- 
		    هر شبی تدبیر و فرهنگم به خواب  ** همچو کشتی غرقه میگردد ز آب 
- Her gece rüyada bir tedbire girişmede, bir fikre düşmedeyim. Suda gark olan gemiye döndüm.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خود نه من میمانم و نه آن هنر  ** تن چو مرداری فتاده بیخبر 
- Ne ben kalıyorum, ne hünerim kalıyor. Beden de bir leş gibi bihaber olarak bir tarafa düşüyor.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   تا سحر جمله شب آن شاه علی  ** خود همیگوید الستی و بلی    2300
- O yüce padişah, seher çağına kadar her gece “ Rabbiniz değil miyim?” diye sormada. “Evet” diye cevap vermede.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کو بلیگو جمله را سیلاب برد  ** یا نهنگی خورد کل را کرد و مرد 
- Nerede “Evet, Rabbimizsin” diyen? Hepsini de uyku seli aldı götürdü. Yahut da bir timsah, hepsini paraladı, yedi.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    صبحدم چون تیغ گوهردار خود  ** از نیام ظلمت شب بر کند 
- Sabah çağı, karanlıklar kınından parlak kılıcını çekip de,
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آفتاب شرق شب را طی کند  ** از نهنگ آن خوردهها را قی کند 
- Doğu güneşi, geceyi dürünce bu timsah da yediklerini kusar.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    رسته چون یونس ز معدهی آن نهنگ  ** منتشر گردیم اندر بو و رنگ 
- Yunus gibi o timsahın midesinden kurtulur, koku ve renk âlemine yayılırız.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   خلق چون یونس مسبح آمدند  ** کاندر آن ظلمات پر راحت شدند    2305
- Halk, Yunus gibi Tanrıyı tesbih etti, o karanlıklar âleminde o yüzden rahat kaldı.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هر یکی گوید به هنگام سحر  ** چون ز بطن حوت شب آید به در 
- Her biri seher vakti, gece balığının karnından çıkınca der ki:
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کای کریمی که در آن لیل وحش  ** گنج رحمت بنهی و چندین چشش 
- Yarabbi, ey kerem sahibi, o korkunç geceye rahmet definesini gömmüş, ona bunca tat vermişsin.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چشم تیز و گوش تازه تن سبک  ** از شب همچون نهنگ ذوالحبک 
- O üstü pul pul, yol yol olan ve bir timsaha benzeyen gece, gözlerimizi, kulaklarımızı kuvvetlendiriyor, bedenimiz rahatlaşıyor.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    از مقامات وحشرو زین سپس  ** هیچ نگریزیم ما با چون تو کس 
- Bundan böyle senin gibi birisi, bizimle beraber olduktan sonra bize korkunç görünen şeylerden kaçmayız.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   موسی آن را نار دید و نور بود  ** زنگیی دیدیم شب را حور بود    2310
- Musa, onu ateş gördü ama nurdu. Biz geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بعد ازین ما دیده خواهیم از تو بس  ** تا نپوشد بحر را خاشاک و خس 
- Bundan böyle denizi, çerçöpün örtmemesi için senden bir göz isteyelim.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ساحران را چشم چون رست از عمی  ** کفزنان بودند بیاین دست و پا 
- Büyüklerin gözleri açıldı da ellerini çırpmaya, oynamaya başladılar. Ama bu elle, bu ayakla değil.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چشمبند خلق جز اسباب نیست  ** هر که لرزد بر سبب ز اصحاب نیست 
- Halkın gözünü, ancak sebepler bağlar. Sebepten korkup titreyen, eshaptan değildir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    لیک حق اصحابنا اصحاب را  ** در گشاد و برد تا صدر سرا 
- Fakat bizim eshabımız; hakikat ehlidir. Tanrı, onlara kapı açmış, onları odanın baş köşesine geçirmiştir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   با کفش نامستحق و مستحق  ** معتقان رحمتاند از بند رق    2315
- Tanrı eline nispetle müstahak olan da Tanrı azatlısıdır, bağdan kurtulmuştur, müstahak olmayan da.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در عدم ما مستحقان کی بدیم  ** که برین جان و برین دانش زدیم 
- Yokluk âlemindeyken hak mı kazanmıştık da bu cana ulaştık, bu bilgiyi elde ettik?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای بکرده یار هر اغیار را  ** وی بداده خلعت گل خار را 
- Ey her ağyarı yar eden, ey dikene gül libası ihsan eyleyen!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خاک ما را ثانیا پالیز کن  ** هیچ نی را بار دیگر چیز کن 
- Toprağımızı ikinci defa olarak yine süz de hiçbir şey olmayanı yine bir şey haline getir!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    این دعا تو امر کردی ز ابتدا  ** ورنه خاکی را چه زهرهی این بدی 
- Bu duayı da önce sen emrettin, yoksa bir toprak parçasında sana dua etmeye kudret mi olurdu?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   چون دعامان امر کردی ای عجاب  ** این دعای خویش را کن مستجاب    2320
- Ey hikmetine hayran olduğumun Tanrısı, mademki dua etmemizi emrettin, bu emrettiğin duayı sen kabul et.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شب شکسته کشتی فهم و حواس  ** نه امیدی مانده نه خوف و نه یاس 
- Geceleyin anlayış ve duygular gemisi kırılır. Ne bir ümit kalır, ne korku, ne yeis.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    برده در دریای رحمت ایزدم  ** تا ز چه فن پر کند بفرستدم 
- Tanrım, beni rahmet denizine daldırır, bakalım, ne hünerle doldurup geri gönderecek?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن یکی را کرده پر نور جلال  ** وآن دگر را کرده پر وهم و خیال 
- Birisini ululuk nuru ile doldurur, öbürünü vehimlerle, hayallerle.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر بخویشم هیچ رای و فن بدی  ** رای و تدبیرم به حکم من بدی 
- Kendimde bir rey, bir tedbir olsaydı her yaptığım, her giriştiğim iş, kendi hükmümce olurdu.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   شب نرفتی هوش بیفرمان من  ** زیر دام من بدی مرغان من    2325
- Geceleyin aklım, benim buyruğum olmadan gitmezdi. Kuşlarım, tuzağımda dururdu.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بودمی آگه ز منزلهای جان  ** وقت خواب و بیهشی و امتحان 
- Can duraklarını bilir, uykumda da, uyanıkken de, sınandığım zaman da onları anlardım.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون کفم زین حل و عقد او تهیست  ** ای عجب این معجبی من ز کیست 
- Bu işleri bağlayıp çözmek elimde değil, değil de yine de bu ululanmam, bu kendimi beğenmem nedir?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    دیده را نادیده خود انگاشتم  ** باز زنبیل دعا برداشتم 
- Gördüğümü görmemiş sandım da yine dua zembilini kaldırdım.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون الف چیزی ندارم ای کریم  ** جز دلی دلتنگتر از چشم میم 
- Ey kerem sahibi, elif gibi hiçbir şeyim yok... Mimin gözünden daha dar bir gönlüm var ancak.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   این الف وین میم ام بود ماست  ** میم ام تنگست الف زو نر گداست    2330
- Bu elif, bu mim, varlığımızın anasıdır. Anamız olan mimin eli dardır, elifse ondan daha yoksul!
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن الف چیزی ندارد غافلیست  ** میم دلتنگ آن زمان عاقلیست 
- Elifin bir şeyi yok demek gaflettir, mim gibi gönlü daralmış bir hale gelmek akıl alâmetidir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در زمان بیهشی خود هیچ من  ** در زمان هوش اندر پیچ من 
- Kendimden geçtiğim zaman hiçim. Fakat aklım başıma geldi mi ıstıraplara düşer, kıvranır dururum.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هیچ دیگر بر چنین هیچی منه  ** نام دولت بر چنین پیچی منه 
- Artık böyle bir hiçe bir şey yükleme. Böyle kıvrandıran şeye devlet adını takma.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خود ندارم هیچ به سازد مرا  ** که ز وهم دارم است این صد عنا 
- Zaten beni iyileştirecek bir şeyim yok. Bu yüzlerce derde de vehimden uğradım.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   در ندارم هم تو داراییم کن  ** رنج دیدم راحتافزاییم کن    2335
- Hiçbir şeyim yok, o haldeyim işte. Bana lûtfet. Zahmetler çektim, rahatlaştır beni, rahatımı arttır benim.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هم در آب دیده عریان بیستم  ** بر در تو چونک دیده نیستم 
- Göz yaşlarıma gark oldum, üryan bir halde durmadayım. Senin kapını görecek göz yok bende.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آب دیدهی بندهی بیدیده را  ** سبزهای بخش و نباتی زین چرا 
- Gözsüz kuluna rahmet et de gözyaşları, şu yazıda bir yeşillik, bir ot bitirsin.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ور نمانم آب آبم ده ز عین  ** همچو عینین نبی هطالتین 
- Gözyaşım kalmazsa gözyaşı ihsan et. Peygamberin yaş dökücü gözleri gibi hani.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    او چو آب دیده جست از جود حق  ** با چنان اقبال و اجلال و سبق 
- O bile bunca devletiyle, bunca ululuğuyla, bunca ileri oluşuyla beraber Tanrı kereminden gözyaşı istedi.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   چون نباشم ز اشک خون باریکریس  ** من تهیدست قصور کاسهلیس    2340
- Artık benim gibi eli boş bir kâse yalayıcı, nasıl olur da kanlı gözyaşlarını iplik gibi salmaz?
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون چنان چشم اشک را مفتون بود  ** اشک من باید که صد جیحون بود 
- Öyle bir göz bile gözyaşına meftun olduktan sonra benim göz yaşlarım, yüzlerce ırmak olmalı.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    قطرهای زان زین دو صد جیحون به است  ** که بدان یک قطره انس و جن برست 
- Onun göz yaşlarının bir katrası, benim iki yüz ırmağımdan yeğdir. Çünkü o bir katrayla insanlar da kurtuldu, cinler de.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چونک باران جست آن روضهی بهشت  ** چون نجوید آب شورهخاک زشت 
- O cennet bahçesi bile yağmur isteyince çorak ve çirkin toprak nasıl istemez?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای اخی دست از دعا کردن مدار  ** با اجابت یا رد اویت چه کار 
- Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   نان که سد و مانع این آب بود  ** دست از آن نان میبباید شست زود    2345
- Ekmek bile bu göz yaşına mâni olursa elini ekmekten yumak gerek.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خویش را موزون و چست و سخته کن  ** ز آب دیده نان خود را پخته کن 
- Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  آواز دادن هاتف مر طالب گنج را و اعلام کردن از حقیقت اسرار آن 
- Hatifin, define arayan yoksula seslenmesi ve definenin hakikatini bildirmesi
 
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اندرین بود او که الهام آمدش  ** کشف شد این مشکلات از ایزدش 
- O böyle dua edip dururken Tanrı’dan ilham geldi, bu müşküller açıldı.