همچو آن شیری که در چه شد فرو ** عکس خود را خصم خود پنداشت او 735
Hani o aslan da kuyuda kendi aksini görmüştü de düşmanı sanıp saldırmıştı ya, onun gibi işte.
نفی ضد هست باشد بیشکی ** تا ز ضد ضد را بدانی اندکی
Yok demek, şüphe yok ki var olanın varlığın zıddıdır. Yok, diyorum, bilmem diyorum, sen de bu zıtla, zıddı olan varı ve varlığı birazcık anla artık.
این زمان جز نفی ضد اعلام نیست ** اندرین نشات دمی بیدام نیست
Bu zamanda zıddı nefyetmeden başka anlatış çaresi yok.Bu âlemde bir an bile yok ki tuzak olmasın.
بیحجابت باید آن ای ذو لباب ** مرگ را بگزین و بر دران حجاب
Ey akıllı fikirli er, sevgiliyi perdesiz görmek istiyorsan ölümü seç, o perdeyi yırt.
نه چنان مرگی که در گوری روی ** مرگ تبدیلی که در نوری روی
Fakat, ölür mezara gidersin hani o ölümü değil. Seni değiştiren nura götüren ölümü seç.
مرد بالغ گشت آن بچگی بمرد ** رومیی شد صبغت زنگی سترد 740
Erkek, erkeklik çağına girdi, kendini bildi mi çocukluk, ölür gider; Rum diyarına mensup olur. Zencilik kalmaz.
خاک زر شد هیات خاکی نماند ** غم فرج شد خار غمناکی نماند
Toprak, altın oldu mu topraklığı kalmaz. Gam ferahlık haline geldi mi insana keder verme dikeni yok olur gider.
مصطفی زین گفت کای اسرارجو ** مرده را خواهی که بینی زنده تو
Mustafa, bunun için ey sırları arayan, diri olan bir ölü görmek istersen dedi...
میرود چون زندگان بر خاکدان ** مرده و جانش شده بر آسمان
Diriler gibi şu toprak üstünde ölü olarak yürüyen, canı göklere yücelmiş,
جانش را این دم به بالا مسکنیست ** گر بمیرد روح او را نقل نیست
Yüceleri yurt edinmiş birisini görmek dilersen...
زانک پیش از مرگ او کردست نقل ** این بمردن فهم آید نه به عقل 745
Ölümden önce bu âlemden göçmüş, akılla değil de ancak sen de ölürsen anlayacağın bir hale gelmiş...
نقل باشد نه چو نقل جان عام ** همچو نقلی از مقامی تا مقام
Canı, halkın canı gibi göçmemiş, bir duraktan bir durağa göçe göçe ta son durağa varmış,
هرکه خواهد که ببیند بر زمین ** مردهای را میرود ظاهر چنین
Birisini, yeryüzünde bu sıfatlara bürünmüş gezip duran bir ölüyü görmek istersen...
مر ابوبکر تقی را گو ببین ** شد ز صدیقی امیرالمحشرین
Tertemiz Ebu Bekir’i gör ki o, doğruluğu yüzünden mahşere varmış, haşrolmuş kişilerin ulusudur.
اندرین نشات نگر صدیق را ** تا به حشر افزون کنی تصدیق را
Bu âlemde EbuBekris Sıddıyk’a bak da haşri daha iyi tasdik et.
پس محمد صد قیامت بود نقد ** زانک حل شد در فنای حل و عقد 750
Muhammed’de elde bulunan, görünüp duran yüzlerce kıyametti. Çünkü o, her hakikati,her sırrı çözüp bağlama yokluğunda hâl olmuş, hakiki varlığa ulaşmıştı.
زادهی ثانیست احمد در جهان ** صد قیامت بود او اندر عیان
Ahmet bu dünyaya ikinci defa doğmuştu. O, apaçık yüzlerce kıyametti.
زو قیامت را همیپرسیدهاند ** ای قیامت تا قیامت راه چند
Ondan kıyameti sorup dururlar ve “Ey kıyamet, kıyamete ne kadar zaman var” derlerdi.
با زبان حال میگفتی بسی ** که ز محشر حشر را پرسید کسی
Birisi o hakiki mahşer olan Peygamberden haşri sordu mu çok defa hâl diliyle “Mahşerden haşri soruyor” derdi.
بهر این گفت آن رسول خوشپیام ** رمز موتوا قبل موت یا کرام
İşte onun için o güzel haberler veren peygamber, ey ulular demiştir, ölmeden önce ölün!
همچنانک مردهام من قبل موت ** زان طرف آوردهام این صیت و صوت 755
Nitekim ben de ölmeden öldüm de bu sesi, bu şöhreti o taraftan aldım, getirdim.
پس قیامت شو قیامت را ببین ** دیدن هر چیز را شرطست این
Kıyamet ol da kıyameti gör. Her şeyi görmenin şartı budur.
تا نگردی او ندانیاش تمام ** خواه آن انوار باشد یا ظلام
İster nur olsun, ister karanlık. O olmadıkça onu tamamı ile bilemezsin.
عقل گردی عقل را دانی کمال ** عشق گردی عشق را دانی ذبال
Akıl oldun mu aklı tamamı ile bilirsin, aşk oldun mu aşkın yanmış, mahvolmuş fitillerini anlar, duyarsın.
گفتمی برهان این دعوی مبین ** گر بدی ادراک اندر خورد این
Anlayış bunu kavrayabilseydi bu dâvanın delilini apaçık söylerdim.
هست انجیر این طرف بسیار و خوار ** گر رسد مرغی قنق انجیرخوار 760
İncir yiyen bir kuş gelip konuk olsa bu tarafta incir çoktur, incirin hiçbir değeri yoktur.
در همه عالم اگر مرد و زنند ** دم به دم در نزع و اندر مردنند
Âlemde bulunan kadın, erkek... Herkes her an can vermede, ölmededir.
آن سخنشان را وصیتها شمر ** که پدر گوید در آن دم با پسر
Sözlerini de, ölüm zamanı babanın oğula vasiyeti say.
تا بروید عبرت و رحمت بدین ** تا ببرد بیخ بغض و رشک و کین
Da ibret al ,acın... Bu suretle de buğuz,haset ve kin, kökünden sökülüp çıksın.
تو بدان نیت نگر در اقربا ** تا ز نزع او بسوزد دل ترا
Yakınlarına onlar ölünce nasıl yüreğin yanarsa o çeşit bak.
کل آت آت آن را نقد دان ** دوست را در نزع و اندر فقد دان 765
Gelecek şey gelmiştir onları ölmüş say, sevdiğini ölüyor, ölmüş onu kaybetmişsin bil.
وز غرضها زین نظر گردد حجاب ** این غرضها را برون افکن ز جیب
Garezler senin bu çeşit bakışına perde oluyorsa onları yırt, at.
ور نیاری خشک بر عجزی مهایست ** دانک با عاجز گزیده معجزیست
Bunları yırtıp atamazsan âcizim deyip kalma. Bil ki âciz olanı bir âcze salan var.
عجز زنجیریست زنجیرت نهاد ** چشم در زنجیرنه باید گشاد
Âciz, bir zincirdir. Birisi gelmiş, sana o zinciri takmıştır. Gözünü açıp zinciri takanı görmek gerek.
پس تضرع کن کای هادی زیست ** باز بودم بسته گشتم این ز چیست
Ey yaşayış yolunu gösteren ben bir doğandım, ayağım bağlandı, bu neden? diye yalvarıp sızlanmaya koyul.
سختتر افشردهام در شر قدم ** که لفی خسرم ز قهرت دم به دم 770
Yarabbi de, kötülüğe kuvvetle adım attım. Bu yüzden kahrınla daima zarar ve ziyan içindeyim.
از نصیحتهای تو کر بودهام ** بتشکن دعوی و بتگر بودهام
Senin öğütlerine karşı kulağım sağırdır. Put kırıyorum diye dâvadaydım ama put yapıyormuşum meğer.
یاد صنعت فرضتر یا یاد مرگ ** مرگ مانند خزان تو اصل برگ
Senin yaptığın şeyleri senin sanatlarını anmak mı farzdır, ölümü anmak mı? Ölüm, güz mevsimine benzer, sense yaprakların aslısın.
سالها این مرگ طبلک میزند ** گوش تو بیگاه جنبش میکند
Şu ölüm yıllardır davulcağızını döver durur da senin kulağın vakitsiz ve yersiz oynar.
گوید اندر نزع از جان آه مرگ ** این زمان کردت ز خود آگاه مرگ
Fakat can verme çağında ah ölüm dersin. Ölüm şimdi mi seni uyandırdı?
این گلوی مرگ از نعره گرفت ** طبل او بشکافت از ضرب شگفت 775
در دقایق خویش را در بافتی ** رمز مردن این زمان در یافتی
Sense kendini bir şeylere verdin, ince eleyip sık dokudun; ne sesini duydun, ne davulunu! Fakat ölümün ne demek olduğunu şimdi anladın işte!
تشبیه مغفلی کی عمر ضایع کند و وقت مرگ در آن تنگاتنگ توبه و استغفار کردن گیرد به تعزیت داشتن شیعهی اهل حلب هر سالی در ایام عاشورا به دروازهی انطاکیه و رسیدن غریب شاعر از سفر و پرسیدن کی این غریو چه تعزیه است
Ömrü zayedip tam can verme çağında,o darlık zamanında tövbe etmeye koyulmak,her yıl Halep’teki Şîa’nın âşure günlerinde Antakya kapısında yas tutmasına benzer.Garip bir şair, yoldan gelmişti de:”Bu gürültü,bu feryat nedir kime yas tutuluyor?” diye sormuştu.
روز عاشورا همه اهل حلب ** باب انطاکیه اندر تا به شب
Âşure günü, bütün Halep’liler, Antakya kapısına gelirler, ta geceye kadar.
گرد آید مرد و زن جمعی عظیم ** ماتم آن خاندان دارد مقیم
Kadın erkek, büyük bir kalabalık toplanır, Ehlibeyt’in yasını tutarlardı.
ناله و نوحه کنند اندر بکا ** شیعه عاشورا برای کربلا
Bağırırlar, ağlarlar, feryat ederlerdi. Şîa, Kerbelâ vakası için yas tutardı.
بشمرند آن ظلمها و امتحان ** کز یزید و شمر دید آن خاندان 780
Ehlibeyt’in Yezit’ten, Şimir’den çektikleri zulümleri, onlar tarafından uğradıkları sınanmaları sayıp dökerler,
نعرههاشان میرود در ویل و وشت ** پر همیگردد همه صحرا و دشت
Sesleri ses verir, feryatları, bütün ovayı, çölü doldururdu.
یک غریبی شاعری از راه رسید ** روز عاشورا و آن افغان شنید
Bir garip şair, âşure günü çölden geldi, o feryadı duydu.
شهر را بگذاشت و آن سوی رای کرد ** قصد جست و جوی آن هیهای کرد
Şehri bırakıp o tarafa yürüdü, feryadın sebebini araştırmaya koyuldu.
پرس پرسان میشد اندر افتقاد ** چیست این غم بر که این ماتم فتاد
Merak etti, bu gam nedir, bu yas kime tutuluyor diye soruşturmaya başladı.