در دل خوارمشه این دم کار کرد ** اسپ را در منظر شه خوار کرد 3460
Bu söz, Harzemşah’ın gönlüne tesir etti. At gözünden düştü.
چون غرض دلاله گشت و واصفی ** از سه گز کرباس یابی یوسفی
Bir alım satımda garaz, vasıta olur, satılan şeyi o överse bir Yusuf’u, üç arşın beze alırsın.
چونک هنگام فراق جان شود ** دیو دلال در ایمان شود
Can verme çağında da şeytan, vasıtalık eder, senden iman incisi alır.
پس فروشد ابله ایمان را شتاب ** اندر آن تنگی به یک ابریق آب
Ahmak derhal o sıkışık zamanda bir ibrik suya imanını satıverir.
وان خیالی باشد و ابریق نی ** قصد آن دلال جز تخریق نی
Halbuki o su ibriği değildir, bir hayalden ibarettir. O vasıtalık eden ibrik, ancak bir hile peşindedir. Bir kötülük yapmak ister.
این زمان که تو صحیح و فربهی ** صدق را بهر خیالی میدهی 3465
Şimdi sağlam ve semizken bile doğru şeyi bir hayal için verip duruyorsun.
میفروشی هر زمانی در کان ** همچو طفلی میستانی گردگان
Çocuk gibi her an madendeki inciyi satıp yerine ceviz almaktasın.
پس در آن رنجوری روز اجل ** نیست نادر گر بود اینت عمل
Ecel gününün o hastalığında böyle bir şeyi yaparsan şaşılmaz artık.
در خیالت صورتی جوشیدهای ** همچو جوزی وقت دق پوسیدهای
Hayalinde bir surettir coşmuştur. Fakat sınama zamanında ceviz gibi çürümüş bir şey.
هست از آغاز چون بدر آن خیال ** لیک آخر میشود همچون هلال
O hayal ilk zuhur ettiği zaman dolunay gibidir. Ama sonunda yeni aya döner.
گر تو اول بنگری چون آخرش ** فارغ آیی از فریب فاترش 3470
Önce bakınca onu sonra ne hale gelecekse öyle görürsen, aldanmaz, ondan kurtulursun.
جوز پوسیدهست دنیا ای امین ** امتحانش کم کن از دورش ببین
Ey emin kişi! Dünya çürük bir cevizdir. Onu pek sınama, uzaktan bak.
شاه دید آن اسپ را با چشم حال ** وآن عمادالملک با چشم مل
Padişah, o atı hal gözüyle gördü, İmadülmülk meal gözüyle.
چشم شه دو گز همی دید از لغز ** چشم آن پایاننگر پنجاه گز
Padişahın gözü titredi, ancak iki arşınlık yolu gördü. O sonu gören erse elli arşınlık yolu gördü.
آن چه سرمهست آنک یزدان میکشد ** کز پس صد پرده بیند جان رشد
Tanrının insanın gözüne çektiği o sürme, ne sürmedir ki can, yüzlerce perdenin ardındaki yolu görür.
چشم مهتر چون به آخر بود جفت ** پس بدان دیده جهان را جیفه گفت 3475
Kainatın ulusunun gözü, sonu görmeyle eş olmuştu. O yüzden cihanı leş gördü.
زین یکی ذمش که بشنود او وحسپ ** پس فسرد اندر دل شه مهر اسپ
Padişah, bir kerecik bu zemmi duymakla iktifa etti; gönlü attan soğudu gitti.
چشم خود بگذاشت و چشم او گزید ** هوش خود بگذاشت و قول او شنید
Kendi gözünü bıraktı, onun gözünü kabul etti.
این بهانه بود و آن دیان فرد ** از نیاز آن در دل شه سرد کرد
Kendi aklını bıraktı, onun sözünü duydu.
در ببست از حسن او پیش بصر ** آن سخن بد در میان چون بانگ در
Bu bir bahaneydi. O tek Tanrı, at sahibinin yalvarması yüzünden Padişahı attan soğuttu. Atın güzelliğini örttü ona göstermedi. O söz de arada kapı gıcırtısı gibiydi.
پرده کرد آن نکته را بر چشم شه ** که از آن پرده نماید مه سیه 3480
O sözü padişahın gözüne bir perde yaptı. Ay, o perdenin ardından kara göründü.
پاک بنایی که بر سازد حصون ** در جهان غیب از گفت و فسون
Ne temiz mimar ki gayp aleminde sözle, afsunla kaleler yapar.
بانگ در دان گفت را از قصر راز ** تا که بانگ وا شدست این یا فراز
Sözü, sır köşkünün kapısının sesi bil. Bu ses kapının açılmasından mı geliyor kapının kapanmasından mı? Buna dikkat et.
بانگ در محسوس و در از حس برون ** تبصرون این بانگ و در لا تبصرون
Kapı sesi duyulur kapı görünmez. Bu sesi görürsünüz kapıyı görmezsiniz.
چنگ حکمت چونک خوشآواز شد ** تا چه در از روض جنت باز شد
Hikmet çengi o bir ses verdi mi dikkat et. Bakalım cennet kapılarından hangisi açıldı.
بانگ گفت بد چو دروا میشود ** از سقر تا خود چه در وا میشود 3485
Kötü söz kapısı açıldı mı bak bakalım cehennemin hangi kapısı açıldı?
بانگ در بشنو چو دوری از درش ** ای خنک او را که وا شد منظرش
Kapısından uzak olsan da sesini duy. Ne mutlu gözü de açık olan kişiye!
چون تو میبینی که نیکی میکنی ** بر حیات و راحتی بر میزنی
İyilik ettiğin müddetçe görürsün ki iyi yaşamaktasın gönlün rahat.
چونک تقصیر و فسادی میرود ** آن حیات و ذوق پنهان میشود
Fakat bir kötülükte bulundun, bir fenalık ettin mi o yaşayış o zevk gizleniverir.
دید خود مگذار از دید خسان ** که به مردارت کشند این کرکسان
Bu aşağılık kişilerin görüşüne uyup kendi görüşünü terk etme. Bu gerkesler seni leşe doğru çekerler çünkü.
چشم چون نرگس فروبندی که چی ** هین عصاام کش که کورم ای اچی 3490
Nergis gibi gözlerini kapatıyor aman değneğimi tut beni yet ey ulu kişi diyorsun.
وان عصاکش که گزیدی در سفر ** خود ببینی باشد از تو کورتر
Halbuki seni götürmek için seçtiğin o sopacıya dikkat edersen görürsün ki o senden de kördür.
دست کورانه به حبل الله زن ** جز بر امر و نهی یزدانی متن
Kör gibi elini at, Tanrı ipine yapış. Tanrının emrinden, nehyinden başka bir şeyin etrafında dönüp dolaşma.
چیست حبلالله رها کردن هوا ** کین هوا شد صرصری مر عاد را
Tanrı ipi nedir? Heva ve hevesi terk etmek. Bu heva ve heves Ad kavmine bir kasırga kesilmiştir.
خلق در زندان نشسته از هواست ** مرغ را پرها ببسته از هواست
Halk heva ve heves yüzünden zindanda oturmaktadır. Kuşun kanadı heva ve heves yüzünden bağlanmıştır.
ماهی اندر تابهی گرم از هواست ** رفته از مستوریان شرم از هواست 3495
Balık heva ve heves yüzünden kızgın tavaya düşer. Namuslu adamlardan utanma arlanma heva ve heves yüzünden gider.
خشم شحنه شعلهی نار از هواست ** چارمیخ و هیبت دار از هواست
Şahnenin gözü, heva ve hevesten bir ateş yalımıdır. Çarmıha gerilmek ve darağacının korkunçluğu heva ve heves yüzündendir.
شحنهی اجسام دیدی بر زمین ** شحنهی احکام جان را هم ببین
Yer yüzünde beden şahnelerini gördün ya, can aleminin hükümlerini yürüten şahneleri de gör.
روح را در غیب خود اشکنجههاست ** لیک تا نجهی شکنجه در خفاست
Ruha gayp aleminde işkenceler vardır. Fakat sen sıçrayıp kurtulmadıkça bu işkenceler gizlidir.
چون رهیدی بینی اشکنجه و دمار ** زانک ضد از ضد گردد آشکار
Kurtuldun mu işkenceyi azabı görürsün çünkü zıt zıddıyla görünür.
آنک در چه زاد و در آب سیاه ** او چه داند لطف دشت و رنج چاه 3500
Kuyuda ve kara su içinde doğan, ovanın letafetiyle kuyunun zahmetini ne anlasın?
چون رها کردی هوا از بیم حق ** در رسد سغراق از تسنیم حق
Tanrı korkusuyla heva ve hevesten geçtin mi Tanrı tesniminden bir sağrak elde edersin.
لا تطرق فی هواک سل سبیل ** من جناب الله نحو السلسبیل
Heva ve hevesine uyup dolaşma. Bırak o yolu. Tanrı kapısına, selsebil ırmağına doğru gel.
لا تکن طوع الهوی مثل الحشیش ** ان ظل العرش اولی من عریش
Heva ve hevese uyup ot gibi yelin geldiği tarafa eğilme. Şüphe yok arş gölgesi, çerden çöpten yapılma kulübelerden yeğdir.
گفت سلطان اسپ را وا پس برید ** زودتر زین مظلمه بازم خرید
Padişah, atı görürsün, sahibine verin. Tez beni bu günahtan kurtarın dedi.
با دل خود شه نفرمود این قدر ** شیر را مفریب زین راس البقر 3505
Fakat kendi kendine şu kadarcık bile söyleyemedi: Aslanı bu öküz başıyla aldatma.
پای گاو اندر میان آری ز داو ** رو ندوزد حق بر اسپی شاخ گاو
Hileyle ortaya öküz ayağını getirmedesin. Yürü, Tanrı ata öküz boynuzunu vermez.
بس مناسب صنعتست این شهره زاو ** کی نهد بر جسم اسپ او عضو گاو
Bu şöhret sahibi mimar, sanatını uygun yapar. Hiç atın bedenine öküz azası koyar mı?
زاو ابدان را مناسب ساخته ** قصرهای منتقل پرداخته
Mimar, bedenleri uygun yaratmıştır. Köşkleri, bir yerden bir yere götürülür bir tarz da kurmuştur.
در میان قصرها تخریجها ** از سوی این سوی آن صهریجها
Köşklerin arasına balkonlar çıkarmış, bir taraftan öbür tarafa sarnıçlar açmıştır.