میلها همچون سگان خفتهاند ** اندریشان خیر و شر بنهفتهاند
İstekler uyumuş köpeklere benzer. Onlardaki hayır ve şer de gizlidir.
چونک قدرت نیست خفتند این رده ** همچو هیزمپارهها و تنزده
Kudretleri olmadığı için bunlar, yere yatmış odun parçaları gibi yatakalmışlardır.
تا که مرداری در آید در میان ** نفخ صور حرص کوبد بر سگان
Fakat aralarına pis bir şey atıldı mı adeta köpeklere hırs surunu üfürür.
چون در آن کوچه خری مردار شد ** صد سگ خفته بدان بیدار شد
O sokakta bir eşek düşüp öldü mü uyuyan yüzlerce köpek uyanır.
حرصهای رفته اندر کتم غیب ** تاختن آورد سر بر زد ز جیب 630
Gayp gizliliğine gitmiş olan hırslar, yenlerinden yakalarından baş çıkarır, hücuma koyulurlar.
موبه موی هر سگی دندان شده ** وز برای حیله دم جنبان شده
Her köpeğin kılları diş kesilir hile için kuyruk sallamaya başlarlar.
نیم زیرش حیله بالا آن غضب ** چون ضعیف آتش که یابد او حطب
Köpeğin belden aşağısı hile, belden yukarısı öfke olur, odun bulmuş zayıf ateşe döner.
شعله شعله میرسد از لامکان ** میرود دود لهب تا آسمان
Mekansızlık elinden yalım, yalım gelip çatar, ateşten çıkan alev ta göğe kadar, ağar.
صد چنین سگ اندرین تن خفتهاند ** چون شکاری نیستشان بنهفتهاند
Bunun için yüzlerce köpek de insanın bedeninde uyumuştur. Bir av olmadığı için onlar, adeta gizlenmişlerdir.
یا چو بازانند و دیده دوخته ** در حجاب از عشق صیدی سوخته 635
Yahut da gözleri bağlı doğan kuşlarına benzerler. Perde ardında bir av sevdasıyla yanıp tutuşurlar.
تا کله بردارد و بیند شکار ** آنگهان سازد طواف کوهسار
Fakat doğanın külahını kaldırdın da avını gördü mü derhal dağlarda dönüp dolaşmaya başlar.
شهوت رنجور ساکن میبود ** خاطر او سوی صحت میرود
Hastanın isteği yatışmıştır. Hatırı, yalnız iyileşmektedir.
چون ببیند نان و سیب و خربزه ** در مصاف آید مزه و خوف بزه
Ama ekmek, elma ve karpuz görünce onu yemek ister bu istekle zarar korkusu, savaşa girişir.
گر بود صبار دیدن سود اوست ** آن تهیج طبع سستش را نکوست
Sabrederse bunları görüşü, iyiliğine yarar. Çünkü o heyecana düşmek, onun gevşemiş tabiatına iyi gelir.
ور نباشد صبر پس نادیده به ** تیر دور اولی ز مرد بیزره 640
Fakat sabredemezse görmemesi daha iyidir. Okun zırhsız adamdan uzak olması yeğ!
جواب گفتن طاوس آن سایل را
Tavus kuşunun cevap vermesi
چون ز گریه فارغ آمد گفت رو ** که تو رنگ و بوی را هستی گرو
Tavus kuşu ağlaması bitince dedi ki: Yürü, sen renge ve kokuya kapılmışsın.
آن نمیبینی که هر سو صد بلا ** سوی من آید پی این بالها
Görmüyorsun ki bu kanatlar yüzünden her yandan başıma yüzlerce bela gelip çatmada.
ای بسا صیاد بیرحمت مدام ** بهر این پرها نهد هر سوم دام
Nice merhametsiz avcılar, bu kanatlar yüzünden her yanda benim için tuzak kuruyorlar.
چند تیرانداز بهر بالها ** تیر سوی من کشد اندر هوا
Nice okçu kanatlarım için yayını çekmiş bana ok atmada.
چون ندارم زور و ضبط خویشتن ** زین قضا و زین بلا و زین فتن 645
Gücüm kuvvetim yok, kendimi koruyamıyorum, bu kazadan, bu beladan, bu fitnelerden kurtulmama imkan yok.
آن به آید که شوم زشت و کریه ** تا بوم آمن درین کهسار و تیه
Madem ki iş böyle, dağlarda, ovalarda emin olabilmek için çirkin olmam daha iyi.
این سلاح عجب من شد ای فتی ** عجب آرد معجبان را صد بلا
Ey yiğit, bu kanatlar, benim ululanma silahım kesildi. Ululanmaysa ululananları yüzlerce belaya uğratır.
بیان آنک هنرها و زیرکیها و مال دنیا همچون پرهای طاوس عدو جانست
Hünerler, anlayışlı olmak ve dünya malını elde etmek, tavusun kanatları gibi insanın canına düşmandır
پس هنر آمد هلاکت خام را ** کز پی دانه نبیند دام را
Nice hüner ve sanatlar vardır ki ham kişiyi helak eder. Çünkü o, taneye koşar, bu yüzden de tuzağı görmez.
اختیار آن را نکو باشد که او ** مالک خود باشد اندر اتقوا
İhtiyarına sahip olmak, “Sakının” emrine uyan ve kendisine sahip olan adam için iyidir.
چون نباشد حفظ و تقوی زینهار ** دور کن آلت بینداز اختیار 650
Kendini koruyamıyor kötülüklerden çekinemiyorsan sakın, o aleti uzaklaştırır, ihtiyarı bırak.
جلوهگاه و اختیارم آن پرست ** بر کنم پر را که در قصد سرست
Benim de cilvelendiğim şey ve ihtiyarım, o kanattır. Onu yoluyorum, çünkü başıma kastetmede.
نیست انگارد پر خود را صبور ** تا پرش در نفکند در شر و شور
Sabır sahibi, kendi kanadını yok farz eder, bu suretle kanadı da onu kötü düşüncelere sevk etmez.
پس زیانش نیست پر گو بر مکن ** گر رسد تیری به پیش آرد مجن
Şu halde ona de ki: Kanadını yolma, onun bir zararı yoktur. Bu çeşit adama ok gelse önüne kalkanını tutar.
لیک بر من پر زیبا دشمنیست ** چونک از جلوهگری صبریم نیست
Fakat bana bu güzel kanat düşmandır. Çünkü sabredemiyor, cilveleniyorum.
گر بدی صبر و حفاظم راهبر ** بر فزودی ز اختیارم کر و فر 655
Eğer çekinme ve korunma bana yol gösterseydi ihtiyar yüzünden debdebem, devletim artardı.
همچو طفلم یا چو مست اندر فتن ** نیست لایق تیغ اندر دست من
Ben çocuğa yahut sarhoşa benziyorum, sınanmalara tahammülüm yok. Benim elime kılıç vermek caiz değildir.
گر مرا عقلی بدی و منزجر ** تیغ اندر دست من بودی ظفر
Eğer aklım olsaydı da beni men etseydi kılıç, elimde bir zafer vasıtası olurdu.
عقل باید نورده چون آفتاب ** تا زند تیغی که نبود جز صواب
Güneş gibi nurlar saçan bir akıl lazım ki doğrudan başka bir suretle kılıç vurmasın.
چون ندارم عقل تابان و صلاح ** پس چرا در چاه نندازم سلاح
Parlak aklım ve iyi bir huyum yok, şu halde silahımı neden kuyuya atmayayım?
در چه اندازم کنون تیغ و مجن ** کین سلاح خصم من خواهد شدن 660
Bu silah, bana düşman olacak. Onun için kılıçla kalkanı kuyuya atıyorum.
چون ندارم زور و یاری و سند ** تیغم او بستاند و بر من زند
Ne kolumda kuvvet var, ne dayanacağım bir yer. Kılıcımı atmazsam düşmanım elimden alır onunla beni yaralar.
رغم این نفس وقیحهخوی را ** که نپوشد رو خراشم روی را
Bu kötü huylu nefis, yüzünü örtmemekte. Ben de onun inadına yüzümü yırtmadayım.
تا شود کم این جمال و این کمال ** چون نماند رو کم افتم در وبال
Bu suretle şu yücelik, şu güzellik azalsın da tamamı ile bitince de ben vebale az düşeyim.
چون بدین نیت خراشم بزه نیست ** که به زخم این روی را پوشیدنیست
Yüzümü bu niyetle yırttığımdan suçum yok. Çünkü, bu yüzü yaralarla örtmek gerek.
گر دلم خوی ستیری داشتی ** روی خوبم جز صفا نفراشتی 665
Gönlüm, gizlenme huyuna sahip olsaydı yüzüm, günden güne parlar, güzelleşirdi.
چون ندیدم زور و فرهنگ و صلاح ** خصم دیدم زود بشکستم سلاح
Kuvvetim kudretim yok, iyiliğe de meyledemiyorum. Bunu gördüm, düşmanımı da gördüm, derhal silahımı kırdım.
تا نگردد تیغ من او را کمال ** تا نگردد خنجرم بر من وبال
Bu suretle de onun bana üstün olmamasına, hançerimin kendime vebal olmamasına gayret etmiş oldum.
میگریزم تا رگم جنبان بود ** کی فرار از خویشتن آسان بود
Damarım oynadıkça kaçıyorum, çünkü adamın kendisinden kaçması kolaydır.
آنک از غیری بود او را فرار ** چون ازو ببرید گیرد او قرار
Başkasından kaçan, ondan kurtulunca karar eder.
من که خصمم هم منم اندر گریز ** تا ابد کار من آمد خیزخیز 670
Halbuki benim düşmanım da benim, benden kaçan da ben. Şu halde işim kıyamete kadar boyuna kaçmaktır.
نه به هندست آمن و نه در ختن ** آنک خصم اوست سایهی خویشتن
Adama kendi gölgesi düşman olursa ne Hint’te emin olur, ne Huten’de.
در صفت آن بیخودان کی از شر خود و هنر خود آمن شدهاند کی فانیاند در بقای حق همچون ستارگان کی فانیاند روز در آفتاب و فانی را خوف آفت و خطر نباشد
Gündüzün güneşte yok olan yıldızlar gibi Allah varlığında yok olup kendisinden geçenler, hüner ve sanatlariyle şerlerinden emin olmuşlardır. Yok olana tehlike olamaz.
چون فناش از فقر پیرایه شود ** او محمدوار بیسایه شود
Bir adam yokluğa erişir, kendisine yokluğu ziynet edinirse, o adamın, Muhammet gibi gölgesi olmaz.
فقر فخری را فنا پیرایه شد ** چون زبانهی شمع او بیسایه شد
“Yokluk benim iftiharımdır” sırrına ziynet yokluktur. Bu çeşit adam, mumun alevi gibi gölgesizdir.
شمع جمله شد زبانه پا و سر ** سایه را نبود بگرد او گذر
Mum, baştan aşağı alevden ibarettir. Gölge onun çevresine uğrayamaz.
موم از خویش و ز سایه در گریخت ** در شعاع از بهر او کی شمع ریخت 675
Mum kendisinden de kaçtı, gölgeden de. Mumu dökenin isteğine uydu,ışığına sığındı.