-
جمله قران امر و نهیست و وعید ** امر کردن سنگ مرمر را کی دید
- Bütün Kur'an, emirdir, nehiydir, korkutmadır. Mermer taşa kim emir verir, bunu kim görmüştür?
-
هیچ دانا هیچ عاقل این کند ** با کلوخ و سنگ خشم و کین کند
- Akıllı bilgili adam, toprak parçasına, taşa hükmeder mi ?
-
که بگفتم کین چنین کن یا چنان ** چون نکردید ای موات و عاجزان
- Ey ölüler, âcizler, böyle yapın, şöyle edin dedim, neden yapmadınız der mi?
-
عقل کی حکمی کند بر چوب و سنگ ** عقل کی چنگی زند بر نقش چنگ
- Akıl, tahta parçasına taşa hükmeder mi? Akıl sahibi, resme,
-
کای غلام بسته دست اشکستهپا ** نیزه برگیر و بیا سوی وغا 3030
- Be hey eli bağlı, ayağı kırık yiğit, mızrağı al; da savaşa gel diye el atar, buyruk yürütmeye kalkar mı?
-
خالقی که اختر و گردون کند ** امر و نهی جاهلانه چون کند
- Peki... Yıldızları ve gökyüzünü yaratan Tanrı,, cahilcesine nasıl emir ve nehiyde bulunur?
-
احتمال عجز از حق راندی ** جاهل و گیج و سفیهش خواندی
- Kulda ihtiyar yoktur diye Tanrı'dan güya âciz ihtimalini gidermeye kalkıştın ama onu cahil, ahmak ve aptal yaptın.
-
عجز نبود از قدر ور گر بود ** جاهلی از عاجزی بدتر بود
- Kader yoktur, kul, kendi ihtiyariyle iş yapar demekte hiç olmazsa aciz yoktur, hattâ olsa bile cahillik, acizlikten beterdir.
-
ترک میگوید قنق را از کرم ** بیسگ و بیدلق آ سوی درم
- Türk, kereminden konuğa der ki, kapıma köpeksiz gel, yırtık hırkayla gelme.
-
وز فلان سوی اندر آ هین با ادب ** تا سگم بندد ز تو دندان و لب 3035
- Falan yerden edeplice gel de köpeğim, senden ağzını, dudağını bağlasın.
-
تو به عکس آن کنی بر در روی ** لاجرم از زخم سگ خسته شوی
- Sense bu sözün tam aksini tutar, otağın kapısına gidersin. Elbette köpek seni yaralar.
-
آنچنان رو که غلامان رفتهاند ** تا سگش گردد حلیم و مهرمند
- Kullar nasıl gitmişlerse öyle git ki köpeği, sana karşı kin ve merhametli olsun.
-
تو سگی با خود بری یا روبهی ** سگ بشورد از بن هر خرگهی
- Sen tutar, kendinle beraber bir köpek, yahut tilki götürürsen elbette her çadırın altından bir köpek çıkar, başına üşüşürler.
-
غیر حق را گر نباشد اختیار ** خشم چون میآیدت بر جرمدار
- Tanrı'dan başkasında ihtiyar yoksa suçluya ne kızıyorsun?
-
چون همیخایی تو دندان بر عدو ** چون همی بینی گناه و جرم ازو 3040
- Neden düşmana karşı diş biler durursun? Nasıl onun suçunu, kusurunu görürsün?
-
گر ز سقف خانه چوبی بشکند ** بر تو افتد سخت مجروحت کند
- Evin damından bir odun kırılıp düşse de seni adamakıllı yaralasa,
-
هیچ خشمی آیدت بر چوب سقف ** هیچ اندر کین او باشی تو وقف
- Hiç o tahta parçasına kızar mısın, hiç ona kinlenir misin?
-
که چرا بر من زد و دستم شکست ** او عدو و خصم جان من بدست
- Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin?
-
کودکان خرد را چون میزنی ** چون بزرگان را منزه میکنی
- Neden küçük çocukları döversin de büyüklere dokunmazsın?
-
آنک دزدد مال تو گویی بگیر ** دست و پایش را ببر سازش اسیر 3045
- Malını çalan hırsızı gösterir, tut şunu, elini ayağını kır, onu esir et dersin.
-
وآنک قصد عورت تو میکند ** صد هزاران خشم از تو میدمد
- Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar, köpürürsün.
-
گر بیاید سیل و رخت تو برد ** هیچ با سیل آورد کینی خرد
- Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi?
-
ور بیامد باد و دستارت ربود ** کی ترا با باد دل خشمی نمود
- Yahut yel esse de sarığını kapıp uçursa gönlünde yele karşı bir hiddet peydahlanır mı?
-
خشم در تو شد بیان اختیار ** تا نگویی جبریانه اعتذار
- Öfke, cebrice, özürlere girişmeyesin diye sana ihtiyarin olduğunu anlatıp durmadadır.
-
گر شتربان اشتری را میزند ** آن شتر قصد زننده میکند 3050
- Deveci, bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder.
-
خشم اشتر نیست با آن چوب او ** پس ز مختاری شتر بردست بو
- Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya deve bile ihtiyardan bir kolcuya sahiptir.
-
همچنین سگ گر برو سنگی زنی ** بر تو آرد حمله گردد منثنی
- Yine böylece bir köpeğe taş atsan iki büklüm olur da sana salar.
-
سنگ را گر گیرد از خشم توست ** که تو دوری و ندارد بر تو دست
- Hattâ seni bırakıp o taşı yakalarsa, ısırırsa o da yine sana olan kızgınlığındandır. Çünkü sen ondan uzaktasın, sana el atamıyor, onu ısırıyor.
-
عقل حیوانی چو دانست اختیار ** این مگو ای عقل انسان شرم دار
- Hayvani olan akıl bile ihtiyarı biliyor.Artık sen ey insani akıl, utan da ihtiyar yoktur deme.
-
روشنست این لیکن از طمع سحور ** آن خورنده چشم میبندد ز نور 3055
- İhtiyar, apaydın meydandadır ama o obur, sahur yemeği tamahiyle gözünü nurdan kapar.
-
چونک کلی میل او نان خوردنیست ** رو به تاریکی نهد که روز نیست
- Çünkü onun bütün meyli, ekmek yemeyedir, bunun için yüzünü karanlığa tutar da daha gündüz olmadı der.
-
حرص چون خورشید را پنهان کند ** چه عجب گر پشت بر برهان کند
- Hırs, gündüzü bile gizledikten sonra artık delile sırtını çevirirse şaşılmaz.
-
حکایت هم در بیان تقریر اختیار خلق و بیان آنک تقدیر و قضا سلب کنندهی اختیار نیست
- Halkın ihtiyarına ve kaza ve kaderin ihtiyarıgidermeyeceğine dair hikâye
-
گفت دزدی شحنه را کای پادشاه ** آنچ کردم بود آن حکم اله
- Bir hırsız, şahneye dedi ki: Efendim, yaptığım i}, Tanrı takdiri.
-
گفت شحنه آنچ من هم میکنم ** حکم حقست ای دو چشم روشنم
- Şahne dedi ki:A iki gözümün nuru, benim yaptığım da Tanrının hikmeti, Tanrı'nın takdiri!
-
از دکانی گر کسی تربی برد ** کین ز حکم ایزدست ای با خرد 3060
- Birisi bir dükkândan bir turp çalsa da a akilli kişi, bu Tanrı takdiri dese,
-
بر سرش کوبی دو سه مشت ای کره ** حکم حقست این که اینجا باز نه
- Başına iki üç yumruk vurur da bu da Tanrı takdiri dersin, koy turpu yerine!
-
در یکی تره چو این عذر ای فضول ** مینیاید پیش بقالی قبول
- A herzevekil, bir nebat hususunda bakkal bile bu gadri kabul etmiyor da,
-
چون بدین عذر اعتمادی میکنی ** بر حوالی اژدهایی میتنی
- Sen buna nasıl güveniyor, ejderhanın çevresinde dönüp dolaşıyorsun?
-
از چنین عذر ای سلیم نانبیل ** خون و مال و زن همه کردی سبیل
- Böyle bir özürle ey akılsız adam, kanını da tamamıyla sebil ettin, malını da, karını da, öyle mi?
-
هر کسی پس سبلت تو بر کند ** عذر آرد خویش را مضطر کند 3065
- Şu halde birisi de senin bıyığını tutup yolsa da özür getirse, kendisini mecbur gösterse kabul mu edeceksin?
-
حکم حق گر عذر میشاید ترا ** پس بیاموز و بده فتوی مرا
- Tanrı hükmü, sana özür olabiliyorsa âlâ, öğren de bana fetva ver bakalım.
-
که مرا صد آرزو و شهوتست ** دست من بسته ز بیم و هیبتست
- Benim de yüzlerce isteğim, şehvetim var da elim, korkudan, Tanrı heybetinden bağlı.
-
پس کرم کن عذر را تعلیم ده ** برگشا از دست و پای من گره
- Kerem et de bana şu özrü öğret, elimden ayağımdan düğümü çöz.
-
اختیاری کردهای تو پیشهای ** که اختیاری دارم و اندیشهای
- Bir sanatı seçmiş, kendine iş edinmişsin. Bu, bîr ihtiyarım var, bir düşüncem var demektir.
-
ورنه چون بگزیدهای آن پیشه را ** از میان پیشهها ای کدخدا 3070
- Yoksa ey iş eri, neden sanatlar arasında o sanatı seçtin?
-
چونک آید نوبت نفس و هوا ** بیست مرده اختیار آید ترا
- Ama nefis ve hava ve heves nöbeti geldi miydi sana yirmi er kuvveti gelir.
-
چون برد یک حبه از تو یار سود ** اختیار جنگ در جانت گشود
- Dostun senin bir habbecik menfaatine mâni oha hemen savaş ihtiyarına sahip olur onunla cenge kalkışırsın.
-
چون بیاید نوبت شکر نعم ** اختیارت نیست وز سنگی تو کم
- Fakat nimetlere şükür etme nöbeti geldi mi ihtiyarın yoktur; taştan da aşağı bir hal alırsın.
-
دوزخت را عذر این باشد یقین ** که اندرین سوزش مرا معذور بین
- Nihayet cehennem de seni yakıyorum ama hoş gör, beni mazur tut diye özür getirir.
-
کس بدین حجت چو معذورت نداشت ** وز کف جلاد این دورت نداشت 3075
- Kimse, bu delille seni mazur görmedikten sonra artık bu delil, seni cellâdın elinden kurtarmaz.