زر در اندازید بر روی نمد ** دست بیرون کرد از تعجیل خود
Kilimin üstüne bir miktar altın attı. Hoca, hemen aceleyle kilimden elini çıkarıp altınları aldı.
تا نگیرد آن کفنخواه آن صله ** تا نهان نکند ازو آن دهدله
Kefencinin almasına, verilen altınları gizlemesine meydan bile bırakmadı o aceleci adam.
مرده از زیر نمد بر کرد دست ** سر برون آمد پی دستش ز پست
Ölü, kilimden elini uzatıp paraları aldıktan sonra başını kilimden çıkardı.
گفت با صدر جهان چون بستدم ** ای ببسته بر من ابواب کرم 3835
Padişaha dedi ki: ey bana kerem kapılarını kapayan bak nasıl aldım gördün ya.
گفت لیکن تا نمردی ای عنود ** از جناب من نبردی هیچ جود
Sadr-ı Cihan doğru dedi, aldın ama ölmedikçe kapımdan hiçbir şey koparamadın ya inatçı.
سر موتوا قبل موت این بود ** کز پس مردن غنیمتها رسد
“ Ölmeden önce ölün” sırrı budur işte. Çünkü ölümden sonra ganimetler elde edilir.
غیر مردن هیچ فرهنگی دگر ** در نگیرد با خدای ای حیلهگر
Ey hilebaz, Tanrıya karşı ölümden başka hiçbir hüner para etmez bir inayete uğramak yüzlerce çalışıp çabalamadan yeğdir.
یک عنایت به ز صد گون اجتهاد ** جهد را خوفست از صد گون فساد
Çalışıp çabalamanın yüzlerce çeşit bozukluğu olabilir. Çalışmada bu korku var.
وآن عنایت هست موقوف ممات ** تجربه کردند این ره را ثقات 3840
O inayet ölüme bağlıdır. Bu yolu, güvenilir erler sınadılar.
بلک مرگش بیعنایت نیز نیست ** بیعنایت هان و هان جایی مهایست
Ama ölüm de onun inayeti olmadıkça gelip çatmaz. Aman sen, sen ol inayete sığınmadan hiçbir yerde durma.
آن زمرد باشد این افعی پیر ** بی زمرد کی شود افعی ضریر
İnayet bu koca yılana zümrüttür. Yılan zümrüdü görmedikçe kör olur mu hiç?
حکایت آن دو برادر یکی کوسه و یکی امرد در عزب خانهای خفتند شبی اتفاقا امرد خشتها بر مقعد خود انبار کرد عاقبت دباب دب آورد و آن خشتها را به حیله و نرمی از پس او برداشت کودک بیدار شد به جنگ کی این خشتها کو کجا بردی و چرا بردی او گفت تو این خشتها را چرا نهادی الی آخره
İki kardeş vardı. Biri köseydi, öbürü genç. Bir bekar odasında kaldılar. Oğlan, geceleyin arkasına kerpiçler yığdı. Gecenin bir vakti, bekarlardan biri kalkıp ayaklarının ucuna basa basa geldi, bir takrip kerpiçleri oradan aldı. Çocuk uyanınca bu kerpiçleri niçin aldın ve nereye koydun diye savaşa başladı. Bekar der ki: Sen bu kerpiçleri niçin koydun?
امردی و کوسهای در انجمن ** آمدند و مجمعی بد در وطن
مشتغل ماندند قوم منتجب ** روز رفت و شد زمانه ثلث شب
زان عزبخانه نرفتند آن دو کس ** هم بخفتند آن سو از بیم عسس 3845
Bekçinin korkusundan o iki delikanlı, o bekar odasında kaldılar orada uyudular.
کوسه را بد بر زنخدان چار مو ** لیک همچون ماه بدرش بود رو
Kösenin sakalında dört kıl vardı. Fakat yüzü, ayın on dördüne benziyordu adeta.
کودک امرد به صورت بود زشت ** هم نهاد اندر پس کون بیست خشت
Delikanlı çirkindi. Arka tarafına tam yirmi tane kerpiç yığdı.
لوطیی دب برد شب در انبهی ** خشتها را نقل کرد آن مشتهی
Bekarlardan bir oğlancı, gece vakti kalabalığın içinden kalktı. Yavaş, yavaş yürüdü. İştahlı bir halde oğlanın yanına gelip kerpiçleri bir tarafa koydu.
دست چون بر وی زد او از جا بجست ** گفت هی تو کیستی ای سگپرست
Çocuğa elini uzatınca çocuk, yerinden sıçradı. Hey dedi, a köpeğe tapan kimsin sen?
گفت این سی خشت چون انباشتی ** گفت تو سی خشت چون بر داشتی 3850
Bu otuz kerpici neye buradan aldın? Herif dedi ki: Sen ne için o otuz kerpici yığdın?
کودک بیمارم و از ضعف خود ** کردم اینجا احتیاط و مرتقد
Oğlan dedi ki: Hastayım zayıfım. Yatarken ihtiyata riayet ettim.
گفت اگر داری ز رنجوری تفی ** چون نرفتی جانب دار الشفا
Herif, hastaysan, hastalıktan hararetlendiysen neden hastaneye gitmedin?
یا به خانهی یک طبیبی مشفقی ** که گشادی از سقامت مغلقی
Yahut bir esirgeyici hekimin evine varmadın? Gitseydin hastalıktan kurtulurdun.
گفت آخر من کجا دانم شدن ** که بهرجا میروم من ممتحن
Çocuk dedi ki: Ben de bilmem nereye gideyim? Nereye gidersem bir derde uğruyorum.
چون تو زندیقی پلیدی ملحدی ** می بر آرد سر به پیشم چون ددی 3855
Senin gibi bir zındık, bir pis, bir dinsiz herif, başucuma yırtıcı canavar gibi gelip dikiliyor.
خانقاهی که بود بهتر مکان ** من ندیدم یک دمی در وی امان
En iyi bir yer olan tekkede bile bir an olsun aman bulmadım.
رو به من آرند مشتی حمزهخوار ** چشمها پر نطفه کف خایهفشار
Bir avuç bulgur aşıyla geçinmeye çalışan derviş, gözlerinden meni akarak, elleriyle hayalarını sıkarak bana yüz tuttu.
وانک ناموسیست خود از زیر زیر ** غمزه دزدد میدهد مالش به کیر
Namuslu oldun mu gizli, gizli bakar aletleriyle oynarlar.
خانقه چون این بود بازار عام ** چون بود خر گله و دیوان خام
Tekke böyle olursa artık halkın pazarı, eşek sürüsü ve hamların divanı nasıl olur? Var kıyas et.
خر کجا ناموس و تقوی از کجا ** خر چه داند خشیت و خوف و رجا 3860
Eşek, nerde, namus ve takva nerede? Eşek, korkuyu, ürkmeyi, ricayı ne bilir?
عقل باشد آمنی و عدلجو ** بر زن و بر مرد اما عقل کو
Akıl kadının da emniyet ve adaletini diler, erkeğin de. Fakat akıl nerede?
ور گریزم من روم سوی زنان ** همچو یوسف افتم اندر افتتان
Tutar, bu sefer de kadınlara kaçarsam Yusuf gibi sınamalara, fitnelere düşerim.
یوسف از زن یافت زندان و فشار ** من شوم توزیع بر پنجاه دار
Yusuf, kadın yüzünden zindana düştü, sıkıntılara uğradı. O bile böyle olursa artık ben, elli kere darağacına çekilirim.
آن زنان از جاهلی بر من تنند ** اولیاشان قصد جان من کنند
Kadınlar, bilgisizliklerinden bana saldırdılar. Erkekler canıma kastederler.
نه ز مردان چاره دارم نه از زنان ** چون کنم که نی ازینم نه از آن 3865
Hasılı ne kadınlardan kurulabiliyorum ne erkeklerden. Ne yapayım bilmem? Ne bunlardanım ben, ne onlardan!
بعد از آن کودک به کوسه بنگریست ** گفت او با آن دو مو از غم بریست
Ondan sonra oğlan, köseye baktı, dedi ki: O çenesindeki o iki kılla dertten kurtuldu gitti.
فارغست از خشت و از پیکار خشت ** وز چو تو مادرفروش کنک زشت
Kerpiçten de kurtuldu, kerpiç kavgasından da, hatta senin gibi bir kahpe oğlu çirkin kart oğlanın saldırışından da.
بر زنخ سه چار مو بهر نمون ** بهتر از سی خشت گرداگرد کون
Gösteriş için olsun çenede bulunan kaç dört kıl, adamın arkasına çepeçevre yığılan otuz kerpiçten hayırlıdır.
ذرهای سایهی عنایت بهترست ** از هزاران کوشش طاعتپرست
Tanrı inayetinin bir zerresi, itaat ve ibadetinden yeğdir.
زانک شیطان خشت طاعت بر کند ** گر دو صد خشتست خود را ره کند 3870
Çünkü şeytan itaat kerpicini alır, hatta iki yüz tuğla olsa yine kapar, kendine yol açar.
خشت اگر پرست بنهادهی توست ** آن دو سه مو از عطای آن سوست
Her yanın kerpiçle dolu olsa yine o kerpiçler senin tarafından konmuştur. Fakat o iki üç, kıl, Tanrı vergisidir.
در حقیقت هر یکی مو زان کهیست ** کان اماننامهی صلهی شاهنشهیست
Hakikatte o kıların her biri bir dağdır. Çünkü o, padişahların padişahının bir aman fermanıdır.
تو اگر صد قفل بنهی بر دری ** بر کند آن جمله را خیرهسری
Sen bir kapıya yüzlerce kilit vursan bir sersem gelir, hepsini de söker çıkarır.
شحنهای از موم اگر مهری نهد ** پهلوانان را از آن دل بشکهد
Fakat bir şahne, herhangi bir kapıyı mumla kapatsa erler, babayiğitler bile ona yaklaşamaz, yürekleri oynar.
آن دو سه تار عنایت همچو کوه ** سد شد چون فر سیما در وجوه 3875
Tanrı inayeti olan o iki üç kıl kötülüklerle arana girer, dağ kesilir; yüzlerde görünen nura benzer.
خشت را مگذار ای نیکوسرشت ** لیک هم آمن مخسپ از دیو زشت
Ey iyi yaratılışlı adam, kerpiç komaya kalkışma, fakat çirkin şeytandan da emin olarak uyuma.
رو دو تا مو زان کرم با دست آر ** وانگهان آمن بخسپ و غم مدار
Yürü, Tanrı kereminden iki tanecik kıl elde et de ondan sonra gam yeme, emin olarak uyu!
نوم عالم از عبادت به بود ** آنچنان علمی که مستنبه بود
Bilgili adamın uykusu, ibadetten yeğdir. Hele insanı gafletten uyandıran bilgi olursa.
آن سکون سابح اندر آشنا ** به ز جهد اعجمی با دست و پا
Yüzme bilenin hareketsiz durması, aceminin elle ayakla savaşmasından iyidir.
اعجمی زد دست و پا و غرق شد ** میرود سباح ساکن چون عمد 3880
Acemi, elini ayağını oynatır durur, fakat boğulur. Yüzme bilense denizdeki dalgıç gibi yüzer durur.
علم دریاییست بیحد و کنار ** طالب علمست غواص بحار
Bilgi, uçsuz bucaksız ve kıyısız bir denizdir. Bilgi dileyense, denizlerde dalgıçlık edene benzer.