Bizim lütfumuza mağlup olan iradesiz, ihtiyarsız ve âciz kalmış değildir; o, bizim sevgimizde ihtiyar sahibi olmuştur.
منتهای اختیار آنست خود ** که اختیارش گردد اینجا مفتقد
Zaten ihtiyar ve iradenin sonu da budur, yani insanın mevhum irade ve ihtiyarının bu makamda yok oluşudur.
اختیاری را نبودی چاشنی ** گر نگشتی آخر او محو از منی
Zaten nihayet o, mevhum varlıktan mahvolmasaydı hiçbir ihtiyar ve iradeden lezzet alamaz, zevk bulamazdı.
در جهان گر لقمه و گر شربتست ** لذت او فرع محو لذتست
Dünyada ister yenecek lokma olsun, ister içilecek bir şey... Onun lezzeti, lezzetten kesilmesinin fer’idir. (İnsan, yediği, içtiği şeylerin lezzetini kaybetmedikçe yiyeceği ve içeceği şeylerden lezzet alamaz. Maddi lezzetlerden kesilmedikçe manevi lezzeti bulamaz)
گرچه از لذات بیتاثیر شد ** لذتی بود او و لذتگیر شد405
Lezzetten geçen gerçi bütün lezzetlere aldırış etmez bir hale gelir ama hakikatte kendisi lezzet kesilir, lezzetten hiç ayrılmaz olur!
شرح انما المؤمنون اخوة والعلماء کنفس واحدة خاصه اتحاد داود و سلیمان و سایر انبیا علیهمالسلام کی اگر یکی ازیشان را منکر شوی ایمان به هیچ نبی درست نباشد و این علامت اتحادست کی یک خانه از هزاران خانه ویران کنی آن همه ویران شود و یک دیوار قایم نماند کی لانفرق بین احد منهم و العاقل یکفیه الاشارة این خود از اشارت گذشت
Söz, ancak budur: “İnsanlar kardeştir” ve “Âlimler, tek bir insan gibidir” hadislerinin şerhi, bilhassa Davud ve Süleyman Peygamberlerle diğer peygamberlerin -aleyhisselâm- birliği, birisini inkâr edenin, hiçbir peygambere iman etmemiş sayılacağı. Birlik alâmeti olarak o binlerce evden birini yıktın mı hepsinin yıkılmış ve bir duvarın bile ayakta kalmamış olacağı, Allah’ın “Biz onların arasından bir tanesini bile ayırt etmeyiz” demesi… Âkil kişiye bir işaret yeter, zaten bu, işareti de geçti ya!
گرچه بر ناید به جهد و زور تو ** لیک مسجد را برآرد پور تو
Bu iş senin zorunla, senin kuvvetinle olmayacak ama o mescidi, oğlun yapacak!
کردهی او کردهی تست ای حکیم ** مومنان را اتصالی دان قدیم
Ey hikmet sahibi, onun yaptığı senin yaptığındır... Evveline evvel olmayan bir zamandan beri inananlar, birbirlerinin aynıdır, birdir onlar!
مومنان معدود لیک ایمان یکی ** جسمشان معدود لیکن جان یکی
İnananlar sayılıdır, çoktur ama iman birdir... Cisimleri çoktur ama canları tektir.
غیرفهم و جان که در گاو و خرست ** آدمی را عقل و جانی دیگرست
İnsanda öküzün, eşeğin anlayışından ve canından başka bir akıl, başka bir can vardır.
باز غیرجان و عقل آدمی ** هست جانی در ولی آن دمی410
O deme erişen, o makamda Allah velisi olan kişide de, insandaki candan, akıldan başka ve ayrı bir can ve akıl vardır.
جان حیوانی ندارد اتحاد ** تو مجو این اتحاد از روح باد
Hayvani canlarda birlik yoktur... Sen bu birliği rüzgârın ruhunda arama!
گر خورد این نان نگردد سیر آن ** ور کشد بار این نگردد او گران
Bu hayvani can, ekmek yese insani ruhun karnı doymaz; bu yük çekse o, sıkıntı çekmez!
بلک این شادی کند از مرگ او ** از حسد میرد چو بیند برگ او
Hatta onun ölümüyle bu hayvani ruh, neşelenir, sevinir... İnsani ruhun bir şey elde ettiğini görünce de hasedinden ölür!
جان گرگان و سگان هر یک جداست ** متحد جانهای شیران خداست
Kurtların, köpeklerin canı, hep ayrı ayrıdır. Bir olan Allah aslanlarının canlarıdır.
جمع گفتم جانهاشان من به اسم ** کان یکی جان صد بود نسبت به جسم415
Canları diye cemi sırasıyla söyledim... Çünkü o bir tek can, cisme nispetle yüz olur!
همچو آن یک نور خورشید سما ** صد بود نسبت بصحن خانهها
Gökteki bir tek güneşin bir tek nuru da ev içlerine vurunca yüzlerce nur olur ya!
لیک یک باشد همه انوارشان ** چونک برگیری تو دیوار از میان
Fakat ortadan duvarları kaldırdın mı hepsinin de nuru bir olur.
چون نماند خانهها را قاعده ** مومنان مانند نفس واحده
Evlerin temelleri kalmadı mı müminler bir tek insana döner, bu sır meydana çıkar.
فرق و اشکالات آید زین مقال ** زانک نبود مثل این باشد مثال
Bu sözden farklar belirir, müşküller doğar... Çünkü hakikatte buna benzemez bu iş ki; bu bir misaldir.
فرقها بیحد بود از شخص شیر ** تا به شخص آدمیزاد دلیر420
Aslanla yiğit bir Âdemoğlu arasında sonsuz farklar vardır.
لیک در وقت مثال ای خوشنظر ** اتحاد از روی جانبازی نگر
Fakat ey hoş gün gören kişi misal getirildiği zaman aradaki birlik, yiğitlik ve canla başla oynama bakımındandır.
کان دلیر آخر مثال شیر بود ** نیست مثل شیر در جملهی حدود
Çünkü o yiğit, her bakımdan aslanın misli değildir, nihayet yiğitlik bakımından aslana benzer.
متحد نقشی ندارد این سرا ** تا که مثلی وا نمایم من ترا
Bu âlemde her bakımdan bir olan bir nakış, bir suret yoktur ki sana mislini göstereyim.
هم مثال ناقصی دست آورم ** تا ز حیرانی خرد را وا خرم
Aklı, şaşkınlıktan kurtarayım diye yine nakış bir misale el atayım:
شب بهر خانه چراغی مینهند ** تا به نور آن ز ظلمت میرهند425
Geceleyin her eve bir kandil, bir mum korlar ve onun ışığıyla karanlıktan kurtulurlar ya...
آن چراغ این تن بود نورش چو جان ** هست محتاج فتیل و این و آن
O kandil, bu tene benzer, nuru da cana. Kandil, fitile, şuna buna muhtaçtır.
آن چراغ شش فتیلهی این حواس ** جملگی بر خواب و خور دارد اساس
Bu duyguların o altı fitilli kandili, umumiyetle uykuya, yemeye, içmeye dayanır... O kandilin temeli, bunlardır.
بیخور و بیخواب نزید نیم دم ** با خور و با خواب نزید نیز هم
Yiyip içmeden, yatıp uyumadan yarım nefeslik bir zaman bile yaşayamaz... Fakat yiyip yatmakla da yaşayamaz!
بیفتیل و روغنش نبود بقا ** با فتیل و روغن او هم بیوفا
Fitili, yağı olmadıkça bakası yoktur; fakat fitille, yağla da vefası yoktur.
زانک نور علتیاش مرگجوست ** چون زید که روز روشن مرگ اوست430
Çünkü sebebe bağlı olan, sebepsiz meydana gelmeyen ışığı, ölümü arar durur... Nasıl yaşayabilir ki aydın gün, onun ölümüdür.