گفتهای اندر نبی که آن امتان ** که بریشان آمد آن قهر گران
Kuran’da şiddetli azaba uğrayan ümmetler hakkında dedin ki:
چون تضرع مینکردند آن نفس ** تا بلا زیشان بگشتی باز پس 1605
O anda ağlayıp sızlanmadılar ki bela onlardan dönüp savuşsun.
لیک دلهاشان چون قاسی گشته بود ** آن گنههاشان عبادت مینمود
Gönülleri katı olduğundan suçları kendilerine ibadet görünüyordu.
تا نداند خویش را مجرم عنید ** آب از چشمش کجا داند دوید
İnatçı kendisini suçlu bilmedikçe nasıl olur da gözleri yaşarır ağlar?
قصهی قوم یونس علیهالسلام بیان و برهان آنست کی تضرع و زاری دافع بلای آسمانیست و حق تعالی فاعل مختارست پس تضرع و تعظیم پیش او مفید باشد و فلاسفه گویند فاعل به طبع است و بعلت نه مختار پر تضرع طبع را نگرداند
Ağlayıp sızlamanın, gökyüzünden gelen belayı defettiğine Yunus aleyhisselam'ın hikayesi deleldir. Ulu Tanrı,dilediği gibi iş görür, şu halde sızlanma ve onu ululama, insana fayda verir. Filozoflarsa Tanrı, tabiata ve sebebe göre işi görür, dilediği gibi değil. Onun için de sızlanış, tabiatı değiştiremez derler.
قوم یونس را چو پیدا شد بلا ** ابر پر آتش جدا شد از سما
Yunus peygamberin kavmine bela gelip çattı. Gökten ateş dolu bir bulut ayrıldı.
برق میانداخت میسوزید سنگ ** ابر میغرید رخ میریخت رنگ
Yıldırımlar saçıyor, taşları yakıyordu. Gök gürlemekte, benizleri sarartmaktaydı.
جملگان بر بامها بودند شب ** که پدید آمد ز بالا آن کرب 1610
Onların hepsi damlardaydı. Vakit geceydi. Gökyüzünden gelen bu bela, gece vakti gelip çatmıştı.
جملگان از بامها زیر آمدند ** سر برهنه جانب صحرا شدند
Hepsi damlardan aşağı indi. Başlarını açıp ovanın yolunu tuttular.
مادران بچگان برون انداختند ** تا همه ناله و نفیر افراختند
Analar evlatlarını kendilerinden ayırdılar. Hepsi feryat figana, çığrışıp ağlaşmaya koyuldu.
از نماز شام تا وقت سحر ** خاک میکردند بر سر آن نفر
O kavim, akşam namazından seher vaktine kadar başlarına toprak serptiler.
جملگی آوازها بگرفته شد ** رحم آمد بر سر آن قوم لد
Hepsi avaz,avaz ağlaşıp yalvardılar. O inatçı kavme Tanrı acıdı.
بعد نومیدی و آه ناشکفت ** اندکاندک ابر وا گشتن گرفت 1615
Ümitsizlikten, sabırsız ah ve feryattan sonra yavaş,yavaş bulut dağılmaya başladı.
قصهی یونس درازست و عریض ** وقت خاکست و حدیث مستفیض
Yunus peygamberin hikayesi uzun ve etraflıdır. Halbuki toprağı anlatma ve feyiz verme zamanı.
چون تضرع را بر حق قدرهاست ** وآن بها که آنجاست زاری را کجاست
Hasılı ağlayıp sızlanmanın Tanrı yanında değeri vardır. Ağlayıp sızlanmadaki değer nerede var?
هین امید اکنون میان را چست بند ** خیز ای گرینده و دایم بخند
Ey ümit hemen kalk, belini sıkıca bağla. Kalk ey ağlayan daima gül.
که برابر مینهد شاه مجید ** اشک را در فضل با خون شهید
Çünkü ulu Tanrı üstünlük bakımından gözyaşını, şehitlerin kanları ile bir tutmadadır.
فرستادن اسرافیل را علیهالسلام به خاک کی حفنهای بر گیر از خاک بهر ترکیب جسم آدم علیهالسلام
Tanrının, Adem aleyhisselam'ın bedenini yaratmak üzere bir avuç toprak alması için İsrafil aleyhisselam'ı yeryüzüne göndermesi.
گفت اسرافیل را یزدان ما ** که برو زان خاک پر کن کف بیا 1620
Tanrımız bunun üzerine İsrafil’e, yürü dedi, avucunu toprakla doldur gel.
آمد اسرافیل هم سوی زمین ** باز آغازید خاکستان حنین
İsrafil yeryüzüne geldi ama toprak, ağlayıp inlemeye başladı.
کای فرشتهی صور و ای بحر حیات ** که ز دمهای تو جان یابد موات
Dedi ki: Ey sür meleği, ey hayat denizi! Ölüler senin nefeslerinle dirilir.
در دمی از صور یک بانگ عظیم ** پر شود محشر خلایق از رمیم
Sür’u öyle bir kuvvetli üflersin ki halk, çürümüşken dirilir, mahşere gelir, o ovayı doldurur.
در دمی در صور گویی الصلا ** برجهید ای کشتگان کربلا
Su’ru üfler, haydin ey Kerbela şehitleri, kalkın!
ای هلاکت دیدگان از تیغ مرگ ** برزنید از خاک سر چون شاخ و برگ 1625
Ey ölüm kılıcı ile helak olanlar, dallar, yapraklar gibi topraktan baş kaldırın dersin.
رحمت تو وآن دم گیرای تو ** پر شود این عالم از احیای تو
Senin merhametin ve o tesirli nefesin yüzünden şu alem, dirilerle dolar.
تو فرشتهی رحمتی رحمت نما ** حامل عرشی و قبلهی دادها
Sen rahmet meleğisin, merhamet edersin. Sen Arşı taşımaktasın, ihsan ve lütufların kıblesisin.
عرش معدن گاه داد و معدلت ** چار جو در زیر او پر مغفرت
Arş, ihsan ve adalet madenidir. Onun altıdan yargılamalarla dolu dört tane ırmak akmaktadır.
جوی شیر و جوی شهد جاودان ** جوی خمر و دجلهی آب روان
Süt, ebedi olan bal, şarap ve akar su ırmakları.
پس ز عرش اندر بهشتستان رود ** در جهان هم چیزکی ظاهر شود 1630
Bunlar arştan cennetlere giderler. Alemde o ırmaklardan çok az bir şey görünür.
گرچه آلودهست اینجا آن چهار ** از چه از زهر فنا و ناگوار
Gerçi o dört ırmağın burada görünen cüzleri bulanıktır ya. Neden? Acı yokluk zehrinden.
جرعهای بر خاک تیره ریختند ** زان چهار و فتنهای انگیختند
O dört ırmaktan şu kara toprağa bir yudumcuk serptiler de bir fitnedir kopardılar.
تا بجویند اصل آن را این خسان ** خود برین قانع شدند این ناکسان
Bu suretle aşağılık kişiler, onların aslını arasınlar, bunu dilediler. Fakat adam olmayanlar bunlara kani olup gittiler.
شیر داد و پرورش اطفال را ** چشمه کرده سینهی هر زال را
Tanrı çocukları beslemek, yetiştirmek için sütü verdi, her kadının göğsünü bu süt ırmağına kaynak yaptı.
خمر دفع غصه و اندیشه را ** چشمه کرده از عنب در اجترا 1635
Şarap ırmağını, gamı defetmek, düşünceyi gidermek ve insana kuvvet ve cesaret vermek için üzümden akıttı.
انگبین داروی تن رنجور را ** چشمه کرده باطن زنبور را
Bal ırmağına da arının için kaynak etti, o ırmağı bedendeki hastalıkları gidermek için akıttı.
آب دادی عام اصل و فرع را ** از برای طهر و بهر کرع را
Suyu da temizlenmek ve içip kanmak için herkese ihsan etti.
تا ازینها پی بری سوی اصول ** تو برین قانع شدی ای بوالفضول
Bu suretle de bunları görüp asıllarını izlemeni diledi. Fakat ey herzevekil, sen bunlara kani oluverdin.
بشنو اکنون ماجرای خاک را ** که چه میگوید فسون محراک را
Şimdi toprağın başından geçenleri dinle. Bak, o kudret sahibi İsrafil’e ne efsunlar okuyor.