هر که قلبی را کند انباز کان ** وا رود زر تا بکان لامکان
Kim kalp bir akçayı altın madenine ortak ederse asıl altın, mekânsızlık madenine gitti mi,
عاشق و معشوق مرده ز اضطراب ** مانده ماهی رفته زان گرداب آب
Âşık da ıstırabından ölür, mâşuk da. İkisi de âdeta suyu çekilmiş girdaptaki balığa döner.
عشق ربانیست خورشید کمال ** امر نور اوست خلقان چون ظلال
Allah’ya ait olan aşk, yücelik güneşidir. Halk da gölge gibi onun nurunun emrindedir.
مصطفی زین قصه چون خوش برشکفت ** رغبت افزون گشت او را هم بگفت
Mustafa, bu vakayı duyunca hoş bir surette ferahladı, neşelendi Ebubekir’de bu hali görünce söz söylemeye iştahlandı.
مستمع چون یافت همچون مصطفی ** هر سر مویش زبانی شد جدا 985
Mustafa gibi bir dinleyici duyunca her kılı, ayrı bir dil oldu.
مصطفی گفتش که اکنون چاره چیست ** گفت این بنده مر او را مشتریست
Mustafa dedi ki: Peki, ne çaresi var şimdi? Ebubekir ben ona müşteriyim dedi...
هر بها که گوید او را میخرم ** در زیان و حیف ظاهر ننگرم
Efendisi ne isterse zarara ziyana bakmadan alacağım.
کو اسیر الله فی الارض آمدست ** سخرهی خشم عدو الله شدست
Çünkü o yeryüzünde Allah esiri olmuş, Allah düşmanlarının hışmına uğramış.
وصیت کردن مصطفی علیهالسلام صدیق را رضی الله عنه کی چون بلال را مشتری میشوی هر آینه ایشان از ستیز بر خواهند در بها فزود و بهای او را خواهند فزودن مرا درین فضیلت شریک خود کن وکیل من باش و نیم بها از من بستان
Mustafa aleyhisselâm’ın , Sıddıyk’a -Allah razı olsun -Bilâl’e müşteri olunca mutlaka inatlarından pahalıya satacaklardır,beni de bu fazilette kendine ortak et, vekilim ol, yarı parasını benden al demesi
مصطفی گفتش کای اقبالجو ** اندرین من میشوم انباز تو
Mustafa dedi ki: Ey devlet arayan, bu hususta ben de sana ortağım.
تو وکیلم باش نیمی بهر من ** مشتری شو قبض کن از من ثمن 990
Vekilim ol, müşteri olup onu al, yarı parasını ben de sana ortağım.
گفت صد خدمت کنم رفت آن زمان ** سوی خانهی آن جهود بیامان
Ebubekir ,baş üstüne deyip derhal amansız kâfirin evine gitti.
گفت با خود کز کف طفلان گهر ** پس توان آسان خریدن ای پدر
Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu.
عقل و ایمان را ازین طفلان گول ** میخرد با ملک دنیا دیو غول
Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.
آنچنان زینت دهد مردار را ** که خرد زیشان دو صد گلزار را
Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır.
آنچنان مهتاب پیماید به سحر ** کز خسان صد کیسه برباید به سحر 995
Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar.
انبیاشان تاجری آموختند ** پیش ایشان شمع دین افروختند
Peygamberler, onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar.
دیو و غول ساحر از سحر و نبرد ** انبیا را در نظرشان زشت کرد
Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
زشت گرداند به جادویی عدو ** تا طلاق افتد میان جفت و شو
Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer.
دیدههاشان را به سحر میدوختند ** تا چنین جوهر به خس بفروختند
Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.
این گهر از هر دو عالم برترست ** هین بخر زین طفل جاهل کو خرست 1000
1000.Bu inci, iki âlemden de üstündür. Gel de hemen şu eşek gibi bir şeyden anlamayan çocuktan satın al.
پیش خر خرمهره و گوهر یکیست ** آن اشک را در در و دریا شکیست
Eşeğe göre katır boncuğu ile inci birdir. O eşek ,zaten inciyle denizin vücudunda şüphe eder.
منکر بحرست و گوهرهای او ** کی بود حیوان در و پیرایهجو
O denizi de inkâr eder, incilerini de. Hiç hayvan, inciyi süsü püsü arar mı?
در سر حیوان خدا ننهاده است ** کو بود در بند لعل و درپرست
Allah, lâl ve inci aramaz. Allah, onun kafasına böyle bir şey koymamıştır.
مر خران را هیچ دیدی گوشوار ** گوش و هوش خر بود در سبزهزار
Hiç eşeklerde küpe gördün mü? Eşeğin kulağı da yeşilliktedir aklı da.
احسن التقویم در والتین بخوان ** که گرامی گوهرست ای دوست جان 1005
Vettini suresindeki “İnsanı en güzel şekilde yarattık” âyetini oku. Ey dost ,en değerli inci candır.
احسن التقویم از عرش او فزون ** احسن التقویم از فکرت برون
En güzel şekli olan insan şekli, arştan da üstündür, düşünceye de sığmaz.
گر بگویم قیمت این ممتنع ** من بسوزم هم بسوزد مستمع
Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem ben de yanarım, duyan da yanar.
لب ببند اینجا و خر این سو مران ** رفت این صدیق سوی آن خران
Burada artık sus dudağını yum, eşeğini bu tarafa sürme. Sıddıyk da o eşeklerin yanına gitti.
حلقه در زد چو در را بر گشود ** رفت بیخود در سرای آن جهود
Kapının halkasını dövdü. Kapı açılınca o kâfirin evine âdeta kendinden geçmiş bir halde girdi.
بیخود و سرمست و پر آتش نشست ** از دهانش بس کلام تلخ جست 1010
Kendinden geçmiş sarhoş ve ateşli bir halde oturdu. Ağzından bir hayli acı sözler çıktı.
کین ولی الله را چون میزنی ** این چه حقدست ای عدو روشنی
Dedi ki: Bu Allah dostunu nasıl dövüyorsun? Ey apaçık düşman bu ne haset?
گر ترا صدقیست اندر دین خود ** ظلم بر صادق دلت چون میدهد
Kendi dininde doğru isen doğru sözlü bir adama zulmetmeye gönlün nasıl razı oluyor?
ای تو در دین جهودی مادهای ** کین گمان داری تو بر شهزادهای
Ey kâfirlik dininde karı olan, nasıl oluyor da bir şehzadeye karşı böyle bir zanda bulunuyorsun?
در همه ز آیینهی کژساز خود ** منگر ای مردود نفرین ابد
Ey ebedî lânete uğramış, ey merdut adam, daima adamı eğri büğrü gösteren aynaya bakma.
آنچ آن دم از لب صدیق جست ** گر بگویم گم کنی تو پای و دست 1015
O anda Sıddıyk’ın ağzından çıkan sözleri söylesem elini ayağını kaybedersin.
آن ینابیع الحکم همچون فرات ** از دهان او دوان از بیجهات
O hikmet kaynakları cihetsizlik makamından coşmada, dudağından Fırat gibi kaynayıp akmada idi.
همچو از سنگی که آبی شد روان ** نه ز پهلو مایه دارد نه از میان
Herhangi bir taştan su kaynar, akar. Bu su, taşın ne yanından gelir, ne ortasından.
اسپر خود کرده حق آن سنگ را ** بر گشاده آب مینارنگ را
Allah o taşı kendisine bir siper yapmıştır. O gök renkli suyu, o taştan akıtıp durmadadır.
همچنانک از چشمهی چشم تو نور ** او روان کردست بیبخل و فتور
Nitekim senin göz kaynağından da nur, hiç eksilmeden akıp durmadadır.
نه ز پیه آن مایه دارد نه ز پوست ** رویپوشی کرد در ایجاد دوست 1020
O nur, ne yağdan meydana gelir, ne deriden. Dost, yaratılışta, o gözü, nura bir vesile yapmıştır.
در خلای گوش باد جاذبش ** مدرک صدق کلام و کاذبش
Kulak boşluğunda da çekici bir yel vardır. Söyleyenin yalan olsun doğru olsun sözlerini duyar anlar.
آن چه بادست اندر آن خرد استخوان ** کو پذیرد حرف و صوت قصهخوان
O küçücük kemikteki yel nasıl bir yeldir ki söz söyleyenin harfini, sesini alıyor?
استخوان و باد روپوشست و بس ** در دو عالم غیر یزدان نیست کس
Kemikle yel ancak bir vesileden ibarettir. İki âlemde de Allah’dan başka kimse yoktur.
مستمع او قایل او بیاحتجاب ** زانک الاذنان من الراس ای مثاب
Perdesiz olarak duyan da odur söyleyen de. Çünkü “Kulaklar baştan sayılır.”