تو نگویی من بگویم در بیان ** عقل و حس و درک و تدبیرست و جان 145
Sen söylemezsin ama ben söyleyeyim: Akıldır, duygudur, anlayıştır, tedbirdir, candır.
در عجوزه جان آمیزشکنیست ** صورت گرمابهها را روح نیست
Kocakarıda insanla kaynaşan can var. Halbuki hamamdaki resimlerde ruh yok.
صورت گرمابه گر جنبش کند ** در زمان او از عجوزه بر کند
Hamam duvarındaki resim, bir harekete gelseydi derhal seni kocakarıdan çekerdi.
جان چه باشد با خبر از خیر و شر ** شاد با احسان و گریان از ضرر
Can nedir? Hayırdan, şerden haberdar olan, lütuf ve ihsana sevinen, zarardan yerinip ağlayan şey.
چون سر و ماهیت جان مخبرست ** هر که او آگاهتر با جانترست
Madem ki canın sırrı, mahiyeti, insana hayrı, şerri haber vermede... Şu halde hakikatten kimin daha ziyade haberi varsa o, daha canlıdır.
روح را تاثیر آگاهی بود ** هر که را این بیش اللهی بود 150
Ruhun tesiri, bilgi ve anlayıştır. Kimde bu bilgi ve anlayış, daha fazlaysa o, daha ziyade Allahlıktır.
چون خبرها هست بیرون زین نهاد ** باشد این جانها در آن میدان جماد
Fakat bu tabiat âleminin ötesinde öyle haberler, öyle bilgiler vardır ki bu canlar, o meydan da cansız bir hale gelirler.
جان اول مظهر درگاه شد ** جان جان خود مظهر الله شد
Bunlardan haberdar olmayan can, Allah tapısına mazhar oldu... Canların canı ise Allah’ya mazhar oldu.
آن ملایک جمله عقل و جان بدند ** جان نو آمد که جسم آن بدند
Melekler de tamamı ile akıldan, candan ibarettiler. Fakat yeni bir can geldi. Âdem yaratıldı mı onun karşısında beden haline geldiler.
از سعادت چون بر آن جان بر زدند ** همچو تن آن روح را خادم شدند
Kutluluktan o canı gördüler, ten gibi o ruha hizmetçi kesildiler.
آن بلیس از جان از آن سر برده بود ** یک نشد با جان که عضو مرده بود 155
Şeytana gelince, canla başla ondan baş çekti, canla birleşmedi, çünkü ölü bir uzuvdu.
چون نبودش آن فدای آن نشد ** دست بشکسته مطیع جان نشد
Canı olmadığı için Âdem’e feda olmadı... Kırık bir eldi, cana itaat etmedi.
جان نشد ناقص گر آن عضوش شکست ** کان بدست اوست تواند کرد هست
Fakat o uzvu kırıldıysa cana bir noksan gelmedi ya. Canın elindedir bu, onu yine yaratabilir.
سر دیگر هست کو گوش دگر ** طوطیی کو مستعد آن شکر
Başka bir sır daha var, fakat bunu duyacak kulak nerede? O şekeri yiyecek dudu kuşu hani?
طوطیان خاص را قندیست ژرف ** طوطیان عام از آن خور بسته طرف
Has dudulara pek bol, pek değerli şeker var ama aşağılık dudular, o taraftan göz yummuşlar.
کی چشد درویش صورت زان زکات ** معنیست آن نه فعولن فاعلات 160
Yalnız sureti derviş olan, o zekâtı, o arılığı nereden tadacak. O, mânadır, faûlün fâilât değil.
از خر عیسی دریغش نیست قند ** لیک خر آمد به خلقت که پسند
İsa’nın eşeğinden şeker esirgnemez ama eşek, yaradılış bakımından otu beğenir.
قند خر را گر طرب انگیختی ** پیش خر قنطار شکر ریختی
Şeker, eşeği neşelendirseydi önüne kantarla şeker dökülürdü.
معنی نختم علی افواههم ** این شناس اینست رهرو را مهم
“Onların ağızlarını mühürledik” âyetinin mânasını bil. Yolcuya bu, mühim bir şeydir.
تا ز راه خاتم پیغامبران ** بوک بر خیزد ز لب ختم گران
Bunu bil de belki peygamberlerin sonuncusunun yolu hürmetine ağızdan o kuvvetli mühür kaldırılır.
ختمهایی که انبیا بگذاشتند ** آن بدین احمدی برداشتند 165
Peygamberlerden kalan mühürleri, Ahmed’in dini hürmetine kaldırdılar.
قفلهای ناگشاده مانده بود ** از کف انا فتحنا برگشود
Açılmamış kilitleri vardı; onlar, “İnna fettehna” eliyle açıldı.
او شفیع است این جهان و آن جهان ** این جهان زی دین و آنجا زی جنان
O, bu dünyada da şefaatçidir, o dünyada da, bu dünyada insanı dine götürür, o dünyada cennetlere.
این جهان گوید که تو رهشان نما ** وآن جهان گوید که تو مهشان نما
Bu dünyada “Sen onlara yol göster” der; o dünyada “Sen onlara ay gibi yüzünü göster” der.
پیشهاش اندر ظهور و در کمون ** اهد قومی انهم لا یعلمون
Onun gizli, aşikâr işi, daima “Yarabbi, sen kavmime doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” demektir.
باز گشته از دم او هر دو باب ** در دو عالم دعوت او مستجاب 170
Onun nefesiyle iki kapı da açıktır. Duası, iki âlemde de müstecap olur.
بهر این خاتم شدست او که به جود ** مثل او نه بود و نه خواهند بود
Ona benzer ne gelmiştir, ne de gelecek. Bu yüzden son peygamber olmuştur.
چونک در صنعت برد استاد دست ** نه تو گویی ختم صنعت بر توست
Sanatında son derece ileri gitmiş bir üstadı görünce bu sanat, sende bitmiştir demez misin?
در گشاد ختمها تو خاتمی ** در جهان روحبخشان حاتمی
Ey peygamber, mühürleri kaldırmak, kapalı kapıları açmaktasın, Hatem’sin, bu iş, seninle ve sende bitmiştir. Can bağışlayanlar âleminde bir Hatem’sin sen.
هست اشارات محمدالمراد ** کل گشاد اندر گشاد اندر گشاد
Hâsılı mühürleri kaldırma ve kapıları açmada Muhammed’in işaretleri, tamamiyle açıklık içinde açıklıktır, açılık içinde açıklıktır,açıklık içinde açıklık.
صد هزاران آفرین بر جان او ** بر قدوم و دور فرزندان او 175
Onun canına, evlâdının gelişine ve zamanına yüz binlerce aferin !
آن خلیفهزادگان مقبلش ** زادهاند از عنصر جان و دلش
Onun devlet ve ikbal sahibi halifesinin oğulları, onun can ve gönül unsurundan doğmuşlardır.
گر ز بغداد و هری یا از ریاند ** بیمزاج آب و گل نسل ویاند
İster Bağdat’tan olsunlar, ister Herat’tan, ister Rey’den. Su ve toprak karışıklığı olmaksızın onun soyudur onlar.
شاخ گل هر جا که روید هم گلست ** خم مل هر جا که جوشد هم ملست
گر ز مغرب بر زند خورشید سر ** عین خورشیدست نه چیز دگر
Güneş, isterse batıdan baş göstersin, yine güneştir, başka bir şey değil.
عیب چینان را ازین دم کور دار ** هم بستاری خود ای کردگار 180
Allahm, sen örtücülüğünle ört, ayıp görenlere bunu gösterme, onları kör et.
گفت حق چشم خفاش بدخصال ** بستهام من ز آفتاب بیمثال
Allah, ben, eşi olmayan güneşle kötü huylu yarasanın gözünü bağlamışım dedi.
از نظرهای خفاش کم و کاست ** انجم آن شمس نیز اندر خفاست
Bakışı noksan yarasanın gözünden, o güneşin yıldızları da gizlidir.
نکوهیدن ناموسهای پوسیده را کی مانع ذوق ایمان و دلیل ضعف صدقاند و راهزن صد هزار ابله چنانک راهزن آن مخنث شده بودند گوسفندان و نمییارست گذشتن و پرسیدن مخنث از چوپان کی این گوسفندان تو مرا عجب گزند گفت ای مردی و در تو رگ مردی هست همه فدای تو اند و اگر مخنثی هر یکی ترا اژدرهاست مخنثی دیگر هست کی چون گوسفندان را بیند در حال از راه باز گردد نیارد پرسیدن ترسد کی اگر بپرسم گوسفندان در من افتند و مرا بگزند
İman zevkine mâni olanı doğruluğun zayıflığına delâlet eden ve yüz binlerce ahmağın yolunu kesen çürümüş,pörsümüş gayret ve hamiyetin kınanması.Nitekim koyunlar da bir namussuzun yolunu keserlerdi , geçemezdi. Bu namussuz , çobandan “Koyunların, beni ısırırlar mı acaba?” diye sordu . Çoban dedi ki: ” Ersen ve sende erkeklik damarı varsa hepsi sana feda olsun. Namussuz biriysen her biri , sana bir ejderha kesilir . ” Başka bir namussuz da vardı , koyunları gördü mü, derhal yoldan dönerdi. Çobana bir şey de soramazdı , sorarsam koyunlar,başıma üşüşür,beni ısırırlar derdi.
ای ضیاء الحق حسامالدین بیا ** ای صقال روح و سلطان الهدی
Ey Allah ışığı Hüsameddin, ey ruh cilâsı, ey doğru yolu gösteren padişah gel!
مثنوی را مسرح مشروح ده ** صورت امثال او را روح ده
Mesnevi’yi yayılmış bir mera haline getir, örneklerinin suretlerine can ver!
تا حروفش جمله عقل و جان شوند ** سوی خلدستان جان پران شوند 185
Can ver de bütün harfleri akıl ve can olsun, can cennetine uçup gitsin.
هم به سعی تو ز ارواح آمدند ** سوی دام حرف و مستحقن شدند
Zaten onlar, senin sayende can âleminden gelip harf tuzağına tutuldular, mahpus oldular.
باد عمرت در جهان همچون خضر ** جانفزا و دستگیر و مستمر
Ömrün âlemde Hızır gibi uzasın, canlara can katsın, düşkünlerin ellerini tutsun, daimî olsun.
چون خضر و الیاس مانی در جهان ** تا زمین گردد ز لطفت آسمان
İlyas ve Hızır gibi dünyalar durdukça dur da yeryüzü, lütfunla gökyüzü haline gelsin.
گفتمی از لطف تو جزوی ز صد ** گر نبودی طمطراق چشم بد
Kötü gözlülerin şatafatı, nazarı olmasaydı lütfunun yüzde birini söylerdim.
لیک از چشم بد زهراب دم ** زخمهای روحفرسا خوردهام 190
Fakat nefesi zehirli kem gözlerden ben ne can üzen zahımlar yedim.
جز به رمز ذکر حال دیگران ** شرح حالت مینیارم در بیان
Onun için senin halini, ancak başkalarının hallerini anarak remiz ve kinayeyle söylerim.
این بهانه هم ز دستان دلیست ** که ازو پاهای دل اندر گلیست
Bu bahanede, gönlüne ait bir hiledir ki gönlün ayakları, o yüzden, toprağa kakılmış kalmıştır.
صد دل و جان عاشق صانع شده ** چشم بد یا گوش بد مانع شده
Yüzlerce gönül ve can, yaratıcı Allah’ya âşık olmuştur da onlara ya kem göz mâni olmuştur, ya kötü kulak.
خود یکی بوطالب آن عم رسول ** مینمودش شنعهی عربان مهول
Bunların bir tanesi de Peygamber’in amcası. Arapların kınaması, ona pek korkunç göründü.