همچو مرهم ساکن و بس کارکن ** چون خرد ساکن وزو جنبان سخن
Merhem gibi dururum ama hayli iş görürüm... akıl gibi hani; o da durur ama söz, ondan doğar, harekete gelir.
نزد آنکس که نداند عقلش این ** زلزله هست از بخارات زمین3720
Fakat bunu aklı kavramayana göre yer deprentisi yerdeki buharlardan olur.
موری بر کاغذ میرفت نبشتن قلم دید قلم را ستودن گرفت موری دیگر کی چشم تیزتر بود گفت ستایش انگشتان را کن کی آن هنر ازیشان میبینم موری دگر کی از هر دو چشم روشنتر بود گفت من بازو را ستایم کی انگشتان فرع بازواند الی آخره
Bir karınca, kağıtta giderken kalemin yazı yazdığını görüp kalemi öğmeğe başladı. Gözü keskin olan başka bir karınca, ben görüyorum dedi.. bu hüner parmaklardan;parmakları öğ. Gözü ikisinden de daha iyi gören bir başka karınca dedi ki: Ben,kolu öğerim; çünkü parmaklar, kolun fer'idir saire..
مورکی بر کاغذی دید او قلم ** گفت با مور دگر این راز هم
Bir karıncacık, kâğıt üstünde kalemi gördü; bu sırrı bir başka karıncaya söyledi.
که عجایب نقشها آن کلک کرد ** همچو ریحان و چو سوسنزار و ورد
Dedi ki: O kalem, kağıdı fesleğen, süsen ve gül bahçesi haline getirdi... acayip şekiller yaptı.
گفت آن مور اصبعست آن پیشهور ** وین قلم در فعل فرعست و اثر
O karınca, o sanatı yapan parmaklardır... şu kalem, yaptığı işte parmaklara tabidir, parmakların fer-i ve eseridir dedi.
گفت آن مور سوم کز بازوست ** که اصبع لاغر ز زورش نقش بست
Üçüncü karınca dedi ki: Hayır... onları yapan koldur. Arık parmaklar, onun kuvvetiyle o nakışları çizdi.
همچنین میرفت بالا تا یکی ** مهتر موران فطن بود اندکی3725
Böylece her biri bahiste ileriye doğru gitti. Nihayet birazcık anlayışı olan ve karıncaların ulusu bulunan bir karınca,
گفت کز صورت مبینید این هنر ** که به خواب و مرگ گردد بیخبر
Dedi ki: Bu hüneri, suret yapıyor sanmayın, öyle görmeyin! Suret, uykuda ve ölümde bundan bihaberdir.
صورت آمد چون لباس و چون عصا ** جز به عقل و جان نجنبد نقشها
Suret elbise ve sopa gibidir... bu nakışları, akıldan, candan başka bir şey yapamaz!
بیخبر بود او که آن عقل و فاد ** بی ز تقلیب خدا باشد جماد
Halbuki o da, akılla canın, Allahnın döndürüp hareket ettirmesi olmazsa cansız bir şeyden ibaret olduğunu bilmiyordu.
یک زمان از وی عنایت بر کند ** عقل زیرک ابلهیها میکند
Allah, akıldan bir an inayeti kesti mi zeka sahibi olan akıl, aptallılar yapar.
چونش گویا یافت ذوالقرنین گفت ** چونک کوه قاف در نطق سفت3730
Zülkarneyn, Kafdağı'nın konuştuğunu, söz incilerini deldiğini görünce,
کای سخنگوی خبیر رازدان ** از صفات حق بکن با من بیان
Dedi ki: Ey sırları bilen ve her şeyden haberi olan, söz söyleyen dağ, bana Allah sanatlarından bahset.
گفت رو کان وصف از آن هایلترست ** که بیان بر وی تواند برد دست
Kaf dağı dedi ki: Yürü... Allah sanatları söylenebilmekten söze gelmekten çok üstündür.
یا قلم را زهره باشد که به سر ** بر نویسد بر صحایف زان خبر
Yahut kalemin ne haddi vardır ki sayfalara o sanatların nişânesini yazabilsin!
گفت کمتر داستانی باز گو ** از عجبهای حق ای حبر نکو
Zülkarneyn, ona ait küçük bir hikâye olsun söyle... Allahnın şaşılacak kudretlerinden bahset ey iyi huylu âlim dedi.
گفت اینک دشت سیصدساله راه ** کوههای برف پر کردست شاه3735
Kaf dağı dedi ki: "İşte sana üç yüz yıllık yol olan şu ova. Padişah, onu kar dağlarıyla doldurmuştur.
کوه بر که بیشمار و بیعدد ** میرسد در هر زمان برفش مدد
Dağ, dağın üstüne sayısız olarak yığılmıştır... daha da her zaman oraya kar yağıp durmada!
کوه برفی میزند بر دیگری ** میرساند برف سردی تا ثری
Bir kar dağının üstüne başka bir kar dağı yığılıp durmada... karın soğukluğu, ta yerin dibine kadar işlemede!
کوه برفی میزند بر کوه برف ** دم به دم ز انبار بیحد و شگرف
An be an o uçsuz bucaksız, o büyük ambardan kardan meydana gelen bir dağ üstüne kardan bir dağ daha yığılmada!
گر نبودی این چنین وادی شها ** تف دوزخ محو کردی مر مرا
Padişahım, böyle bir ova olmasaydı cehennemin harareti beni mahvederdi!"
غافلان را کوههای برف دان ** تا نسوزد پردههای عاقلان3740
Gafilleri kar dağları bil! Allah, akıllıların perdeleri yanmasın diye onları böyle soğuk yaratmıştır.
گر نبودی عکس جهل برفباف ** سوختی از نار شوق آن کوه قاف
آتش از قهر خدا خود ذرهایست ** بهر تهدید لیمان درهایست
Zaten ateş de Allah kahrından bir zerredir... aşağılık kişileri korkutmak için âdeta bir kamçıdır.
با چنین قهری که زفت و فایق است ** برد لطفش بین که بر وی سابق است
Fakat bu kadar büyük ve üstün olan kahrı ile beraber yine de bak... lûtfunun soğukluğu ondan ileri!
سبق بیچون و چگونهی معنوی ** سابق و مسبوق دیدی بیدوی
Keyfiyetsiz ve mânevi bir ileri oluştur bu... geri kalanı da, ileri gideni de ikiliksiz olarak gör.
گر ندیدی آن بود از فهم پست ** که عقول خلق زان کان یک جوست3745
Göremezsen bu aşağılık anlayışındandır... zaten halkın akılları, o madenden bir arpadır ancak!
عیب بر خود نه نه بر آیات دین ** کی رسد بر چرخ دین مرغ گلین
O takdirde din alametlerini ayıplama, ayıbı kendinde bul! Topraktan yaratılan kuş, nasıl olur da gök yüzünü aşar geçer?
مرغ را جولانگه عالی هواست ** زانک نشو او ز شهوت وز هواست
Kuşun dönüp dolaşacağı en yüce yer havadır... çünkü onun meydana gelişi, şehvetten, heva ve hevestendir.
پس تو حیران باش بیلا و بلی ** تا ز رحمت پیشت آید محملی
Şu halde sen evet, hayır demeksizin hayran ol da Allah rahmetinden önüne bir binek gelsin!
چون ز فهم این عجایب کودنی ** گر بلی گویی تکلف میکنی
Bu şaşılacak şeyleri anlamada acizsen evet demen tekellüme sapmandır.
ور بگویی نی زند نی گردنت ** قهر بر بندد بدان نی روزنت3750
3750.Evet demez de hayır dersen o sözde boynunu vurur... o hayır sözü yüzünden Allahnın kahrı, senin pencereni kapatır.
پس همین حیران و واله باش و بس ** تا درآید نصر حق از پیش و پس
Şu halde hemen öylece hayran ol yalnız! Hayran ol ki önden arttan Allah yardımı gelsin.
چونک حیران گشتی و گیج و فنا ** با زبان حال گفتی اهدنا
Hayran olur şaşırır kalır, varlığından geçersen hal dili ile "Yarabbi bizi doğru yola götür" dersin!
زفت زفتست و چو لرزان میشوی ** میشود آن زفت نرم و مستوی
Bu iş pek büyüktür, pek büyük... fakat titremeye başladın mı o büyük şey, sana yumuşar, dümdüz olur.
زانک شکل زفت بهر منکرست ** چونک عاجز آمدی لطف و برست
Çünkü bu büyüklük, münkire göredir... âciz oldun mu lûtuftur, ihsandır o.
نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به مصطفی صلیالله علیه و سلم به صورت خویش و از هفتصد پر او چون یک پر ظاهر شد افق را بگرفت و آفتاب محجوب شد با همه شعاعش
Cebrail aleyhisselâm'ın kendisini Mustafa sallallahû aleyhi vesellem'e kendi suretiyle göstermesi ve yediyüz kanadından bir tanesi görününce ufku kaplaması ve bütün parlaklığıyle beraber güneşin görünmez bir hale gelmesi.
مصطفی میگفت پیش جبرئیل ** که چنانک صورت تست ای خلیل3755
Mustafa Cebrail'e "Ey dost, suretin nasıl...
مر مرا بنما تو محسوس آشکار ** تا ببینم مر ترا نظارهوار
Apâşikar olarak bana öyle görün de seni göreyim, sana bakayım " dedi.
گفت نتوانی و طاقت نبودت ** حس ضعیفست و تنک سخت آیدت
Cebrail dedi ki: "Takatın yoktur göremezsin... duygu zayıftır, pek yufkadır!"
گفت بنما تا ببیند این جسد ** تا چد حد حس نازکست و بیمدد
Peygamber "Görün bakayım da bu beden, duygunun ne derece zayıf ve kuvvetsiz olduğunu anlasın" dedi.
آدمی را هست حس تن سقیم ** لیک در باطن یکی خلقی عظیم
İnsanın bedenine Ait duygusu noksandır. Fakat içinde pek ulu, güzel bir huy vardır.
بر مثال سنگ و آهن این تنه ** لیک هست او در صفت آتشزنه3760
İnsanın bedeni ile ruhu taşla demire benzer. Fakat bu taşla demir, sıfat ve eser bakımından bir çakmaktır.
سنگ وآهن مولد ایجاد نار ** زاد آتش بر دو والد قهربار
Ateş, taşla demirden doğar... doğar da bu iki babaya kahırlar yağdırır!
باز آتش دستکار وصف تن ** هست قاهر بر تن او و شعلهزن
Ateş, bedene ait bir sıfattır... fakat bedeni kahreder, alevler çıkarır!
باز در تن شعله ابراهیموار ** که ازو مقهور گردد برج نار
Öyle olduğu halde yine bedende öyle bir ışık vardır ki ışık, İbrahim gibi ateş burcunu kahreder!
لاجرم گفت آن رسول ذو فنون ** رمز نحن الاخرون السابقون
Hâsılı o bilgili peygamber "Biz, ileri gidenlerin artta gelenleriyiz" remzini söyledi.
ظاهر این دو بسندانی زبون ** در صفت از کان آهنها فزون3765
Görünüşte bu ikisi de bir örse zebundur ama sıfat ve tesir bakımından demir madenlerinden bile üstündür.
پس به صورت آدمی فرع جهان ** وز صفت اصل جهان این را بدان
İşte insan da görünüşte cihanın fer'i dir... fakat sıfat bakımından insanı, cihanın, aslı bil!
ظاهرش را پشهای آرد به چرخ ** باطنش باشد محیط هفت چرخ
İnsan zâhiren bir sivri sineğin tesiriyle mustarip olur; fakat içyüzü, yedi kat göğü bile kaplamıştır.
چونک کرد الحاح بنمود اندکی ** هیبتی که که شود زومند کی
Peygamber, Cebrail'in asli suretiyle görünmesine ısrar edince Cebrail, birazcık göründü... fakat öyle heybetliydi ki dağ bile görse paramparça olurdu.