Tanrı ihsanı ile meleklere hoca oldun. Daima Tanrı ile konuşmadasın.
که سفیر انبیا خواهی بدن ** تو حیات جان وحیی نی بدن 1565
Peygamberlerin de elçisi olacaksın. Sen vahiy canının hayatısın bedeni değil.
بر سرافیلت فضیلت بود از آن ** کو حیات تن بود تو آن جان
İsrafil bedenlere can verir, sen cana can verirsin. O yüzden İsrafil’den üstünsün.
بانگ صورش نشات تنها بود ** نفخ تو نشو دل یکتا بود
O, sur’u üfürür, bedenlere can gelir. Senin nefesin mücerret gönüllere can bağışlar.
جان جان تن حیات دل بود ** پس ز دادش داد تو فاضل بود
Bedendeki canın canı, gönlün diriliğidir. Şu halde senin ihsanın, İsrafil’in ihsanından üstündür.
باز میکائیل رزق تن دهد ** سعی تو رزق دل روشن دهد
Sonra Mikâil bedenlere fizik verir. Senin çalışmansa aydın gönlü rızıklandırır.
او بداد کیل پر کردست ذیل ** داد رزق تو نمیگنجد به کیل 1570
O kile vergisiyle eteğini doldurmuştur. Senin rızkınsa kileye sığmaz.
هم ز عزرائیل با قهر و عطب ** تو بهی چون سبق رحمت بر غضب
Kahır ve şiddet sahibi Azrail’den de üstünsün. Rahmetin, gazaptan fazla ve üstün olduğu gibi.
حامل عرش این چهارند و تو شاه ** بهترین هر چهاری ز انتباه
Arşı bu dördü taşırlar. Sen bunların padişahısın. Hakikatte uyanıklık bakımından dördünün en yücesi en üstünüsün.
روز محشر هشت بینی حاملانش ** هم تو باشی افضل هشت آن زمانش
Mahşer günü görürsün ki arşı sekiz melek taşır. O zaman sekizinin en üstünü yine sen olacaksın demeye başladı.
همچنین برمیشمرد و میگریست ** بوی میبرد او کزین مقصود چیست
Bu çeşit sayıp dökmeye, ağlayıp yalvarmaya koyuldu. Çünkü o, bundaki maksadın ne olduğunu anlamış, bundan bir koku almıştı.
معدن شرم و حیا بد جبرئیل ** بست آن سوگندها بر وی سبیل 1575
Cebrail utanç madeniydi. O antlar, yolunu bağladı.
بس که لابه کردش و سوگند داد ** بازگشت و گفت یا رب العباد
Yer, pek çok yalvardığı, antlar, yeminler verdiği için geri döndü, dedi ki: Ey kulların rabbi!
که نبودم من به کارت سرسری ** لیک زانچ رفت تو داناتری
Ben senin işinde serseri değildim. Fakat aramızda geçen şeyleri, söylenen sözleri sen daha iyi bilirsin.
گفت نامی که ز هولش ای بصیر ** هفت گردون باز ماند از مسیر
Adlarından bir adı andı ki ey her şeyi gören Tanrı, o adın korkusundan yedi gökte dönmesini terk eder durur.
شرمم آمد گشتم از نامت خجل ** ورنه آسانست نقل مشت گل
Utandım adından sıkıldım. Yoksa bir avuç toprak getirmek kolay bir şey.
که تو زوری دادهای املاک را ** که بدرانند این افلاک را 1580
Sen meleklere öyle bir kuvvet vermişsin ki bu gökleri bile yırtarlar.
فرستادن میکائیل را علیهالسلام به قبض حفنهای خاک از زمین جهت ترکیب ترتیب جسم مبارک ابوالبشر خلیفة الحق مسجود الملک و معلمهم آدم علیهالسلام
Tanrının; insanların babası ve Tanrı halifesi olan ,melekler tarafından secde edilen ve onlara hocalık eden Adem aleyhisselam'ın mübarek bedenini yoğurmak üzere bir avuç toprak alması için Mikail aleyhisselam'ı yeryüzüne göndermesi.
گفت میکائیل را تو رو به زیر ** مشت خاکی در ربا از وی چو شیر
Tanrı, Mikail’e “Sen yeryüzüne in de ondan aslan gibi bir avuç toprak kapıver” dedi.
چونک میکائیل شد تا خاکدان ** دست کرد او تا که برباید از آن
Mikail yeryüzüne gelip ondan bir avuç toprak kapacağı zaman,
خاک لرزید و درآمد در گریز ** گشت او لابهکنان و اشکریز
Yeryüzü titredi, ağlamaya, yalvarmaya, gözyaşları dökmeye başladı.
سینه سوزان لابه کرد و اجتهاد ** با سرشک پر ز خون سوگند داد
Gönlü yanarak yalvardı, kanlı gözyaşı dökerek ant verdi, dedi ki:
که به یزدان لطیف بیندید ** که بکردت حامل عرش مجید 1585
Lütuf sahibi eşsiz Tanrı hakkı için ki seni, Arsı taşıyan ulu melekler arasına kattı.
کیل ارزاق جهان را مشرفی ** تشنگان فضل را تو مغرفی
Aleme Rızk veren kilelerin memurusun, lütuf ve ihsan susuzlarına avuç,avuç su verirsin.
زانک میکائیل از کیل اشتقاق ** دارد و کیال شد در ارتزاق
Çünkü Mikail sözü kileden üremedir. Mikail fizik veren kilecidir.
که امانم ده مرا آزاد کن ** بین که خونآلود میگویم سخن
Bana aman ver, azat et beni. Bak kanlı gözyaşlarına bulandım da seninle öyle konuşuyorum.
معدن رحم اله آمد ملک ** گفت چون ریزم بر آن ریش این نمک
Melek, Tanrı merhametinin madenidir. Dedi ki: Şimdi ben şu yaranın üstüne nasıl tuz ekeyim?
همچنانک معدن قهرست دیو ** که برآورد از نبی آدم غریو 1590
Nitekim Şeytan da kahır madenidir. Adem oğullarından bu yüzden feryat eder.
سبق رحمت بر غضب هست ای فتا ** لطف غالب بود در وصف خدا
گفتهای اندر نبی که آن امتان ** که بریشان آمد آن قهر گران
Kuran’da şiddetli azaba uğrayan ümmetler hakkında dedin ki:
چون تضرع مینکردند آن نفس ** تا بلا زیشان بگشتی باز پس 1605
O anda ağlayıp sızlanmadılar ki bela onlardan dönüp savuşsun.
لیک دلهاشان چون قاسی گشته بود ** آن گنههاشان عبادت مینمود
Gönülleri katı olduğundan suçları kendilerine ibadet görünüyordu.
تا نداند خویش را مجرم عنید ** آب از چشمش کجا داند دوید
İnatçı kendisini suçlu bilmedikçe nasıl olur da gözleri yaşarır ağlar?
قصهی قوم یونس علیهالسلام بیان و برهان آنست کی تضرع و زاری دافع بلای آسمانیست و حق تعالی فاعل مختارست پس تضرع و تعظیم پیش او مفید باشد و فلاسفه گویند فاعل به طبع است و بعلت نه مختار پر تضرع طبع را نگرداند
Ağlayıp sızlamanın, gökyüzünden gelen belayı defettiğine Yunus aleyhisselam'ın hikayesi deleldir. Ulu Tanrı,dilediği gibi iş görür, şu halde sızlanma ve onu ululama, insana fayda verir. Filozoflarsa Tanrı, tabiata ve sebebe göre işi görür, dilediği gibi değil. Onun için de sızlanış, tabiatı değiştiremez derler.
قوم یونس را چو پیدا شد بلا ** ابر پر آتش جدا شد از سما
Yunus peygamberin kavmine bela gelip çattı. Gökten ateş dolu bir bulut ayrıldı.
برق میانداخت میسوزید سنگ ** ابر میغرید رخ میریخت رنگ
Yıldırımlar saçıyor, taşları yakıyordu. Gök gürlemekte, benizleri sarartmaktaydı.
جملگان بر بامها بودند شب ** که پدید آمد ز بالا آن کرب 1610
Onların hepsi damlardaydı. Vakit geceydi. Gökyüzünden gelen bu bela, gece vakti gelip çatmıştı.
جملگان از بامها زیر آمدند ** سر برهنه جانب صحرا شدند
Hepsi damlardan aşağı indi. Başlarını açıp ovanın yolunu tuttular.
مادران بچگان برون انداختند ** تا همه ناله و نفیر افراختند
Analar evlatlarını kendilerinden ayırdılar. Hepsi feryat figana, çığrışıp ağlaşmaya koyuldu.
از نماز شام تا وقت سحر ** خاک میکردند بر سر آن نفر
O kavim, akşam namazından seher vaktine kadar başlarına toprak serptiler.