خالقی که اختر و گردون کند ** امر و نهی جاهلانه چون کند
Peki... Yıldızları ve gökyüzünü yaratan Tanrı,, cahilcesine nasıl emir ve nehiyde bulunur?
احتمال عجز از حق راندی ** جاهل و گیج و سفیهش خواندی
Kulda ihtiyar yoktur diye Tanrı'dan güya âciz ihtimalini gidermeye kalkıştın ama onu cahil, ahmak ve aptal yaptın.
عجز نبود از قدر ور گر بود ** جاهلی از عاجزی بدتر بود
Kader yoktur, kul, kendi ihtiyariyle iş yapar demekte hiç olmazsa aciz yoktur, hattâ olsa bile cahillik, acizlikten beterdir.
ترک میگوید قنق را از کرم ** بیسگ و بیدلق آ سوی درم
Türk, kereminden konuğa der ki, kapıma köpeksiz gel, yırtık hırkayla gelme.
وز فلان سوی اندر آ هین با ادب ** تا سگم بندد ز تو دندان و لب 3035
Falan yerden edeplice gel de köpeğim, senden ağzını, dudağını bağlasın.
تو به عکس آن کنی بر در روی ** لاجرم از زخم سگ خسته شوی
Sense bu sözün tam aksini tutar, otağın kapısına gidersin. Elbette köpek seni yaralar.
آنچنان رو که غلامان رفتهاند ** تا سگش گردد حلیم و مهرمند
Kullar nasıl gitmişlerse öyle git ki köpeği, sana karşı kin ve merhametli olsun.
تو سگی با خود بری یا روبهی ** سگ بشورد از بن هر خرگهی
Sen tutar, kendinle beraber bir köpek, yahut tilki götürürsen elbette her çadırın altından bir köpek çıkar, başına üşüşürler.
غیر حق را گر نباشد اختیار ** خشم چون میآیدت بر جرمدار
Tanrı'dan başkasında ihtiyar yoksa suçluya ne kızıyorsun?
چون همیخایی تو دندان بر عدو ** چون همی بینی گناه و جرم ازو 3040
Neden düşmana karşı diş biler durursun? Nasıl onun suçunu, kusurunu görürsün?
گر ز سقف خانه چوبی بشکند ** بر تو افتد سخت مجروحت کند
Evin damından bir odun kırılıp düşse de seni adamakıllı yaralasa,
هیچ خشمی آیدت بر چوب سقف ** هیچ اندر کین او باشی تو وقف
Hiç o tahta parçasına kızar mısın, hiç ona kinlenir misin?
که چرا بر من زد و دستم شکست ** او عدو و خصم جان من بدست
Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin?
کودکان خرد را چون میزنی ** چون بزرگان را منزه میکنی
Neden küçük çocukları döversin de büyüklere dokunmazsın?
آنک دزدد مال تو گویی بگیر ** دست و پایش را ببر سازش اسیر 3045
Malını çalan hırsızı gösterir, tut şunu, elini ayağını kır, onu esir et dersin.
وآنک قصد عورت تو میکند ** صد هزاران خشم از تو میدمد
Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar, köpürürsün.
گر بیاید سیل و رخت تو برد ** هیچ با سیل آورد کینی خرد
Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi?
ور بیامد باد و دستارت ربود ** کی ترا با باد دل خشمی نمود
Yahut yel esse de sarığını kapıp uçursa gönlünde yele karşı bir hiddet peydahlanır mı?
خشم در تو شد بیان اختیار ** تا نگویی جبریانه اعتذار
Öfke, cebrice, özürlere girişmeyesin diye sana ihtiyarin olduğunu anlatıp durmadadır.
گر شتربان اشتری را میزند ** آن شتر قصد زننده میکند 3050
Deveci, bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder.
خشم اشتر نیست با آن چوب او ** پس ز مختاری شتر بردست بو
Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya deve bile ihtiyardan bir kolcuya sahiptir.
همچنین سگ گر برو سنگی زنی ** بر تو آرد حمله گردد منثنی
Yine böylece bir köpeğe taş atsan iki büklüm olur da sana salar.
سنگ را گر گیرد از خشم توست ** که تو دوری و ندارد بر تو دست
Hattâ seni bırakıp o taşı yakalarsa, ısırırsa o da yine sana olan kızgınlığındandır. Çünkü sen ondan uzaktasın, sana el atamıyor, onu ısırıyor.
عقل حیوانی چو دانست اختیار ** این مگو ای عقل انسان شرم دار
Hayvani olan akıl bile ihtiyarı biliyor.Artık sen ey insani akıl, utan da ihtiyar yoktur deme.
روشنست این لیکن از طمع سحور ** آن خورنده چشم میبندد ز نور 3055
İhtiyar, apaydın meydandadır ama o obur, sahur yemeği tamahiyle gözünü nurdan kapar.
چونک کلی میل او نان خوردنیست ** رو به تاریکی نهد که روز نیست
Çünkü onun bütün meyli, ekmek yemeyedir, bunun için yüzünü karanlığa tutar da daha gündüz olmadı der.
حرص چون خورشید را پنهان کند ** چه عجب گر پشت بر برهان کند
Hırs, gündüzü bile gizledikten sonra artık delile sırtını çevirirse şaşılmaz.
حکایت هم در بیان تقریر اختیار خلق و بیان آنک تقدیر و قضا سلب کنندهی اختیار نیست
Halkın ihtiyarına ve kaza ve kaderin ihtiyarıgidermeyeceğine dair hikâye
گفت دزدی شحنه را کای پادشاه ** آنچ کردم بود آن حکم اله
Bir hırsız, şahneye dedi ki: Efendim, yaptığım i}, Tanrı takdiri.
گفت شحنه آنچ من هم میکنم ** حکم حقست ای دو چشم روشنم
Şahne dedi ki:A iki gözümün nuru, benim yaptığım da Tanrının hikmeti, Tanrı'nın takdiri!
از دکانی گر کسی تربی برد ** کین ز حکم ایزدست ای با خرد 3060
Birisi bir dükkândan bir turp çalsa da a akilli kişi, bu Tanrı takdiri dese,
بر سرش کوبی دو سه مشت ای کره ** حکم حقست این که اینجا باز نه
Başına iki üç yumruk vurur da bu da Tanrı takdiri dersin, koy turpu yerine!
در یکی تره چو این عذر ای فضول ** مینیاید پیش بقالی قبول
A herzevekil, bir nebat hususunda bakkal bile bu gadri kabul etmiyor da,
چون بدین عذر اعتمادی میکنی ** بر حوالی اژدهایی میتنی
Sen buna nasıl güveniyor, ejderhanın çevresinde dönüp dolaşıyorsun?
از چنین عذر ای سلیم نانبیل ** خون و مال و زن همه کردی سبیل
Böyle bir özürle ey akılsız adam, kanını da tamamıyla sebil ettin, malını da, karını da, öyle mi?
هر کسی پس سبلت تو بر کند ** عذر آرد خویش را مضطر کند 3065
Şu halde birisi de senin bıyığını tutup yolsa da özür getirse, kendisini mecbur gösterse kabul mu edeceksin?
حکم حق گر عذر میشاید ترا ** پس بیاموز و بده فتوی مرا
Tanrı hükmü, sana özür olabiliyorsa âlâ, öğren de bana fetva ver bakalım.
که مرا صد آرزو و شهوتست ** دست من بسته ز بیم و هیبتست
Benim de yüzlerce isteğim, şehvetim var da elim, korkudan, Tanrı heybetinden bağlı.
پس کرم کن عذر را تعلیم ده ** برگشا از دست و پای من گره
Kerem et de bana şu özrü öğret, elimden ayağımdan düğümü çöz.
اختیاری کردهای تو پیشهای ** که اختیاری دارم و اندیشهای
Bir sanatı seçmiş, kendine iş edinmişsin. Bu, bîr ihtiyarım var, bir düşüncem var demektir.
ورنه چون بگزیدهای آن پیشه را ** از میان پیشهها ای کدخدا 3070
Yoksa ey iş eri, neden sanatlar arasında o sanatı seçtin?
چونک آید نوبت نفس و هوا ** بیست مرده اختیار آید ترا
Ama nefis ve hava ve heves nöbeti geldi miydi sana yirmi er kuvveti gelir.
چون برد یک حبه از تو یار سود ** اختیار جنگ در جانت گشود
Dostun senin bir habbecik menfaatine mâni oha hemen savaş ihtiyarına sahip olur onunla cenge kalkışırsın.
چون بیاید نوبت شکر نعم ** اختیارت نیست وز سنگی تو کم
Fakat nimetlere şükür etme nöbeti geldi mi ihtiyarın yoktur; taştan da aşağı bir hal alırsın.
دوزخت را عذر این باشد یقین ** که اندرین سوزش مرا معذور بین
Nihayet cehennem de seni yakıyorum ama hoş gör, beni mazur tut diye özür getirir.
کس بدین حجت چو معذورت نداشت ** وز کف جلاد این دورت نداشت 3075
Kimse, bu delille seni mazur görmedikten sonra artık bu delil, seni cellâdın elinden kurtarmaz.
پس بدین داور جهان منظوم شد ** حال آن عالم همت معلوم شد
Alem böyle kurulmuş, böyle gider. Bu âlemi gördün ya, o âlemin hali de artık sana malűm oldu demektir.
حکایت هم در جواب جبری و اثبات اختیار و صحت امر و نهی و بیان آنک عذر جبری در هیچ ملتی و در هیچ دینی مقبول نیست و موجب خلاص نیست از سزای آن کار کی کرده است چنانک خلاص نیافت ابلیس جبری بدان کی گفت بما اغویتنی والقلیل یدل علی الکثیر
Cebrîye cevap, ihtiyarı ispat, emir ve nehyin doğruluğu, cebrînin getirdiği özrün hiçbir şeriat ve dinde makbul olmayışı ve onu, yaptığı işin cezasından kurtarmayacağı, nitekim Cebrî İblis'in "Rabbim, beni sen azdırdın" sözünün de kabul edilmediği hakkında hikâye. Az, çoğa delâlet eder.
آن یکی میرفت بالای درخت ** میفشاند آن میوه را دزدانه سخت
Birisi ağacın tepesine çıkmış, hırsızcasına şiddetle ağacı silkiyor, meyvalarını döküyordu.
صاحب باغ آمد و گفت ای دنی ** از خدا شرمیت کو چه میکنی
Bağ sahibi gelip a alçak dedi, Tanrı'dan utanmıyor musun? Bu yaptığın ne?
گفت از باغ خدا بندهی خدا ** گر خورد خرما که حق کردش عطا
Hırsız dedi ki: Tanrı bağından Tanrı kulu, Tanrı'nın ihsan ettiği hurmayı yerse,
عامیانه چه ملامت میکنی ** بخل بر خوان خداوند غنی 3080
Âdice ne kınıyorsun, gani Tanrı'nın ihsanını neden kıskanıyorsun?