صورت نان و نمک کان نعمتست ** فایدهش آن قوت بیصورتست
Bir nimet olan ekmek ve tuz suretinin eseri suretsiz olan kuvvettir.
در مصاف آن صورت تیغ و سپر ** فایدهش بیصورتی یعنی ظفر 3735
Savaşta kılıç ve kalkan sureti suretsizlikle yani düşmana üstün olmayla sona erer.
مدرسه و تعلیق و صورتهای وی ** چون به دانش متصل شد گشت طی
Medrese medreseye gidip gelme medresenin türlü, türlü suretleri insan bilgi sahibi olunca dürülür gider.
این صور چون بندهی بیصورتند ** پس چرا در نفی صاحبنعمتند
Bu suretler suretsizliğin kuluyken nasıl oluyor da o nimet sahibine yok diyorlar?
این صور دارد ز بیصورت وجود ** چیست پس بر موجد خویشش جحود
Bu suretler suretsizlikten vücut bulmuştur. Peki kendilerine bu varlığı verene şu aykırı gidiş onu şu inkar ediş nedir ki?
خود ازو یابد ظهور انکار او ** نیست غیر عکس خود این کار او
Ha.. suretin inkarı da ondan olur ondan zuhur eder. Bu iş de onun bir aksidir zaten.
صورت دیوار و سقف هر مکان ** سایهی اندیشهی معمار دان 3740
Her yurdun duvar tavan ve sair suretlerini mimarın düşüncesinin gölgesi bil.
گرچه خود اندر محل افتکار ** نیست سنگ و چوب و خشتی آشکار
Düşünce zamanında taş, tahta ve kerpiç meydanda değildir ama bu, böyledir.
فاعل مطلق یقین بیصورتست ** صورت اندر دست او چون آلتست
Dilediği gibi iş yapan suretsizliktir. Suret, onun elinde bir alete benzer.
گه گه آن بیصورت از کتم عدم ** مر صور را رو نماید از کرم
Bazı, bazı o suretsiz varlık, yokluk gizliliğinden kerem eder, suretlere yüz gösterir.
تا مدد گیرد ازو هر صورتی ** از کمال و از جمال و قدرتی
Her suret ondan yardım görür. Bu suretle onun yüceliğinden güzelliğinden kudretinden var olur.
باز بیصورت چو پنهان کرد رو ** آمدند از بهر کد در رنگ و بو 3745
Derken yine suretsiz varlık, yüzünü gizler. Suretler ihtiyaçlarından renk ve koku aleminde dilenciliğe başlarlar.
صورتی از صورت دیگر کمال ** گر بجوید باشد آن عین ضلال
Bu suret başka bir suretten yücelik dilerse bu, yol azıtmanın, sapıklığın ta kendisidir.
پس چه عرضه میکنی ای بیگهر ** احتیاج خود به محتاجی دگر
A cevhersiz şu halde neden ihtiyacını başka bir ihtiyaç sahibine arz edersin.
چون صور بندهست بر یزدان مگو ** ظن مبر صورت به تشبیهش مجو
Mademki suretler kuldur, Tanrı’ya suret deme. Onu suret sanma, onu bir şeye benzetmeye kalkışma.
در تضرع جوی و در افنای خویش ** کز تفکر جز صور ناید به پیش
Yalvar yakar kendini yok etmeye savaş. Çünkü düşünceden suretlerden başka bir şey meydana gelmez.
ور ز غیر صورتت نبود فره ** صورتی کان بیتو زاید در تو به 3750
Başka bir suretle gelişmiyor, semirmiyorsan sende, sen yokken doğan suret elbette daha iyidir.
صورت شهری که آنجا میروی ** ذوق بیصورت کشیدت ای روی
Bir şehre gider, o şehrin suretine ulaşırsın. A yolcu, seni oraya çeken suretsizliktir.
پس به معنی میروی تا لامکان ** که خوشی غیر مکانست و زمان
Mana bakımından, hatta mekansızlık alemine kadar da gidersin. Çünkü zevk ve hoşluk, mekan ve zaman aleminden gayrı bir alemdir.
صورت یاری که سوی او شوی ** از برای مونسیاش میروی
Bir sevgilinin suretine gidersin, onunla eş olmaya, arkadaşlık etmeye can atarsın.
پس بمعنی سوی بیصورت شدی ** گرچه زان مقصود غافل آمدی
Maksattan gafilsin ama mana bakımından suretsizliğe gittin yine.
پس حقیقت حق بود معبود کل ** کز پی ذوقست سیران سبل 3755
Şu halde hakikatte herkesin taptığı Hak’tır. Çünkü yollara gidenler zevk için giderler suretsizliğe doğru yürürler.
لیک بعضی رو سوی دم کردهاند ** گرچه سر اصلست سر گم کردهاند
Ama bazıları yüzlerini kuyruğa tutmuşlardır. Baş, asıldır ama başı kaybetmişlerdir onlar.
لیک آن سر پیش این ضالان گم ** میدهد داد سری از راه دم
Baş, bu sapıklar tarafından kaybedilmiştir. Fakat baş, kuyruk yolundan başlık eder.
آن ز سر مییابد آن داد این ز دم ** قوم دیگر پا و سر کردند گم
O, baştan imdat görür, bu kuyruktan. Bir tayfa vardır ki onlar başı da kaybetmişlerdir, kuyruğu da.
چونک گم شد جمله جمله یافتند ** از کم آمد سوی کل بشتافتند
Hepsi ve her şey kayboldu mu hepsini ve her şeyi bulurlar. Her varlığı her sureti yok etmeye yolundan, külle koşup ulaşırlar.
دیدن ایشان در قصر این قلعهی ذات الصور نقش روی دختر شاه چین را و بیهوش شدن هر سه و در فتنه افتادن و تفحص کردن کی این صورت کیست
Şehzadelerin Zatüssuver kalesindeki köşkte Çin padişahinin kızının resmini görmeleri, üçünün de kendisinden geçmesi, ona aşık olması, Bu kimin resmi? diye arayıp sormaları.
این سخن پایان ندارد آن گروه ** صورتی دیدند با حسن و شکوه 3760
Bu söze son yoktur. Şehzadeler, kalede pek güzel pek alımlı bir resim gördüler.
خوبتر زان دیده بودند آن فریق ** لیک زین رفتند در بحر عمیق
Bundan daha güzel kız görmüşlerdi ama bu resmi görünce derin bir denize daldılar sanki.