حیرت آن مرغست خاموشت کند ** بر نهد سردیگ و پر جوشت کند 3250
İşte o kuş hayrettir,seni susturur.Tencerenin ağzını kapatır,seni kaynatmaya başlar.
پرسیدن پادشاه قاصدا ایاز را کی چندین غم و شادی با چارق و پوستین کی جمادست میگویی تا ایاز را در سخن آورد
Padişahın,Eyaz'ı söyletmek üzere mahsus 'Bunca gamı,neşeyi,cansız bir şey olan çarıkla pöstekiye neden söylersin?'diye sordu
ای ایاز این مهرها بر چارقی ** چیست آخر همچو بر بت عاشقی
Ey Eyaz,bir çarık parçasına şu sevgi nedir?Neden bir put gibi ona aşıksın?
همچو مجنون از رخ لیلی خویش ** کردهای تو چارقی را دین و کیش
Mecnun gibi kendi Leyla’ndan yüzünü çevirmişsin de bir çarığı kendine din,iman edinmişsin.
با دو کهنه مهر جان آمیخته ** هر دو را در حجرهای آویخته
چند گویی با دو کهنه نو سخن ** در جمادی میدمی سر کهن
İki eski çarığa niceye kadar bir taze sözler söyleyerek,cansız bir şeye ezeli sırrı açacaksın?
چون عرب با ربع و اطلال ای ایاز ** میکشی از عشق گفت خود دراز 3255
Ey ayaz,Araplar gibi sevginden çöllerde kalan çadır yerlerine,oralardaki döküntülere uzun uzun hitap ediyorsun.
چارقت ربع کدامین آصفست ** پوستین گویی که کرتهی یوسفست
Çarığın göçüp giden hangi sevgilinden kalma?Pöstekin,sanki Yusuf'un gömleği!
همچو ترسا که شمارد با کشش ** جرم یکساله زنا و غل و غش
Hıristiyan,gibi hani..gider de keşişe bir yıllık suçunu,yaptığı zinaları,kalbinden geçirdiği kötülükleri sayıp döker.
تا بیامرزد کشش زو آن گناه ** عفو او را عفو داند از اله
Keşiş,suçunu bağışladı mı,onun affını Tanrı affı bilir.
نیست آگه آن کشش از جرم و داد ** لیک بس جادوست عشق و اعتقاد
Halbuki o papaz,ne suç bilir,ne adalet.Ama aşk ve inanış,pek kudretli bir sihirbazdır.
دوستی و وهم صد یوسف تند ** اسحر از هاروت و ماروتست خود 3260
Dostluk ve vehim,yüzlerce Yusuf yaratır.Büyü zaten Harut'la Murat'tan kalmadır.
صورتی پیدا کند بر یاد او ** جذب صورت آردت در گفت و گو
İnsan,sevgilinin hatırasiyle bir suret yaratır.O suretin çekişi,seni dedikoduya sevk eder.
رازگویی پیش صورت صد هزار ** آن چنان که یار گوید پیش یار
Suretin önüne varır,yüz binlerce sır dökersin,dostun dosta sır söylemesi gibi.
نه بدانجا صورتی نه هیکلی ** زاده از وی صد الست و صد بلی
Halbuki orada ne bir suret vardır ,ne bir heykel.Öyle olduğu halde ondan yüzlerce Elest duyulur,bundan yüzlerce Bela.
آن چنان که مادری دلبردهای ** پیش گور بچهی نومردهای
Nitekim gönlü yaralı bir ana da yeni ölmüş yavrusunun yanına,
رازها گوید به جد و اجتهاد ** مینماید زنده او را آن جماد 3265
Candan yürekler sırlar söyler.O cansız toprak,ona diri görünür.
حی و قایم داند او آن خاک را ** چشم و گوشی داند او خاشاک را
O toprağı diri ve canlı sanır,o toprak yığınının gözü,kulağı vardır zannına kapılır.
پیش او هر ذرهی آن خاک گور ** گوش دارد هوش دارد وقت شور
مستمع داند به جد آن خاک را ** خوش نگر این عشق ساحرناک را
Onca o toprağın her zerresi duyar,o coştu mu,feryadını iştir,anlar.
آنچنان بر خاک گور تازه او ** دمبدم خوش مینهد با اشک رو
Ana,çocuğunun yeni mezarının toprağına anbean gözyaşlarıyla kapanır,yüzünü,gözünü sürer.
که بوقت زندگی هرگز چنان ** روی ننهادست بر پور چو جان 3270
Oğlu diriyken bile o canının canına, o can yavrusuna asla böyle yüzünü,gözünü sürmemiştir.
از عزا چون چند روزی بگذرد ** آتش آن عشق او ساکن شود
Fakat bu ölümden birkaç gün geçti mi sevgisinin ateşi yatışır.
عشق بر مرده نباشد پایدار ** عشق را بر حی جانافزای دار
Ölüye karşı aşk ebedi olmaz ki.Sen,cana canlar katan diriyi sev.
بعد از آن زان گور خود خواب آیدش ** از جمادی هم جمادی زایدش
Bu acı geçti mi o mezarın karşısında durmaktan yorgunluk gelir,uykusu gelir.Cansız bir şeyden ancak cansız bir şey doğar.
زانک عشق افسون خود بربود و رفت ** ماند خاکستر چو آتش رفت تفت
Çünkü aşk,afsununu çalmış,gitmiştir.Ateş sönüverdi mi kül almıştır.
آنچ بیند آن جوان در آینه ** پیر اندر خشت میبیند همه 3275
Gencin aynada gördüğünü ihtiyar,tamamiyle kerpiçte görür.
پیر عشق تست نه ریش سپید ** دستگیر صد هزاران ناامید
Pir,senin aşkındır,sakalı da ak olan değil.Pir,yüz binlerce ümitsizin elinden tutandır.
عشق صورتها بسازد در فراق ** نامصور سر کند وقت تلاق
Aşk,ayrılık aleminde suretler düzer.Fakat insan,hakiki sevgiliyle buluştu mu tasavvur bile edilmiyen,tasvire bile sığmayan hakikat meydana çıkar da,
که منم آن اصل اصل هوش و مست ** بر صور آن حسن عکس ما بدست
Der ki:Aklın ve akıllının da aslının aslı benim,sarhoşun da.Suretlerdeki o güzellik,bizim aksimizdir.
پردهها را این زمان برداشتم ** حسن را بیواسطه بفراشتم
Şimdi perdelerini kaldırarak,güzelliğimizi vasıtasız gösterdik.
زانک بس با عکس من در بافتی ** قوت تجرید ذاتم یافتی 3280
Çünkü benim aksimle çok uğraştın,nihayet zatının tecrit kuvvetini buldun.
چون ازین سو جذبهی من شد روان ** او کشش را مینبیند در میان
Bu taraftan benim cezbem gelince Hıristiyan,arada papazı görmez.
مغفرت میخواهد از جرم و خطا ** از پس آن پرده از لطف خدا
Halbuki o,papaz perdesinin ardındaki Tanrı lutfundan bağışlanmasını,o lutuftan cürüm ve hatanın yargılanmasını,diler.
چون ز سنگی چشمهای جاری شود ** سنگ اندر چشمه متواری شود
Bir taştan bir kaynak çıkıp aksa taş,artık o akar suyun içinde gizli kalır.
کس نخواهد بعد از آن او را حجر ** زانک جاری شد از آن سنگ آن گهر
Ondan sonra artık kimse ona taş demez.Çünkü o taştan o inci çıkıp akmaktadır.
کاسهها دان این صور را واندرو ** آنچ حق ریزد بدان گیرد علو 3285
Bu suretleri kaseler bil.Bu kaselere,Hak ne dökerse o dolar.
گفتن خویشاوندان مجنون را کی حسن لیلی باندازهایست چندان نیست ازو نغزتر در شهر ما بسیارست یکی و دو و ده بر تو عرضه کنیم اختیار کن ما را و خود را وا رهان و جواب گفتن مجنون ایشان را
Mecnun'a akrabasının "Leyla'nın güzelliği pek o kadar fazla değil. Şehrimizde ondan daha güzel nice kızlar var. Sana bir tanesini,iki tanesini gösterelim de içlerinden birini seç,bizi de bu dertten kurtar,kendini de"demeleri.Mecnun'un onlara cevap vermesi.
ابلهان گفتند مجنون را ز جهل ** حسن لیلی نیست چندان هست سهل
Ahmaklar, bilgisizliklerinden Mecnun'a dediler ki:Leyla,pek o kadar ahım şahım bir şey değil.
بهتر از وی صد هزاران دلربا ** هست همچون ماه اندر شهر ما
Şehrimizde ondan daha güzel ay gibi yüz binlerce kız var.
گفت صورت کوزه است و حسن می ** می خدایم میدهد از نقش وی
Mecnun dedi ki:Suret testidir,güzellik şarap,Tanrı,bana onun suretinden şarap içirmede.
مر شما را سرکه داد از کوزهاش ** تا نباشد عشق اوتان گوش کش
Halbuki onun testisinde size sirke verdi de onun için onun sevgisi,sizin kulağınızı tutup çekmede.
از یکی کوزه دهد زهر و عسل ** هر یکی را دست حق عز و جل 3290
Tanrı,bir testiden hem zehir verir,hem bal.Onu,buna veren de ulu Tanrı'dır,bunu,şuna veren de.
کوزه میبینی ولیکن آب شراب ** روی ننماید به چشم ناصواب
Testiyi görüyorsun ama o şarap,doğru olmayan göze görünmez.
قاصرات الطرف باشد ذوق جان ** جز به خصم خود بنماید نشان
Can zevki,ehlinden başkasını bakmaz,hısmından başkasına nişane vermez.
قاصرات الطرف آمد آن مدام ** وین حجاب ظرفها همچون خیام
O şarap,ehlinden başkasını görmez.Şu zarf hicapleriyse onu gizliyen çadırlara benzer.
هست دریا خیمهای در وی حیات ** بط را لیکن کلاغان را ممات
O deniz,bir çadırdır ki onun içinde kaz yaşar.Fakat kuzgunlar ölürler.
زهر باشد مار را هم قوت و برگ ** غیر او را زهر او دردست و مرگ 3295