- Eğer insan, suretle insan olsaydı Ahmed’le Ebucehil müsavi olurdu.
- گر به صورت آدمی انسان بدی ** احمد و بو جهل خود یکسان بدی
- Duvar üstüne yapılan insan resmi de insana benzer. Bak, sûret bakımından nesi eksik* 1020
- نقش بر دیوار مثل آدم است ** بنگر از صورت چه چیز او کم است
- O parlak resmin yalnız canı noksan. Yürü, o nadir bulunur cevheri ara;
- جان کم است آن صورت با تاب را ** رو بجو آن گوهر کمیاب را
- Eshab-ı Kehf’in köpeğine el verilince, dünyadaki bütün aslanların başları alçaldı.
- شد سر شیران عالم جمله پست ** چون سگ اصحاب را دادند دست
- Canı, nur denizinde gark olduktan sonra ona, kötü ve çirkin suretin ne ziyanı var?
- چه زیان استش از آن نقش نفور ** چون که جانش غرق شد در بحر نور
- Kalemler sureti övmezler. Kitaplara da adamın suretine ait vasıflar değil, “âlim, adalet sahibi” gibi zatına ait vasıflar yazılır.
- وصف صورت نیست اندر خامهها ** عالم و عادل بود در نامهها
- Bilgi ve adalet sahibi… Hep manadır, onları önde, artta, bir yerde bulamazsın, 1025
- عالم و عادل همه معنی است بس ** کش نیابی در مکان و پیش و پس
- Zata ait sıfatlar Lâmekân elinden cana şûle vermektedir, can güneşi, göklere sığamaz” dedi.
- میزند بر تن ز سوی لامکان ** مینگنجد در فلک خورشید جان
- Tavşanın bilgisi, bilginin fazileti ve faydaları
- ذکر دانش خرگوش و بیان فضیلت و منافع دانستن
- Bu sözün sonu yoktur. Kulak ver, tavşan hikâyesini anla!
- این سخن پایان ندارد هوش دار ** گوش سوی قصهی خرگوش دار
- Eşekkulağını sat, başka bir kulak al ki bu sözü eşekkulağı anlayamaz!
- گوش خر بفروش و دیگر گوش خر ** کاین سخن را در نیابد گوش خر
- Yürü, tavşanın tilki gibi kurnazlığına bak, onun düşüncesini ve aslanı mağlup edişini gör!
- رو تو روبه بازی خرگوش بین ** مکر و شیر اندازی خرگوش بین
- Bilgi, Süleyman mülkünün hâtemidir; bütün âlem cesettir, ilim candır. 1030
- خاتم ملک سلیمان است علم ** جمله عالم صورت و جان است علم
- Bu hüner yüzünden denizlerin, dağların, ovaların mahlûkatı, insanoğluna karşı âciz kalmıştır.
- آدمی را زین هنر بیچاره گشت ** خلق دریاها و خلق کوه و دشت
- O yüzden kaplan, aslan; fare gibi korkmaktadır. O yüzden ovada, dağda bütün vahşi hayvanlar gizlenmişlerdir.
- زو پلنگ و شیر ترسان همچو موش ** زو نهنگ و بحر در صفرا و جوش
- O yüzden periler, şeytanlar, kenarı boylamışlar, her biri gizli bir yerde mekân tutmuşlardır.
- زو پری و دیو ساحلها گرفت ** هر یکی در جای پنهان جا گرفت
- İnsanoğlunun gizli düşmanı çoktur. İhtiyata riayet eden kişi, akıllıdır.
- آدمی را دشمن پنهان بسی است ** آدمی با حذر عاقل کسی است
- Bizden gizli; güzel, çirkin, nice mahlûkat vardır ki onlar, daima gönül kapısının çalıp dururlar. 1035
- خلق پنهان زشتشان و خوبشان ** میزند در دل بهر دم کوبشان
- Yıkanmak için dereye girince derenin dibindeki diken sana zarar verir;
- بهر غسل ار در روی در جویبار ** بر تو آسیبی زند در آب خار
- Gerçi diken suyun dibinde gizlidir, fakat sana batınca mevcudiyetini anlarsın.
- گر چه پنهان خار در آب است پست ** چون که در تو میخلد دانی که هست
- Vahiy ve vesveselerin ıstırapları, binlerce kişiden gelir, bir kişiden değil.
- خار خار وحیها و وسوسه ** از هزاران کس بود نی یک کسه
- Şüphe ediyorsan sabret, duyguların değişince onları görürsün, müşkül hallolur;
- باش تا حسهای تو مبدل شود ** تا ببینیشان و مشکل حل شود
- O vakit kimlerin sözlerini reddetmişsin, kimleri kendine ulu eylemişsin, görürsün. 1040
- تا سخنهای کیان رد کردهای ** تا کیان را سرور خود کردهای
- Av hayvanlarının tekrar tavşanın sırrını ve düşüncesini araştırmaları
- باز طلبیدن نخجیران از خرگوش سر اندیشهی او را
- Ondan sonra dediler ki: “Ey çevik tavşan! Aklındakini meydana çıkar!
- بعد از آن گفتند کای خرگوش چست ** در میان آر آن چه در ادراک تست
- Ey bir aslanla pençeleşen, kavgaya girişen, düşündüğün şeyi söyle!
- ای که با شیری تو در پیچیدهای ** باز گو رایی که اندیشیدهای
- Danışmak, insana anlayış ve akıl verir; akıllar da akıllara yardım eder.
- مشورت ادراک و هشیاری دهد ** عقلها مر عقل را یاری دهد