دیده را نادیده خود انگاشتم  ** باز زنبیل دعا برداشتم   
		    Gördüğümü görmemiş sandım da yine dua zembilini kaldırdım.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    چون الف چیزی ندارم ای کریم  ** جز دلی دلتنگتر از چشم میم   
		    Ey kerem sahibi, elif gibi hiçbir şeyim yok... Mimin gözünden daha dar bir gönlüm var ancak.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   این الف وین میم ام بود ماست  ** میم ام تنگست الف زو نر گداست      2330  
		    Bu elif, bu mim, varlığımızın anasıdır. Anamız olan mimin eli dardır, elifse ondan daha yoksul!  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    آن الف چیزی ندارد غافلیست  ** میم دلتنگ آن زمان عاقلیست   
		    Elifin bir şeyi yok demek gaflettir, mim gibi gönlü daralmış bir hale gelmek akıl alâmetidir.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    در زمان بیهشی خود هیچ من  ** در زمان هوش اندر پیچ من   
		    Kendimden geçtiğim zaman hiçim. Fakat aklım başıma geldi mi ıstıraplara düşer, kıvranır dururum.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    هیچ دیگر بر چنین هیچی منه  ** نام دولت بر چنین پیچی منه   
		    Artık böyle bir hiçe bir şey yükleme. Böyle kıvrandıran şeye devlet adını takma.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    خود ندارم هیچ به سازد مرا  ** که ز وهم دارم است این صد عنا   
		    Zaten beni iyileştirecek bir şeyim yok. Bu yüzlerce derde de vehimden uğradım.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   در ندارم هم تو داراییم کن  ** رنج دیدم راحتافزاییم کن      2335  
		    Hiçbir şeyim yok, o haldeyim işte. Bana lûtfet. Zahmetler çektim, rahatlaştır beni, rahatımı arttır benim.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    هم در آب دیده عریان بیستم  ** بر در تو چونک دیده نیستم   
		    Göz yaşlarıma gark oldum, üryan bir halde durmadayım. Senin kapını görecek göz yok bende.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    آب دیدهی بندهی بیدیده را  ** سبزهای بخش و نباتی زین چرا   
		    Gözsüz kuluna rahmet et de gözyaşları, şu yazıda bir yeşillik, bir ot bitirsin.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    ور نمانم آب آبم ده ز عین  ** همچو عینین نبی هطالتین   
		    Gözyaşım kalmazsa gözyaşı ihsan et. Peygamberin yaş dökücü gözleri gibi hani.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    او چو آب دیده جست از جود حق  ** با چنان اقبال و اجلال و سبق   
		    O bile bunca devletiyle, bunca ululuğuyla, bunca ileri oluşuyla beraber Tanrı kereminden gözyaşı istedi.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   چون نباشم ز اشک خون باریکریس  ** من تهیدست قصور کاسهلیس      2340  
		    Artık benim gibi eli boş bir kâse yalayıcı, nasıl olur da kanlı gözyaşlarını iplik gibi salmaz?  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    چون چنان چشم اشک را مفتون بود  ** اشک من باید که صد جیحون بود   
		    Öyle bir göz bile gözyaşına meftun olduktan sonra benim göz yaşlarım, yüzlerce ırmak olmalı.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    قطرهای زان زین دو صد جیحون به است  ** که بدان یک قطره انس و جن برست   
		    Onun göz yaşlarının bir katrası, benim iki yüz ırmağımdan yeğdir. Çünkü o bir katrayla insanlar da kurtuldu, cinler de.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    چونک باران جست آن روضهی بهشت  ** چون نجوید آب شورهخاک زشت   
		    O cennet bahçesi bile yağmur isteyince çorak ve çirkin toprak nasıl istemez?  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    ای اخی دست از دعا کردن مدار  ** با اجابت یا رد اویت چه کار   
		    Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin?  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   نان که سد و مانع این آب بود  ** دست از آن نان میبباید شست زود      2345  
		    Ekmek bile bu göz yaşına mâni olursa elini ekmekten yumak gerek.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    خویش را موزون و چست و سخته کن  ** ز آب دیده نان خود را پخته کن   
		    Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir!  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  
		  آواز دادن هاتف مر طالب گنج را و اعلام کردن از حقیقت اسرار آن   
		  Hatifin, define arayan yoksula seslenmesi ve definenin hakikatini bildirmesi  
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    اندرین بود او که الهام آمدش  ** کشف شد این مشکلات از ایزدش   
		    O böyle dua edip dururken Tanrı’dan ilham geldi, bu müşküller açıldı.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    کو بگفتت در کمان تیری بنه  ** کی بگفتندت که اندر کش تو زه   
		    Dendi ki: Hatif sana yaya bir ok koy, at dedi, yayın zıhını adamakıllı çek demedi ki.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    او نگفتت که کمان را سختکش  ** در کمان نه گفت او نه پر کنش   
		    Yayı iyice ta kulağına kadar çek demedi, bir ok koy,atıver dedi.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   از فضولی تو کمان افراشتی  ** صنعت قواسیی بر داشتی      2350  
		    Sen, ukalâlığından yayı çekmeye okçuluk hünerini göstermeye kalkıştın.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    ترک این سخته کمانی رو بگو  ** در کمان نه تیر و پریدن مجو   
		    Bu katı yayı bırak da yürü, alelâde yaya bir ok koy, fazla gitmesine savaşma.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    چون بیفتد بر کن آنجا میطلب  ** زور بگذار و بزاری جو ذهب   
		    Düştüğü yeri kaz, defineyi orada bulmaya çalış, altınları elde et.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    آنچ حقست اقرب از حبل الورید  ** تو فکنده تیر فکرت را بعید   
		    Tanrı, şah damarından yakındır insana. Halbuki sen ok gibi olan düşünceni uzaklara atmadasın.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    ای کمان و تیرها بر ساخته  ** صید نزدیک و تو دور انداخته   
		    Ey yayı kurup oku atan! Av yakında, sen uzağa düşmüşsün.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   هرکه دوراندازتر او دورتر  ** وز چنین گنجست او مهجورتر      2355  
		    Kim daha uzağa ok atarsa daha uzaktadır. Böyle bir defineden daha uzağa düşer o.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    فلسفی خود را از اندیشه بکشت  ** گو بدو کوراست سوی گنج پشت   
		    Filozof kendisini düşünceyle öldürdü. Koş de ona, zaten defineye arkasını çevirmiştir o.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    گو بدو چندانک افزون میدود  ** از مراد دل جداتر میشود   
		    Koş de. Ne kadar fazla koşarsa gönlünün muradından o kadar uzaklaşır.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    جاهدوا فینا بگفت آن شهریار  ** جاهدوا عنا نگفت ای بیقرار   
		    Padişah, “Bizim için savaşanlar” dedi, bizden uzaklaşmaya çalışanlar demedi a kararsız adam!  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    همچو کنعان کو ز ننگ نوح رفت  ** بر فراز قلهی آن کوه زفت   
		    Kenan gibi hani. O da Nuh’dan arlandı da o koca dağın tepesine çıkmaya kalkıştı.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   هرچه افزونتر همیجست او خلاص  ** سوی که میشد جداتر از مناص      2360  
		    Kurtulmak için dağa ne kadar koştu, tırmandıysa kurtuluştan o kadar uzaklaştı.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    همچو این درویش بهر گنج و کان  ** هر صباحی سختتر جستی کمان   
		    Her sabah, daha katı bir yayla daha uzağa ok atıp define arayan bu yoksul gibi.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    هر کمانی کو گرفتی سختتر  ** بود از گنج و نشان بدبختتر   
		    Daha katı olan her yayı, eline aldıkça defineden o derece mahrum olmaktaydı.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    این مثل اندر زمانه جانی است  ** جان نادانان به رنج ارزانی است   
		    Bu atalar sözü, âlemde söylenir durur: Şeytanın canı azapta gerek.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    زانک جاهل ننگ دارد ز اوستاد  ** لاجرم رفت و دکانی نو گشاد   
		    Çünkü bilgisiz kişi hocadan utanır, kalkar, gidip yeni bir dükkân açar.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   آن دکان بالای استاد ای نگار  ** گنده و پر کزدمست و پر ز مار      2365  
		    Ustana danışmadan açtığın o dükkân, bil ki kokmuş bir dükkândır, akreplerle, yılanlarla doludur o suretten ibaret adam!  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    زود ویران کن دکان و بازگرد  ** سوی سبزه و گلبنان و آبخورد   
		    Çabuk yık bu dükkânı da yeşilliğe, gül fidanlarına, içilecek suların bulunduğu yere dön!  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    نه چو کنعان کو ز کبر و ناشناخت  ** از که عاصم سفینهی فوز ساخت   
		    Kibrinden, işin iç yüzünü bilmediğinden gûya kendisini kurtaracak dağı kurtuluş gemisi yapmaya kalkışan Kenan’a benzemez.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    علم تیراندازیش آمد حجاب  ** وان مراد او را بده حاضر به جیب   
		    O define arayana da okçuluğu hicap oldu. Halbuki isteği hazırdı, koynundaydı.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    ای بسا علم و ذکاوات و فطن  ** گشته رهرو را چو غول و راهزن   
		    Nice bilgi, nice zekâ, nice anlayış vardır ki yolcuya bir gulyabani, bir harami kesilir.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   بیشتر اصحاب جنت ابلهند  ** تا ز شر فیلسوفی میرهند      2370  
		    Cennetliklerin çoğu ahmaktır. Bu suretle de filozofun şerrinden kurtulur onlar.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    خویش را عریان کن از فضل و فضول  ** تا کند رحمت به تو هر دم نزول   
		    Kendini faziletten de üryan bir hale getir, saçma şeylerden de... Böylece rahmet, her an sana insin dursun.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    زیرکی ضد شکستست و نیاز  ** زیرکی بگذار و با گولیبساز   
		    Anlayışlı olmak; sınıklığın, niyazın zıddıdır. Anlayışlı olmayı bırak, ahmaklıkla uzlaşmaya bak.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    زیرکی دان دام برد و طمع و گاز  ** تا چه خواهد زیرکی را پاکباز   
		    Anlayışı hırs ve tamah tuzağı bil. Temiz kişinin şeytan gibi akıllı olmakla ne işi var?  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    زیرکان با صنعتی قانع شده  ** ابلهان از صنع در صانع شده   
		    Aklı, fikri ileri olanlar, bir sanatla kanaat ederler. Fakat o kadar ileri anlayışlı olmayanlar sanatı görür, sanatkârı bulurlar.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   
		   زانک طفل خرد را مادر نهار  ** دست و پا باشد نهاده بر کنار      2375  
		    Ana, küçücük yavrusunu gündüzün kucağına alır, ona el ayak olur, onu her şeyden korur.  
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  
		  حکایت آن سه مسافر مسلمان و ترسا و جهود و آن کی به منزل قوتی یافتند و ترسا و جهود سیر بودند گفتند این قوت را فردا خوریم مسلمان صایم بود گرسنه ماند از آنک مغلوب بود   
		  Biri Müslüman , öbürü Hıristiyan, üçüncüsü de Yahudi olan üç yolcu, bir konak yerinde yiyecek buldular. Hıristiyanla Yahudi tokdu, bunu yarın yiyelim dediler Müslüman, o gün oruçluydu, fakat onlarla başa çıkamadığından aç kaldı  
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    یک حکایت بشنو اینجا ای پسر  ** تا نگردی ممتحن اندر هنر   
		    Oğul, burada bir hikâye dinle de hünerine kapılıp belâlara uğrama.  
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    
		    آن جهود و مومن و ترسا مگر  ** همرهی کردند با هم در سفر   
		    Bir Yahudi, bir Müslüman, bir de Hıristiyan yolda arkadaş oldular.