برکشیدش فوق این نیلیحصار ** مرغ گردونی چو چغزش زاغوار
Onun için gökyüzü kuşu, karganın kurbağayı havalandırması gibi onu alıp bu gök kubbenin üstüne çıkardı.
قصهی عبدالغوث و ربودن پریان او را و سالها میان پریان ساکن شدن او و بعد از سالها آمدن او به شهر و فرزندان خویش را باز ناشکیفتن او از آن پریان بحکم جنسیت و همدلی او با ایشان
Abdülgavs’i perilerin kapıp götürmeleri,yıllarca periler arasında kalması, yıllardan sonra şehrine, çocuklarının yanına gelmesi, fakat perilerden olduğu ve mâna bakımından gönlü onlarda bulunduğu için dayanamayıp cinsiyet yüzünden yine perilerin yanına gitmesi
بود عبدالغوث همجنس پری ** چون پری نه سال در پنهانپری
Abdülgavs da peri cinsindendi de peri gibi tam dokuz yıl gizlice kanat çırpıp uçtu.
شد زنش را نسل از شوی دگر ** وآن یتیمانش ز مرگش در سمر 2975
Karısı başka bir kocaya vardı, ondan çocukları oldu. Kendi yetimleriyse babalarının ölümünü konuşurlar;
که مرورا گرگ زد یا رهزنی ** یا فتاد اندر چهی یا مکمنی
Acaba onu kurt mu paraladı, yoksa eşkiya mı öldürdü; yoksa bir kuyuya mı düştü, yahut da bir pusuya mı uğradı? Derlerdi.
جمله فرزندانش در اشغال مست ** خود نگفتندی که بابایی بدست
Çocuklarının hepsi de düşüncelere dalarlar, hiç biri babamız sağ demezdi.
بعد نه سال آمد او هم عاریه ** گشت پیدا باز شد متواریه
Tam dokuz yıl sonra fakat yine iğreti olarak meydana çıktı, bir müddet sonra yine gözden kayboldu.
یک مهی مهمان فرزندان خویش ** بود و زان پس کس ندیدش رنگ بیش
Bir ay oğullarına konuk oldu. Ondan sonra hiç kimse, bir daha onun rengini bile görmedi.
برد هم جنسی پریانش چنان ** که رباید روح را زخم سنان 2980
Kılıç yarası, bedenden ruhu nasıl çalarsa peri cinsinden oluşu onu, insanlar arasından öyle kaptı işte.
چون بهشتی جنس جنت آمدست ** هم ز جنسیت شود یزدانپرست
Cennetlik, cennet cinsinden olduğu için bu cinsiyet bakımından Tanrı’ya tapar.
نه نبی فرمود جود و محمده ** شاخ جنت دان به دنیا آمده
Peygamber “Hamd ve cömertlik, dünyaya uzanmış cennet dallarıdır” demedi mi?
مهرها را جمله جنس مهر خوان ** قهرها را جمله جنس قهر دان
Bütün sevgileri, lûtufları, sevgi ve lûtuf cinsinden bil, bütün kahırları da kahır cinsinden.
لاابالی لا ابالی آورد ** زانک جنس هم بوند اندر خرد
Küstahlık, küstahlığı doğurur, aldatan aldanır. Çünkü bunlar akıl bakımından birbirlerinin cinsidir.
بود جنسیت در ادریس از نجوم ** هشت سال او با زحل بد در قدوم 2985
İdris yıldızların cinsindendi. Onun için sekiz yıl Zuhal’de kaldı.
در مشارق در مغارب یار او ** همحدیث و محرم آثار او
Zuhal, doğularda da onun dostu oldu, batılarda da, herhalde onunla konuştu, onun sırlarına mahrem oldu.
بعد غیبت چونک آورد او قدوم ** در زمین میگفت او درس نجوم
Kaybolduktan sonra tekrar dünyaya gelince yeryüzünde nücum bilgisine dair ders verirdi.
پیش او استارگان خوش صف زده ** اختران در درس او حاضر شده
Önünde yıldızlar güzelce saf kurarlar, dersinde bulunurlardı.
آنچنان که خلق آواز نجوم ** میشنیدند از خصوص و از عموم
Bir derecede ki aşağılık yukarılık bütün halk, yıldızların seslerini duyarlardı.
جذب جنسیت کشیده تا زمین ** اختران را پیش او کرده مبین 2990
Cins olma çekişi, yıldızları ta yeryüzüne kadar çekmiş, onun yanına getirmişti.
هر یکی نام خود و احوال خود ** باز گفته پیش او شرح رصد
Her yıldız, kendi adını, halini, nasıl rasat edileceğini ona açar, söylerdi.
چیست جنسیت یکی نوع نظر ** که بدان یابند ره در همدگر
Cinsiyet nedir? Bir çeşit bakış. Bununla bir cinsten olanlar, birbirlerine yol bulur, birbirlerine kavuşurlar.
آن نظر که کرد حق در وی نهان ** چون نهد در تو تو گردی جنس آن
Tanrı, birisine verdiği bakışı sana da verse sen de onun cinsinden olursun.
هر طرف چه میکشد تن را نظر ** بیخبر را کی کشاند با خبر
Bedeni her yana çeken nedir? bakıştır. Haberdar olan, nasıl olur da bihaberi bildiği tarafa çeker?
چونک اندر مرد خوی زن نهد ** او مخنث گردد و گان میدهد 2995
Erkekte kadın huyu oldu mu puşt olur, namussuzluk eder.
چون نهد در زن خدا خوی نری ** طالب زن گردد آن زن سعتری
Kadına erkek huyu verdi mi kadın, kadın arar, sevici olur.
چون نهد در تو صفات جبرئیل ** همچو فرخی بر هواجویی سبیل
Tanrı, sana Cebrail sıfatlarını verirse kuş gibi uçar, havalarda yol ararsın.
منتظر بنهاده دیده در هوا ** از زمین بیگانه عاشق بر سما
Gözün, havayı gözler durur. Yeryüzüne yabancı kesilir, gökyüzüne âşık olursun.
چون نهد در تو صفتهای خری ** صد پرت گر هست بر آخر پری
Fakat sana eşek huyu verirse yüzlerce kanadın olsa uçar, ahıra konarsın!
از پی صورت نیامد موش خوار ** از خبیثی شد زبون موشخوار 3000
Aşağılık fare, suret bakımından aşağı olmadı. Pisliğinden çaylağa zebun oldu.
طعمهجوی و خاین و ظلمتپرست ** از پنیر و فستق و دوشاب مست
Yemek peşinde koşan hain olan, karanlığa tapan, peynir, fıstık ve pekmezle sarhoş olur.
باز اشهب را چو باشد خوی موش ** ننگ موشان باشد و عار وحوش
Eşsiz doğan kuşunda bile fare huyu olursa farelere ar olur, hayvanlar ondan utanırlar.
خوی آن هاروت و ماروت ای پسر ** چون بگشت و دادشان خوی بشر
Oğul Harut’la Marut’a Tanrı insan huyunu verdi, melek huyları değişti.
در فتادند از لنحن الصافون ** در چه بابل ببسته سرنگون
“Biz Tanrıya ibadet için saflar kurmuşuz” makamından aşağıya düştüler, Bâbil kuyusuna baş aşağı asıldılar.
لوح محفوظ از نظرشان دور شد ** لوح ایشان ساحر و مسحور شد 3005
Levhi mahfuz, gözlerinden uzaklaştı, levhleri büyü yapan ve büyülenen kişilerin bedenleri oldu.
پر همان و سر همان هیکل همان ** موسیی بر عرش و فرعونی مهان
Kanatları aynı, başları aynı, bedenleri aynı fakat birisi arz üstünde Musa, öbürü aşağılık yerlerde hor hakir Firavun.
در پی خو باش و با خوشخو نشین ** خوپذیری روغن گل را ببین
Huy peşinde yürü, iyi huyluyla düş kalk. Gül bağına bak, nasıl gülün huyunu almış.
خاک گور از مرد هم یابد شرف ** تا نهد بر گور او دل روی و کف
Mezar toprağı bile insanla şereflenir; gönül ona elini kor, yüzünü sürer.
خاک از همسایگی جسم پاک ** چون مشرف آمد و اقبالناک
Toprak bile temiz bir bedenle komşu olduğundan şereflenir, devlet bulursa,
پس تو هم الجار ثم الدار گو ** گر دلی داری برو دلدار جو 3010
Artık sen “Önce komşu gerek sonra ev” de. Gönlün varsa yürü, bir gönül sahibi dost ara.
خاک او همسیرت جان میشود ** سرمهی چشم عزیزان میشود
Onun toprağı bile can huyunu almış, aziz kişilerin gözlerine sürme olmuştur.
ای بسا در گور خفته خاکوار ** به ز صد احیا به نفع و انتشار
Nice toprak gibi mezarlarda yatanlar var ki faydaları, feyizleri bakımından yüzlerce diriden yeğ.
سایه برده او و خاکش سایهمند ** صد هزاران زنده در سایهی ویند
Gölgesini gizlemiş ama toprağı, gölge vermekte. Yüz binlerce diri, onun gölgesinde gölgelenmekte.
داستان آن مرد کی وظیفه داشت از محتسب تبریز و وامها کرده بود بر امید آن وظیفه و او را خبر نه از وفات او حاصل از هیچ زندهای وام او گزارده نشد الا از محتسب متوفی گزارده شد چنانک گفتهاند لیس من مات فاستراح بمیت انما المیت میت الاحیاء
Bir adamın Tebriz muhtesibinden aylığı vardı. O aylığa güvenerek borç etmişti. Muhtesibin ölümünden haberi yoktu. Hâsılı onun borcunu kimse vermedi, yine o ölmüş olan muhtesip verdi. Nitekim demişlerdir: Ölüp rahatlaşan ölü değildir, Ölü, yaşadığı halde ölen kişidir
آن یکی درویش ز اطراف دیار ** جانب تبریز آمد وامدار
Bir yoksul borçlanmış, civar memleketlerden kalkıp Tebriz’e gelmişti.
نه هزارش وام بد از زر مگر ** بود در تبریز بدرالدین عمر 3015
Dokuz bin altın borcu vardı. O vakit de Tebriz’de Bedrettin Ömer, muhtesipti.
محتسب بد او به دل بحر آمده ** هر سر مویش یکی حاتمکده
Bu öyle bir erdi ki gönlü âdeta bir denizdi. Her kılı bir Hatem kesilmişti.
حاتم ار بودی گدای او شدی ** سر نهادی خاک پای او شدی
Hatem, dünyada olsa ona yoksul olur, önüne baş kor, ayağına toprak olmayı canına minnet bilirdi.
گر بدادی تشنه را بحری زلال ** در کرم شرمنده بودی زان نوال
Birisine bir deniz dolusu iyi su verse o vergisinden utanırdı.
ور بکردی ذرهای را مشرقی ** بودی آن در همتش نالایقی
Bir zerreyi doğu güneşi haline getirse bu ihsanı bile kendisine lâyık görmezdi.
بر امید او بیامد آن غریب ** کو غریبان را بدی خویش و نسیب 3020
O garip, muhtesipten bir kerem umarak gelmişti. Çünkü o, gariplere bir dost, bir hısım olmuştu âdeta.
با درش بود آن غریب آموخته ** وام بیحد از عطایش توخته
O garip kişi de âdeta onun kapısına kapılanmış, ihsanını umarak tekrar borç vermeye başlamıştı.
هم به پشت آن کریم او وام کرد ** که ببخششهاش واثق بود مرد
O kerem sahibine güvenerek, onun vergilerini umarak borçlanmaktaydı.