از خجالت جمله انگشتان گزان ** هر یکی میگفت کای شاه جهان
Utançlarından her biri parmaklarını ısırıyorlardı. Her biri cihan padişahı diyordu.
گر بریزی خون حلالستت حلال ** ور ببخشی هست انعام و نوال
Kanımızı dökersen sana helaldir. Canımızı bağışlarsan bu da bir nimettir, bir lütuf ve ihsandır.
کردهایم آنها که از ما میسزید ** تا چه فرمایی تو ای شاه مجید 2090
Biz, bize layık olanı işledik. Artık ey ulu Padişah, sen ne buyruk yürütürsen yürüt.
گر ببخشی جرم ما ای دلفروز ** شب شبیها کرده باشد روز روز
Ey gönülleri aydınlatan Padişah, suçumuzu bağışlamazsan haklısın, bağışlarsan lütuf etmiş olursun. Geceleyin gece gibi hareket etmiş, gündüzün gündüz gibi hareket etmiş olursun.
گر ببخشی یافت نومیدی گشاد ** ورنه صد چون ما فدای شاه باد
Bağışlarsan ümitsizliğimiz gider, bağışlamazsan bizim gibi yüzlercesi sana feda olsun.
گفت شه نه این نواز و این گداز ** من نخواهم کرد هست آن ایاز
Padişah dedi ki: Bu yanıp yakılmayı, bu yalvarıp yakarmayı ben istemem. Bu Eyaz’ın hakki.
حواله کردن پادشاه قبول و توبهی نمامان و حجره گشایان و سزا دادن ایشان با ایاز کی یعنی این جنایت بر عرض او رفته است
Padişahın, o kovucuların, o adayı açanların tövbelerini kabul etmeyi Eyaz'a havale etmesi ve cezalarının tertibini onun reyine bırakması ve bu suretle bu kötülük bana değil, onadır demesi.
این جنایت بر تن و عرض ویست ** زخم بر رگهای آن نیکوپیست
Bu kötülük bana değil onadır. Bu yara, o izi güzel kölenin damarlarına vurulmuştur.
گرچه نفس واحدیم از روی جان ** ظاهرا دورم ازین سود و زیان 2095
Can bakımından biriz ama görünüşte bu kârdan, bu zarardan uzağım ben.
تهمتی بر بنده شه را عار نیست ** جز مزید حلم و استظهار نیست
Kulun bir töhmet altına alınması, padişaha ayıp değildir. Bu, padişahın ancak bilimini keremini gösterir.
متهم را شاه چون قارون کند ** بیگنه را تو نظر کن چون کند
Padişah töhmet altına alınanı ihsanları ile Karun gibi zengin ederse suçsuza bakınca neler yapmaz?
شاه را غافل مدان از کار کس ** مانع اظهار آن حلمست و بس
Padişahı gafil sanma. O, herkesin yaptığını bilir. Yalnız bildiğini dışarıya vurmasına Hilmi rıza vermez.
من هنا یشفع به پیش علم او ** لا ابالیوار الا حلم او
Onun bilgisine karşı “Burada kim şefaatçi olabilir?” Onun ilminden başka pervasızca kim şefaat edebilir?
آن گنه اول ز حلمش میجهد ** ورنه هیبت آن مجالش کی دهد 2100
Zaten o suç, önce onun Hilmi yüzünden meydana gelir. Yoksa onun korkusu, kimde suç islemeye mecal bırakır ki?
خونبهای جرم نفس قاتله ** هست بر حلمش دیت بر عاقله
Adam öldürenin kan diyeti Padişahın hilmine havale edilmiştir.
مست و بیخود نفس ما زان حلم بود ** دیو در مستی کلاه از وی ربود
Nefsimiz sarhoştu kendinde değildi. O hilimden haberi yoktu. Şeytan, sarhoşluğundan istifade etti de külahını kaptı.
Halimliğinin sakisi şarap dökmeseydi Şeytan, nereden Adem’le kavgaya girerdi?
گاه علم آدم ملایک را کی بود ** اوستاد علم و نقاد نقود
Meleklere bilgi belletildiği zaman Adem onların hocasıydı; paralarının ayarına bakan oydu.
چونک در جنت شراب حلم خورد ** شد ز یک بازی شیطان روی زرد 2105
Fakat cennette hilim şarabını içtiği için Şeytanın bir oyunu ile yüzü sarardı.
آن بلادرهای تعلیم ودود ** زیرک و دانا و چستش کرده بود
O bela, Tanrı belletmesinin incileriydi. Onu çabuk çevik bilgi sahibi yapmıştı.
باز آن افیون حلم سخت او ** دزد را آورد سوی رخت او
Yine Tanrının kuvvetli hilim afyonu, hırsız Şeytanı, onun eşyasına doğru sürmüş, getirmişti.
عقل آید سوی حلمش مستجیر ** ساقیم تو بودهای دستم بگیر
Akıl, sakim sensin, elimden tut diye onun hilmine gelir sığınır.
فرمودن شاه ایاز را کی اختیار کن از عفو و مکافات کی از عدل و لطف هر چه کنی اینجا صوابست و در هر یکی مصلحتهاست کی در عدل هزار لطف هست درج و لکم فی القصاص حیوة آنکس کی کراهت میدارد قصاص را درین یک حیات قاتل نظر میکند و در صد هزار حیات کی معصوم و محقون خواهند شدن در حصن بیم سیاست نمینگرد
Padişahın, Eyaz’a ister affet, ister mücazatta bulun.. Adalet ve lütuf bakımından hangisini yapsan doğrudur ve her birinde maslahatlar vardır. Adalette binlerce lütuf gizli olduğu gibi “Kısasta da sizin için hayat vardır. ” Bir kaatilin hayatı hususunda kısası hoş görmiyen, yalnız onun hayatına bakar, siyaset korkusuyla öyle bir iş yapmaktan çekinecek olan yüz binlerce masumun hayatına bakmaz.
کن میان مجرمان حکم ای ایاز ** ای ایاز پاک با صد احتراز
Ey Eyaz suçlulara hükmet. Ey tertemiz olan ve kötülüklerden yüzlerce defa sakınıp çekinen Eyaz!
گر دو صد بارت بجوشم در عمل ** در کف جوشت نیابم یک دغل 2110
Seni iki yüz kere kaynatıp sınasam sende yine bir hile bulamam.
ز امتحان شرمنده خلقی بیشمار ** امتحانها از تو جمله شرمسار
Sayısız halk sınanmadan utanır. Halbuki sınamalarda sen herkesi utandırıyorsun.
بحر بیقعرست تنها علم نیست ** کوه و صد کوهست این خود حلم نیست
Bu,yalnız bilgi değil, adeta dağ, yüzlerce dağ.
گفت من دانم عطای تست این ** ورنه من آن چارقم و آن پوستین
Padişah bu sözleri söyleyince Eyaz dedi ki: Padişahım, bu lütuf ve ihsan, senin lütuf ve ihsanındır. Bunu böyle bilirim ben, ancak o çarıkla posttan ibaretim.
بهر آن پیغامبر این را شرح ساخت ** هر که خود بشناخت یزدان را شناخت
Onun için Peygamber bunu anlattı, dedi ki: Kim kendisini bilirse Tanrısını bilir.
چارقت نطفهست و خونت پوستین ** باقی ای خواجه عطای اوست این 2115
Çarığın menidir, kanın post. Hocam bundan ötesi hep onun ihsanı.
بهر آن دادست تا جویی دگر ** تو مگو که نیستش جز این قدر
Başka yok, bu, bu kadardır deme. Daha arayıp isteyesin diye ihsan etmiştir.
زان نماید چند سیب آن باغبان ** تا بدانی نخل و دخل بوستان
Bağcı, bostanının fidanlarını, mahsulünü bilesin diye sana birkaç elma verir.
کف گندم زان دهد خریار را ** تا بداند گندم انبار را
Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.
نکتهای زان شرح گوید اوستاد ** تا شناسی علم او را مستزاد
Bilgisini, bilgisinin çokluğunu anlasın diye hoca, sana birkaç mesele anlatır.
ور بگویی خود همینش بود و بس ** دورت اندازد چنانک از ریش خس 2120
Yok, ilmi işte bu kadar dersen sakaldan çerçöp silker gibi seni atar, kendisinden uzaklaştırır.
ای ایاز اکنون بیا و داده ده ** داد نادر در جهان بنیاد نه
Ey Eyaz, şimdi gel de ceza ver. Alemde görülmemiş bir adaletin temelini koy.
مجرمانت مستحق کشتناند ** وز طمع بر عفو و حلمت میتنند
Suçluların ölümüne müstahaktır. Fakat affını hilmini gözetiyorlar, tamahları buna.
تا که رحمت غالب آید یا غضب ** آب کوثر غالب آید یا لهب
Bakalım, merhametin mi üstün olacak, öfken mi? Kevser suyu mu üste çıkacak alev mi?
از پی مردمربایی هر دو هست ** شاخ حلم و خشم از عهد الست
Halkı avlamak için Elest ahdinden beri hilim dalı da hışım dalı da... İkisi de var.
بهر این لفظ الست مستبین ** نفی و اثباتست در لفظی قرین 2125
Bunun için o apaçık Elestü sözünde nefiyle ispat birbirine eştir.
زانک استفهام اثباتیست این ** لیک در وی لفظ لیس شد قرین
Çünkü bu söz, ispatı bildiren bir sorgudur, fakat onda “Leyse-değildir” sözü gömülüdür.
ترک کن تا ماند این تقریر خام ** کاسهی خاصان منه بر خوان عام
Bırak da bu ham anlayış kalsın. Hasların kasesini halkın önüne koyma.
قهر و لطفی چون صبا و چون وبا ** آن یکی آهنربا وین کهربا
Allah’ın kahrı vebaya, lütfu da sabah yeline benzer. Birisi demiri çeker, öbürü saman çöpünü.
میکشد حق راستان را تا رشد ** قسم باطل باطلان را میکشد
Tanrı, doğruları doğru yola kadar çeker. Batıl olanlarda batılları çekerler.
معده حلوایی بود حلوا کشد ** معده صفرایی بود سرکا کشد 2130
Mide helvayı severse helvayı çeker, safraya mensupsa sirkeyi ister.
فرش سوزان سردی از جالس برد ** فرش افسرده حرارت را خورد
Sıcak döşeme, üstüne oturanın soğukluğunu alır, soğuk döşeme hararetini alır.
دوست بینی از تو رحمت میجهد ** خصم بینی از تو سطوت میجهد
Dost görürsen sevgin kaynar, düşman görürsen kızar, öfkelenirsin.
ای ایاز این کار را زوتر گزار ** زانک نوعی انتقامست انتظار
Ey Eyaz, bu işi çabuk bitir. Çünkü bu, bir çeşit öç almadır ki beklenmekte.
تعجیل فرمودن پادشاه ایاز را کی زود این حکم را به فیصل رسان و منتظر مدار و ایام بیننا مگو کی الانتظار موت الاحمر و جواب گفتن ایاز شاه را
Padişahın, Eyaz’a, çabuk bu hükmü bitir, bekleme. “Günler aramızdadır, bazen bize yardım eder, bazen size”deme. Çünkü bekleyiş, ölümden beterdin diye acele etmesini emir buyurması ve Eyaz’ın cevabı
گفت ای شه جملگی فرمان تراست ** با وجود آفتاب اختر فناست
Eyaz, padişahım dedi, bütün ferman senin. Güneş varken yıldız görünmez.
زهره کی بود یا عطارد یا شهاب ** کو برون آید به پیش آفتاب 2135
Zühre, Utarit, yahut da şahap ne oluyor ki güneş varken görünebilsin.
گر ز دلق و پوستین بگذشتمی ** کی چنین تخم ملامت کشتمی
Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
قفل کردن بر در حجره چه بود ** در میان صد خیالیی حسود
Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?