıdır, aklı azdır onun!
پای پیر از سرعت ار چه باز ماند ** یافت عقل او دو پر بر اوج راند
İhtiyarın ayağı, hızlı adım atmasa da aklının iki kanadı vardır, yücelerde uçar!
گر مثل خواهی به جعفر در نگر ** داد حق بر جای دست و پاش پر
Örnek istiyorsan Cafer’e bak! Allah, ona elinin, ayağının yerine iki kanat verdi!
بگذر از زر کین سخت شد محتجب ** همچو سیماب این دلم شد مضطرب2060
Altını bırak... Bu söz örtülüdür, gönlüm cıva gibi ıstıraplara düştü!
ز اندرونم صدخموش خوشنفس ** دست بر لب میزند یعنی که بس
İçimizden güzel sözlü, güzel sesli yüzlerce sükût, elini ağzına komada, yeter artık demede!
خامشی بحرست و گفتن همچو جو ** بحر میجوید ترا جو را مجو
Sükût denizdir, söylemek ırmağa benzer... Deniz seni aramada, sen ırmağı arama!
از اشارتهای دریا سر متاب ** ختم کن والله اعلم بالصواب
Denizin işaretlerinden baş çevirme... Sözü bitir doğrusunu Allah daha iyi bilir!
همچنین پیوسته کرد آن بیادب ** پیش پیغامبر سخن زان سرد لب
O edepsiz, Peygamberin huzurunda o soğuk dudaklarından sözler çıkarmada, böylece söylenip durmadaydı.
دست میدادش سخن او بیخبر ** که خبر هرزه بود پیش نظر2065
O bihaber, söz fırsatını bulmuştu, boyuna söylenip duruyordu... Zaten haber de görüşe göre saçma sapan bir şeydir!
این خبرها از نظر خود نایبست ** بهر حاضر نیست بهر غایبست
Bu haberler, hep görüş yerine geçer, görüş olmayınca habere ehemmiyet verilir... Göz önünde olandan haber verilmez; göz önünde olmayandan haber verilir!
هر که او اندر نظر موصول شد ** این خبرها پیش او معزول شد
Birisi görüş makamına vardı mı artık bu haberlerin onca hiçbir değeri yoktur.
چونک با معشوق گشتی همنشین ** دفع کن دلالگان را بعد ازین
Sevgiliye ulaştın, onunla düşüp kalkmaya başladın mı kılavuzları affet artık!
هر که از طفلی گذشت و مرد شد ** نامه و دلاله بر وی سرد شد
Çocukluktan geçip adam olan kişiye mektup da soğuk gelir, kılavuzluk eden kadın da!
نامه خواند از پی تعلیم را ** حرف گوید از پی تفهیم را2070
Mektubu okusa bile bilmeyenlere öğretmek için okur... Söz söylerse bile anlatmak için söyler!
پیش بینایان خبر گفتن خطاست ** کان دلیل غفلت و نقصان ماست
Gözlüler önünde haberden bahsetmek hatadır... Çünkü bu bahis bizim gafil olduğumuza noksanlığımıza delâlet eder.
پیش بینا شد خموشی نفع تو ** بهر این آمد خطاب انصتوا
Gözlünün önünde susmak, sana fayda verir. “Kuran okunurken susun, dinleyin” emri, bu yüzden gelmiştir.
Can gözü açık olan kâmil, sana söyle derse güzelce, edeplice söyle, sözü uzatma!
ور بفرماید که اندر کش دراز ** همچنان شرمین بگو با امر ساز
Uzat diye emrederse yine emre uy, utanarak söyle!
همچنین که من درین زیبا فسون ** با ضیاء الحق حسامالدین کنون2075
Nitekim şimdi ben de bu güzelim Mesnevi’yi yazarken öyle yapıyorum ey Hak Ziyası Hüsamettin!
چونک کوته میکنم من از رشد ** او به صد نوعم بگفتن میکشد
Akıllı davranıp kısa kesmeye kalkıştım mı, o beni yüz çeşit vesileyle söyletmeye kalkışır.
ای حسامالدین ضیاء ذوالجلال ** چونک میبینی چه میجویی مقال
A ululuk ıssı Allah’ın ışığı Hüsamettin, görüyorsun mademki; sözden ne istersin ki?
این مگر باشد ز حب مشتهی ** اسقنی خمرا و قل لی انها
Bu herhalde fazla iştahtan olacak... Hani şair de “Bana hep şarap sun, hem de işte bu, şaraptır” da demiştir ya!
بر دهان تست این دم جام او ** گوش میگوید که قسم گوش کو
Şu anda onun kadehi, senin ağzında... Fakat kulak da kulağın nasibini ver, diyor!
قسم تو گرمیست نک گرمی و مست ** گفت حرص من ازین افزونترست2080
Ey kulak, senin nasibin hararetlenip kızarmaktır... İşte hararet, işte sarhoşluk! Fakat kulak, ben bundan daha fazlasını istiyorum, harisim ben demekte!
جواب گفتن مصطفی علیهالسلام اعتراض کننده را
Mustafa aleyhisselâm’ın itiraz edene cevap vermesi
در حضور مصطفای قندخو ** چون ز حد برد آن عرب از گفت و گو
Şeker huylu Mustafa’nın huzurunda o Arap, sözü haddinden aşırınca,
آن شه والنجم و سلطان عبس ** لب گزید آن سرد دم را گفت بس
O “Vecnecmi” padişahı, “Abese” sultanı, o soğuk nefesiyle “Sözün kâfi artık” diye dudağını ısırdı.
دست میزند بهر منعش بر دهان ** چند گویی پیش دانای نهان
Söylemesin diye elini ağzına koydu... Gizlileri bilen kişinin yanında nice bir söyleyip duracaksın?
پیش بینا بردهای سرگین خشک ** که بخر این را به جای ناف مشک
Kuru fışkıyı gözü açık erin önüne götürmüş, bunu misk yerine satın al diyorsun!