گفت من بسیار میافتم برو ** در گریوه و راه و در بازار و کو
Katır dedi ki: “Ben tepede, düzde, pazarda, köyde çok düşüyorum.
خاصه از بالای که تا زیر کوه ** در سر آیم هر زمانی از شکوه
Hele dağ terekesinden aşağı inerken her zaman korkumdan tepe taklak kapanırım.
کم همیافتی تو در رو بهر چیست ** یا مگر خود جان پاکت دولتیست3380
Sense yüz üstü pek az düşersin... bu neden? Yoksa senin arı canın devletlik mi ki?
در سر آیم هر دم و زانو زنم ** پوز و زانو زان خطا پر خون کنم
Ben her an tepesi üstü düşer, dizimi vurur, yüzümü, dizimi kanlara bularım!
کژ شود پالان و رختم بر سرم ** وز مکاری هر زمان زخمی خورم
Palanım, yüküm baş aşağı olur; kiracıdan da daima dayak yerim.
همچو کم عقلی که از عقل تباه ** بشکند توبه بهر دم در گناه
Hani az akıllı adam gibi... o da aklının kıtlığından günahından tövbe eder... her an da tövbesini bozar.
مسخرهی ابلیس گردد در زمن ** از ضعیفی رای آن توبهشکن
O tövbe bozan reyindeki, azmindeki gevşekliğinin yüzünden zamanede İblise maskara olur.
در سر آید هر زمان چون اسپ لنگ ** که بود بارش گران و راه سنگ3385
Her an yükü ağır olan ve taşlık yolda gitmeye savaşan topal beygir gibi tepesi üstüne düşer.
میخورد از غیب بر سر زخم او ** از شکست توبه آن ادبارخو
O ters huylu, tövbesini bozduğu için kafasına gaybtan tokatlar yer durur.
باز توبه میکند با رای سست ** دیو یک تف کرد و توبهش را سکست
Sonra tekrar gevşek azmiyle tövbe eder... fakat Şeytan “Ne yaptın?” der demez tövbesini bozar.
ضعف اندر ضعف و کبرش آنچنان ** که به خواری بنگرد در واصلان
Pek zayıftır... fakat kendisini öyle ulu görür, öyle kibirlenir ki Tanrıya ulaşanlara bile hor bakar!
ای شتر که تو مثال مومنی ** کم فتی در رو و کم بینی زنی
Ey deve, sense mümine benzersin; yüz üstü az düşer, burnunu az vurursun!
تو چه داری که چنین بیآفتی ** بیعثاری و کم اندر رو فتی3390
Sende ne var ki afete uğramıyorsun... sürçmüyor, yüz üstü az düşüyorsun?
گفت گر چه هر سعادت از خداست ** در میان ما و تو بس فرقهاست
Deve dedi ki: “Her kutluluk Tanrıdandır ama benimle senin aranda çok fark var!
سر بلندم من دو چشم من بلند ** بینش عالی امانست از گزند
Benim başım yüce, iki gözüm yücelerini görüyor... yüce görüş sahibini zarardan korur.
از سر که من ببینم پای کوه ** هر گو و هموار را من توه توه
Ben dağın başındayken dağın eteğini görürüm... her çukuru, her düzü kat, kat görürüm.
همچنانک دید آن صدر اجل ** پیش کار خویش تا روز اجل
Nitekim o ulu er de eceline kadar başına ne gelecekse gördü.
آنچ خواهد بود بعد بیست سال ** داند اندر حال آن نیکو خصال3395
Yirmi yıl sonra neler olacak o iyi huylu bütün bunları bilir.
حال خود تنها ندید آن متقی ** بلک حال مغربی و مشرقی
Hattâ o takva sahibi yalnız kendi halini görmez... batıdakilerin halini de görür, doğudakilerin halini de!
نور در چشم و دلش سازد سکن ** بهر چه سازد پی حب الوطن
Nur, onun gözünde, gönlünde yurt tutar... neden mi dedin? Vatan sevgisi yüzünden!
همچو یوسف کو بدید اول به خواب ** که سجودش کرد ماه و آفتاب
Hani Yusuf gibi... o da ayın, güneşin kendisine secde ettiğini önce rüyasında gördü.
از پس ده سال بلک بیشتر ** آنچ یوسف دید بد بر کرد سر
On yıl önce hattâ daha önce gördükleri Yusuf’un başına geldi.
نیست آن ینظر به نور الله گزاف ** نور ربانی بود گردون شکاف3400
“Mümin Tanrı nuru ile görür” sözü saçma değil... Tanrı nuru, gökleri bile delip geçer.
نیست اندر چشم تو آن نور رو ** هستی اندر حس حیوانی گرو
Senin gözünde o nur yok... yürü, sen hayvani duygulara kapılıp kalmışsın!
تو ز ضعف چشم بینی پیش پا ** تو ضعیف و هم ضعیفت پیشوا
Sen, gözünün zayıflığından ayağının önünü görürüsün... zayıfsın kılavuzun da zayıf!
پیشوا چشمست دست و پای را ** کو ببیند جای را ناجای را
Elle ayağa kılavuzluk eden gözdür... basılacak tutulacak yeri de o görür, basılmayacak tutulmayacak yeri de o!
دیگر آنک چشم من روشنترست ** دیگر آنک خلقت من اطهرست
Sonra bir de benim gözüm pek aydındır... bir de şu var: Yaradılışım tertemizdir benim.
زانک هستم من ز اولاد حلال ** نه ز اولاد زنا و اهل ضلال3405
Çünkü ben, helâlzadeyim... zinadan olma ve sapıklardan değilim ben.
تو ز اولاد زنایی بیگمان ** تیر کژ پرد چو بد باشد کمان
Sense şüphe yok ki zinadan olmasın... yay kötü oldu mu ok eğri gider!”
تصدیق کردن استر جوابهای شتر را و اقرار کردن بفضل او بر خود و ازو استعانت خواستن و بدو پناه گرفتن به صدق و نواختن شتر او را و ره نمودن و یاری دادن پدرانه و شاهانه
Katırın,devenin cevaplarını tasdik edip onun üstünlüğünü ikrar etmesi,ondan yardım dileyip doğru bir yürekle ona sığınması,devenin katıra iltifatı,yol göstermesi ve babacasına,padişahcasına ona yardım etmesi
گفت استر راست گفتی ای شتر ** این بگفت و چشم کرد از اشک پر
Katır doğru dedin ey deve dedi... bu sözü söyler söylemez de gözleri yaşlarla doldu.
ساعتی بگریست و در پایش فتاد ** گفت ای بگزیدهی رب العباد
Bir müddet ağladı, devenin ayağına kapandı; dedi ki: Ey kulların Tanrısınca seçilmiş er,
چه زیان دارد گر از فرخندگی ** در پذیری تو مرا دربندگی
Lûtfetsen de beni kulluğa kabul etsen ne ziyana girersin?
گفت چون اقرار کردی پیش من ** رو که رستی تو ز آفات زمن3410