چون شدی تو پاک پرده بر کند ** جان پاکان خویش بر تو میزند
Sen temizlendin mi perde yırtılır... Pak kişilerin canları sana görünmeye başlar.
جمله عالم گر بود نور و صور ** چشم را باشد از آن خوبی خبر
Bütün âlem nurla, suretlerle dolsa o güzellikten ancak göz haberdar olur.
چشم بستی گوش میآری به پیش ** تا نمایی زلف و رخسارهی به تیش
Gözünü yumar da bir güzelin zülfünü, yüzünü görmek için kulağını açarsan,
گوش گوید من به صورت نگروم ** صورت ار بانگی زند من بشنوم
Kulak der ki: Ben sureti göremem... Ancak suret, bir ses verirse o sesi duyarım.
عالمم من لکی اندر فن خویش ** فن من جز حرف و صوتی نیست بیش2390
Bilirim, bilirim ama kendime ait olan şeyleri bilirim... Bana ait şey de harften, sesten başka bir şey değildir.
هین بیا بینی ببین این خوب را ** نیست در خور بینی این مطلوب را
Kendine gel, hadi ey burun... Şu güzeli gör, desen imkânı yok; burunda bu kabiliyet yoktur.
گر بود مشک و گلابی بو برم ** فن من اینست و علم و مخبرم
Sana der ki: Mis yahut gülsuyu olursa koklarım... Benim işim budur, bilgim bu kadardır.
کی ببینم من رخ آن سیمساق ** هین مکن تکلیف ما لیس یطاق
Ben o baldırı gümüşe benzeyen güzeli nasıl görürüm? Aklını başını devşir de yapamayacağım şeyi teklif etme bana!
باز حس کژ نبیند غیر کژ ** خواه کژ غژ پیش او یا راست غژ
İğri duyguda iğriden başka bir şey göremez... Onun önüne ister eğri getir, ister doğru.
چشم احول از یکی دیدن یقین ** دانک معزولست ای خواجه معین2395
Hocam şaşı göz bil ki tek göremez.
تو که فرعونی همه مکری و زرق ** مر مرا از خود نمیدانی تو فرق
Sen de Firavunsun... Tepeden tırnağa kadar hile ve riyadan ibaretsin... Onun beni kendinden farklı görmemektesin.
منگر از خود در من ای کژباز تو ** تا یکی تو را نبینی تو دوتو
A iğri görüşlü, sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri, iki görme!
بنگر اندر من ز من یک ساعتی ** تا ورای کون بینی ساحتی
Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör.
وا رهی از تنگی و از ننگ و نام ** عشق اندر عشق بینی والسلام
Darlıktan da kurtul, addan, şöhretten de... Aşk içinden aşk gör vesselam.
پس بدانی چونک رستی از بدن ** گوش و بینی چشم میداند شدن2400
Bil ki beden çerçevesinden kurtuldun mu kulağın da göz olur, burnun da.
راست گفتست آن شه شیرینزبان ** چشم گرد مو به موی عارفان
O tatlı dilli padişah doğru söylemiştir: Ariflerin her kılı göz kesilir.
چشم را چشمی نبود اول یقین ** در رحم بود او جنین گوشتین
Göz evvelce göz değildi... O, rahimde bir et parçasından ibaretti.
علت دیدن مدان پیه ای پسر ** ورنه خواب اندر ندیدی کس صور
Yağ parçası görmeye sebep olmaz oğlum... Öyle olsaydı hiç kimse rüyada görülen şeyleri göremezdi.
آن پری و دیو میبیند شبیه ** نیست اندر دیدگاه هر دو پیه
Mesela şeytan ve peri de görür... Fakat ikisinin gözünde yağ parçasına benzer bir şey yoktur.
نور را با پیه خود نسبت نبود ** نسبتش بخشید خلاق ودود2405
Nurun yağla ne münasebeti var? Fakat yaratıcı sevgi ihsan edici Allah bu münasebeti bağışlamıştır işte!
آدمست از خاک کی ماند به خاک ** جنیست از نار بیهیچ اشتراک
İnsan topraktan yaratılmıştır, fakat toprağa benzemez ki... Cinlerin ateşle bir münasebeti yoktur; fakat onlar da ateşten yaratılmışlardır.
نیست مانندای آتش آن پری ** گر چه اصلش اوست چون میبنگری
Perinin aslı ateştir; fakat dikkat edersen ateşe hiç benzemez.
مرغ از بادست و کی ماند به باد ** نامناسب را خدا نسبت به داد
Kuş, havadan yaratılmış olmakla beraber havaya nereden benzer? Allah, münasebeti olmayan şeylere münasebet verdi.
نسبت این فرعها با اصلها ** هست بیچون ار چه دادش وصلها
Bu feri’lerin asıllarıyla münasebeti vardır... Allah onlara bu münasebeti vermiştir; fakat bu münasebete akıl ermez, keyfiyeti bilinmez!
آدمی چون زادهی خاک هباست ** این پسر را با پدر نسبت کجاست2410
İnsan hiçbir değeri olmayan topraktan meydana gelmiştir... Fakat bu oğlun, babası ile ne münasebeti var?
نسبتی گر هست مخفی از خرد ** هست بیچون و خرد کی پی برد
Bir münasebeti varsa bile akıldan gizlidir, keyfiyetine akıl ermez; akıl nereden bu münasebeti izleyecek bulacak?
باد را بی چشم اگر بینش نداد ** فرق چون میکرد اندر قوم عاد
Yele göz vermemiş olsaydı Ad kavmini nasıl fark ederdi?
چون همی دانست مومن از عدو ** چون همی دانست می را از کدو
Mümini nasıl olur da düşmandan ayırt eder... Şarabı, nasıl olur da testiden fark ederdi?
آتش نمرود را گر چشم نیست ** با خلیلش چون تجشم کردنیست
Nemrut’un yaktığı ateşe göz olmasaydı Halil’e nasıl olur da, kendisini zahmetlere sokup saygı gösterirdi?
گر نبودی نیل را آن نور و دید ** از چه قبطی را ز سبطی میگزید2415
Nil’in gözü olmasaydı, görmeseydi, Kıpti ile İsrail oğullarını nasıl ayırt edebilirdi?
گرنه کوه و سنگ با دیدار شد ** پس چرا داود را او یار شد
Dağda taşta görüş yoktu da nasıl Davut’a yar oldu?
این زمین را گر نبودی چشم جان ** از چه قارون را فرو خورد آنچنان
Bu yeryüzünün can gözü yoktu da Karun’u neden öyle sömürüp yuttu?
گر نبودی چشم دل حنانه را ** چون بدیدی هجر آن فرزانه را
Hannane direğinin gönül gözü olmasaydı o tek kişinin, o eşsiz erin ayrılığını görür müydü?
سنگریزه گر نبودی دیدهور ** چون گواهی دادی اندر مشت در
Kırık taşlar, görmeselerdi avuç içinde nasıl şahadet ederlerdi?
ای خرد بر کش تو پر و بالها ** سوره بر خوان زلزلت زلزالها2420
A akıl, sen kanatlarını aç da “İza zülziletil arzu zilzaleha” suresini oku!
در قیامت این زمین بر نیک و بد ** کی ز نادیده گواهیها دهد
Kıyamet günü bu yeryüzü, görmeseydi iyiye kötüye nasıl şahadet ederdi ki?
که تحدث حالها و اخبارها ** تظهر الارض لنا اسرارها
Hâlbuki halini, kendisinde olan haberleri söyleyecek... Yeryüzü bize sırlarını açacak.
این فرستادن مرا پیش تو میر ** هست برهانی که بد مرسل خبیر
Beni senin gibi bir padişaha göndermesi de bir delildir... Gönderen bilir ki.
کین چنین دارو چنین ناسور را ** هست درخور از پی میسور را
Böyle bir illete böyle bir ilaç lazım bu ilaç, o umulmaz yarayı kolayca iyileştirecek elbet.
واقعاتی دیده بودی پیش ازین ** که خدا خواهد مرا کردن گزین2425
Bundan önce rüyalar görmüştüm... Allah’ın beni seçip göndereceğini anlamıştın.
من عصا و نور بگرفته به دست ** شاخ گستاخ ترا خواهم شکست
Ben elime asayı ve nuru alacak, senin gibi bir küstahın boynuzunu kıracaktım.
واقعات سهمگین از بهر این ** گونه گونه مینمودت رب دین
Bunun için kıyamet gününün sahibi olan Allah sana çeşit çeşit rüyalar gösteriyordu.
در خور سر بد و طغیان تو ** تا بدانی کوست درخوردان تو
Bunlar senin kötü içine, azgınlığına layık rüyalardı. Bunların sana, senin haline tam uygun olduğunu bildirmek diliyordu.
تا بدانی کو حکیمست و خبیر ** مصلح امراض درمانناپذیر
Allah, sana bunları gösteriyordu ki onun hikmet sahibi ve her şeyden haberdar, aynı zamanda derman kabul etmez dertlerin dermanını ihsan eder bir Allah olduğunu bilesin.
تو به تاویلات میگشتی از آن ** کور و گر کین هست از خواب گران2430
Fakat sen bu rüyaları tevile kalkıştın... Kör ve sağır kesildin, bunlar; ağır uykudan meydana gelen hayaller dedin.
وآن طبیب و آن منجم در لمع ** دید تعبیرش بپوشید از طمع
Doktorlarla müneccimler de kendilerinde olan nur pırıltısı ile tabirini gördüler, fakat tamahlarından hakikati söylemediler.
گفت دور از دولت و از شاهیت ** که درآید غصه در آگاهیت
Kederlenmek, devletine bir gussa gelmek, senin devletinden, padişahlığından uzaktır.
از غذای مختلف یا از طعام ** طبع شوریده همیبیند منام
Ya çeşitli gıdalardan yahut yemekten insan, hep böyle rüyalar görür dediler.
زانک دید او که نصیحتجو نهای ** تند و خونخواری و مسکینخو نهای
Çünkü gördüler ki sen öğüt istemiyorsun, kaba ve hoyratsın, kan içicisin... Yok, yoksul huylu değilsin!
پادشاهان خون کنند از مصلحت ** لیک رحمتشان فزونست از عنت2435
Padişahlar, bir iş için kan dökerler ama merhametleri kızgınlıklarından üstündür.