جان تن خود را شناسد وقت روز ** در خراب خود در آید چون کنوز 1775
Can, kıyamet günü, kendi bedenini tanır, define gibi kendine mahsus olan o yıkık yere girer.
جسم خود بشناسد و در وی رود ** جان زرگر سوی درزی کی رود
Her can, kendi bedenini tanır, o bedene girer. Kuyumcunu canı, nasıl olur da terzinin bedenine girer?
جان عالم سوی عالم میدود ** روح ظالم سوی ظالم میدود
Bilgi sahibinin canı, bilgi sahibinin bedenine girer, zulmedenin canı, zulmedenin bedenine.
که شناسا کردشان علم اله ** چونک بره و میش وقت صبحگاه
Sabah çağı kuzu anasını, koyun kuzusunu nasıl tanırsa Tanrı bilgisi de bedenleri tanıma hususunda ruhlara böyle bir bilgi vermiştir.
پای کفش خود شناسد در ظلم ** چون نداند جان تن خود ای صنم
Ayak bile karanlıkta ayakkabısını tanırken a güzelim can kendi bedenini nasıl tanımaz?
صبح حشر کوچکست ای مستجیر ** حشر اکبر را قیاس از وی بگیر 1780
Ey Tanrıya sığınan, sabah küçük mahşerdir. Büyük mahşeri de var ondan kıyas et.
آنچنان که جان بپرد سوی طین ** نامه پرد تا یسار و تا یمین
Can, nasıl toprağa uçarsa amel defteri de sağa, sola öyle uçar.
در کفش بنهند نامهی بخل و جود ** فسق و تقوی آنچ دی خو کرده بود
İyiliğe kötülüğe dair dün ne yaptıysa onların yazılı olduğu nekeslik ve cömertlik defterini, insanın avucuna koyarlar.
چون شود بیدار از خواب او سحر ** باز آید سوی او آن خیر و شر
Seher çağı uykudan uyandı mı o hayır ve şer, ona gelip çatar.
گر ریاضت داده باشد خوی خویش ** وقت بیداری همان آید به پیش
Riyazatı huy edinmişse uyandığı zaman yanına o gelir.
ور بد او دی خام و زشت و در ضلال ** چون عزا نامه سیه یابد شمال 1785
Dün, hamlık etmiş, kötülükte, azgınlıkta bulunmuşsa sol yanından verilen defteri, yas mektubuna döner.
ور بد او دی پاک و با تقوی و دین ** وقت بیداری برد در ثمین
Dün, temiz, kötülükten çekingen ve dindar olarak yaşamışsa uyanınca değerli inciyi elde eder.
هست ما را خواب و بیداری ما ** بر نشان مرگ و محشر دو گوا
Bizim uykumuz ve uyanmamız, ölümle mahşere iki tanıktır.
حشر اصغر حشر اکبر را نمود ** مرگ اصغر مرگ اکبر را زدود
Küçük haşir büyük hasrı gösterir; küçük ölüm, büyük ölümü aydınlatır.
لیک این نامه خیالست و نهان ** وآن شود در حشر اکبر بس عیان
Fakat bu defter, hayalidir, gizlidir. Büyük haşirde o defter meydana çıkar.
این خیال اینجا نهان پیدا اثر ** زین خیال آنجا برویاند صور 1790
Bu hayal, burada gizlidir, eseri görünür. Fakat bu hayal, orada suretlere bürünür.
در مهندس بین خیال خانهای ** در دلش چون در زمینی دانهای
Mühendise bak yere tohum eker gibi gönlüne bir ev yapma hayali kor.
آن خیال از اندرون آید برون ** چون زمین که زاید از تخم درون
O hayal, dışarıda zahir olur, adeta yerden tohum biter gibi.
هر خیالی کو کند در دل وطن ** روز محشر صورتی خواهد شدن
Gönülde yurt tutan her hayal, mahşer gününde bir surete bürünecektir.
چون خیال آن مهندس در ضمیر ** چون نبات اندر زمین دانهگیر
Mühendisin gönlünde kurduğu hayali, tohum bitirme kabiliyetindeki bir yere ekilmiş, orada bitmiş mahsul tut.
مخلصم زین هر دو محشر قصهایست ** مومنان را در بیانش حصهایست1795
Bu iki mahşeri hulâsa etmeden maksadım bir kısastır, inananların bundan hisse almasıdır.
چون بر آید آفتاب رستخیز ** بر جهند از خاک زشت و خوب تیز
Kıyamet gününün güneşi doğdu mu çirkin, güzel herkes yerden derhal kalkar.
سوی دیوان قضا پویان شوند ** نقد نیک و بد به کوره میروند
Herkes kaza ve kader divanına koşar, geçer para da potaya girer, kalp para da.
نقد نیکو شادمان و ناز ناز ** نقد قلب اندر زحیر و در گداز
Geçer para neşelenerek, nazlana,nazlana kalp para, yanıp eriyerek.
لحظه لحظه امتحانها میرسد ** سر دلها مینماید در جسد
Anbean sınamalar gelmede, bedende gönül sırları görünmede.
چون ز قندیل آب و روغن گشته فاش ** یا چو خاکی که بروید سرهاش 1800
Kandil nasıl suyla yağla görünür, aydınlanıp meydana çıkarsa, yahut toprak, nasıl mahsul verir, sırlarını meydana korsa öyle.
از پیاز و گندنا و کوکنار ** سر دی پیدا کند دست بهار
Baharın eli, soğanı, safranı, haşhaşı çıkarır, kışın sırrını nasıl meydana korsa öyle.
آن یکی سرسبز نحن المتقون ** وآن دگر همچون بنفشه سرنگون
Biri “Biz Tanrıdan çekinenleriz” diye yemyeşil, öbürü menekşe gibi başı aşağıda. Tehlikeye uğrama korkusu, gönle yerleşmiş, bu yüzden kaynaklat kaynama da, on tane dere olmada.
چشمها بیرون جهید از خطر ** گشته ده چشمه ز بیم مستقر
Tehlikeye uğrama korkusu, gönle yerleşmiş, bu yüzden kaynaklat kaynama da, on tane dere olmada.
باز مانده دیدهها در انتظار ** تا که نامه ناید از سوی یسار
Gözler, defterler sol yandan gelmesin diye açılmış, bekleyip durmada.
چشم گردان سوی راست و سوی چپ ** زانک نبود بخت نامهی راست زپ 1805
Amel defterinin sağdan verilmesi kolay iş değil. Bunun için gözler sağı solu gözlemede.
نامهای آید به دست بندهای ** سر سیه از جرم و فسق آگندهای
Derken bir kulun eline kapkara, suçlarla kötülüklerle dolu bir defter verilir.
اندرو یک خیر و یک توفیق نه ** جز که آزار دل صدیق نه
İçinde ne bir hayır var, ne bir iyi işte bulunma. Ancak doğru özlülerin gönlünü incitme var.
پر ز سر تا پای زشتی و گناه ** تسخر و خنبک زدن بر اهل راه
Baştan ayağa kadar kötülükle, suçla, yol ehline çaldığı ıslıklarla, onlarla ettiği alaylarla dopdolu.
آن دغلکاری و دزدیهای او ** و آن چو فرعونان انا و انای او
Hileleri, hırsızlıkları, Firavunlar gibi ben, biz demeleri, defteri kaplamış.
چون بخواند نامهی خود آن ثقیل ** داند او که سوی زندان شد رحیل 1810
O kötü amelli kul, defterini okudu mu analar ki zindandan başka göçecek yer yok.
پس روان گردد چو دزدان سوی دار ** جرم پیدا بسته راه اعتذار
Suç meydanda özür yolu bağlı. Artık hırsızlar gibi darağacına yürümeye baslar.
آن هزاران حجت و گفتار بد ** بر دهانش گشته چون مسمار بد
O binlerce delili, o binlerce kötü sözü, pis bir çivi gibi ağzını kapatmış.
رخت دزدی بر تن و در خانهاش ** گشته پیدا گم شده افسانهاش