تاکنون معبود و مسجود جهان ** بودهای گردی کمینهی بندگان2730
Şimdiye dek âlemin tapındığı, secde ettiği sendin., şimdi kulların en aşağısı mı olacaksın?
در هزار آتش شدن زین خوشترست ** که خداوندی شود بندهپرست
Bir efendinin kula tapmasındansa binlerce defa ateşe atılması daha hoş!
نه بکش اول مرا ای شاه چین ** تا نبیند چشم من بر شاه این
Hayır buna imkân yok! Ey Çin ülkesini bile hükmü altına alan padişahım, önce beni öldür de seni bu halde görmeyeyim!
خسروا اول مرا گردن بزن ** تا نبیند این مذلت چشم من
Padişahım, önce benim boynumu vur da bu alçalmayı gözlerim görmesin!
خود نبودست و مبادا این چنین ** که زمین گردون شود گردون زمین
Böyle bir şey olmamıştır ya, fakat olmasın da! Yer, gök olacak, gökyüzü yer ha!
بندگانمان خواجهتاش ما شوند ** بیدلانمان دلخراش ما شوند2735
Kullarımız, bizimle kapı yoldaşı olacaklar, esirlerimiz, gönüllerimizi yaralayacak, öyle mi?
چشمروشن دشمنان و دوست کور ** گشت ما را پس گلستان قعر گور
Düşmanların gözleri aydın olacak da dost körleşecek. Sonra da bize mezarın dibi, gül bahçesi kesilecek ha!
تزییف سخن هامان علیهاللعنه
Allah lanet etsin, Haman'ın sözlerinin bayağılığı
دوست از دشمن همی نشناخت او ** نرد را کورانه کژ میباخت او
Hamam, dostla düşmanı tanımıyor, tavlayı körcesine ters oynuyordu.
دشمن تو جز تو نبود این لعین ** بیگناهان را مگو دشمن به کین
A melun, senin düşmanın senden başkası değil., kinine uyup da suçsuzlara düşman deme!
پیش تو این حالت بد دولتست ** که دوادو اول و آخر لتست
Sence bu körü hal devlettir... Yani evveli "Dev-koş", sonu da "Let- dayak ye!"
گر ازین دولت نتازی خز خزان ** این بهارت را همی آید خزان2740
Bu devletten sürüne sürtüne kaçmazsan şu baharın daima güz olur gider!
مشرق و مغرب چو تو بس دیدهاند ** که سر ایشان ز تن ببریدهاند
Doğu ve batı, senin gibi niceleri görmüştür, sonunda hepsinin de başı, bedeninden kesilmiş gitmiştir!
مشرق و مغرب که نبود بر قرار ** چون کنند آخر کسی را پایدار
Doğuyla batının bile kararı yokken nasıl olur da bir adamı ebedî edebilirler?
تو بدان فخر آوری کز ترس و بند ** چاپلوست گشت مردم روز چند
Korkudan, zindana girmekten ürkme yüzünden halk, sana birkaç günceğiz yaltaklandı, onunla öğünüyorsun ha!
هر کرا مردم سجودی میکنند ** زهر اندر جان او میآکنند
Fakat halk, kime secde ederse onun canını zehirliyor demektir.
چونک بر گردد ازو آن ساجدش ** داند او کان زهر بود و موبدش2745
2745.Bir kere devlet, yüz çevirdi, bir kere bahtı döndü mü kendisine secde edenin kendisini zehirlediğini o da anlar, bilgi sahibi olan adam da!
ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنک از سرکشی شد چون که او
Ne mutlu ona ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki serkeşlikle dağ gibi başkaldırmıştır!
این تکبر زهر قاتل دان که هست ** از می پر زهر شد آن گیج مست
Bu ululuk, bil ki zehirli bir şaraptır, o şarapla aptal kişi sarhoş olur.
چون می پر زهر نوشد مدبری ** از طرب یکدم بجنباند سری
Bir devletsiz, zehirli şarabı içti mi bir zamancağız neşeden başını sallar ama
بعد یکدم زهر بر جانش فتد ** زهر در جانش کند داد و ستد
Bir an sonra zehir, canına tesir eder; can verip can almaya başlar!
گر نذاری زهریاش را اعتقاد ** کو چه زهر آمد نگر در قوم عاد2750
Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan bak da gör; Ad kavmine o zehir neler etti?
چونک شاهی دست یابد بر شهی ** بکشدش یا باز دارد در چهی
Bir padişah, başka bir padişahı tuttu mu ya öldürür, ya bir zindana hapseder!
ور بیابد خستهی افتاده را ** مرهمش سازد شه و بدهد عطا
Fakat bir düşkün dertliyi görse derdine merhem bulur, ona ihsanlarda bulunur!
گر نه زهرست آن تکبر پس چرا ** کشت شه را بیگناه و بیخطا
O ululanma zehir değilse neden padişah, onu suçsuz, hatasız öldürüyor?
وین دگر را بی ز خدمت چون نواخت ** زین دو جنبش زهر را شاید شناخت
Öbürüne de, kendisine bir kullukta bulunmadığı halde neden iltifat ediyor? Bu iki harekete bakıp zehiri anlamak mümkündür!
راهزن هرگز گدایی را نزد ** گرگ گرگ مرده را هرگز گزد2755
Yol kesen, asla bir yoksulu dövüp vurmaz. Kurt ölü kurdu katiyen ısırmaz!
خضر کشتی را برای آن شکست ** تا تواند کشتی از فجار رست
Hızır, gemiyi kötü kişilerin ellerinden kurtarabilmek için deldi, kırdı.
چون شکسته میرهد اشکسته شو ** امن در فقرست اندر فقر رو
Mademki kırık gemi kurtuluyor, sen de kırıl! Emniyet, yoksulluktadır, yürü, yoksul ol!
آن کهی کو داشت از کان نقد چند ** گشت پاره پاره از زخم کلند
Madeni olan ve madende birkaç parası bulunan dağ, külünk, kazma yaralarıyla paramparça oldu.
تیغ بهر اوست کو را گردنیست ** سایه که افکندست بر وی زخم نیست
Kılıç, boynu olanın boynunu keser, gölge, yerlere döşenmiştir; o hiç yaralanmaz!
مهتری نفطست و آتش ای غوی ** ای برادر چون بر آذر میروی2760
Ululuk, fazla ateştir a azgın... Kardeş, kendini ateşe nasıl atıyorsun ki?
هر چه او هموار باشد با زمین ** تیرها را کی هدف گردد ببین
Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?
سر بر آرد از زمین آنگاه او ** چون هدفها زخم یابد بی رفو
Fakat yerden başkaldırdı mı o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır!
نردبان خالق این ما و منیست ** عاقبت زین نردبان افتادنیست
Bu bizlik, benlik, halkın merdivenidir, halk, nihayet bu merdivenden düşer!
هر که بالاتر رود ابلهترست ** که استخوان او بتر خواهد شکست
Kim merdivenin daha üstüne çıkarsa daha aptaldır. Çünkü düşünce onun kemikleri daha beter kırılır!
این فروعست و اصولش آن بود ** که ترفع شرکت یزدان بود2765
Bunlar fer'i lerdir. Asıllarıyla şudur: Yücelik, Allah' ya şirk koşmadır!
چون نمردی و نگشتی زنده زو ** یاغیی باشی به شرکت ملکجو
Ölmedin de onunla ditilmedin mi ona ortak olmaya, ülke ve devlet kazanmaya savaşan bir düşmansın!
چون بدو زنده شدی آن خود ویست ** وحدت محضست آن شرکت کیست
Fakat onunla dirildin mi, zaten dirilen odur... Bu, tam birliktir; nerde şerik oluş?
شرح این در آینهی اعمال جو ** که نیابی فهم آن از گفت و گو
Fakat bunu işlerinin aynasında gör. Çünkü bunu sözle, dedikoduyla anlayamazsın!
گر بگویم آنچ دارم در درون ** بس جگرها گردد اندر حال خون
İçimdekini söylersem çok ciğerleri kan kesiliverir!
بس کنم خود زیرکان را این بس است ** بانگ دو کردم اگر در ده کس است2770
Artık bu kadarını kâfi göreyim, zaten anlayanlara bu, yeter... Köyde kimse varsa iki kere seslendim işte!
حاصل آن هامان بدان گفتار بد ** این چنین راهی بر آن فرعون زد
Hâsılı Haman, o kötü sözlerle böyle bir yolu Firavun' a kesti!
لقمهی دولت رسیده تا دهان ** او گلوی او بریده ناگهان
Devlet lokması da ağzına kadar gelmişti. Haman, Firavun'un boğazını kesiverdi!
خرمن فرعون را داد او به باد ** هیچ شه را این چنین صاحب مباد
Firavun'un harmanını o, yele verdi. Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!
نومید شدن موسی علیهالسلام از ایمام فرعون به تاثیر کردن سخن هامان در دل فرعون
Musa aleyhisselâm'ın Haman'ın sözlerinin tesiriyle Firavun'un imana gelmesinden ümidini kesmesi
گفت موسی لطف بنمودیم وجود ** خود خداوندیت را روزی نبود
Musa dedi ki: Ben sana lütuflar gösterdim, cömertliklerde bulundum, fakat ne yapayım? Allah, sana kısmet etmemiş!
آن خداوندی که نبود راستین ** مر ورا نه دست دان نه آستین2775
Hakikî olmayan padişahlığı ne el bil, ne yen!
آن خداوندی که دزدیده بود ** بی دل و بی جان و بی دیده بود
Çalma, çırpma padişahlık, cansız, gönülsüz ve gözsüzdür.
آن خداوندی که دادندت عوام ** باز بستانند از تو همچو وام
Sana padişahlığı halk verdiyse borç alır gibi yine senden alır!
ده خداوندی عاریت به حق ** تا خداوندیت بخشد متفق
İğreti padişahlığı Allah' ya ver de Allah sana herkesin kabul edeceği hakikî bir padişahlık versin!
منازعت امیران عرب با مصطفی علیهالسلام کی ملک را مقاسمت کن با ما تا نزاعی نباشد و جواب فرمودن مصطفی علیهالسلام کی من مامورم درین امارت و بحث ایشان از طرفین
Arap beylerinin, ülkeyi ve devlet! Aramızda bölüşelim de kavga, gürültü kalmasın diye Mustafa aleyhisselâm'a müracaatları, Mustafa aleyhisselâm'ın "Ben, bu beyliği yapmaya memurum" diye cevap vermesi, iki tarafın da birbirleriyle bahse girişmeleri
آن امیران عرب گرد آمدند ** نزد پیغامبر منازع میشدند
Arap beyleri toplanıp Peygamber' in yanına gelerek çekişmeye başladılar.