- Bu sözün sonu yoktur. Kulak ver, tavşan hikâyesini anla!
- این سخن پایان ندارد هوش دار ** گوش سوی قصهی خرگوش دار
- Eşekkulağını sat, başka bir kulak al ki bu sözü eşekkulağı anlayamaz!
- گوش خر بفروش و دیگر گوش خر ** کاین سخن را در نیابد گوش خر
- Yürü, tavşanın tilki gibi kurnazlığına bak, onun düşüncesini ve aslanı mağlup edişini gör!
- رو تو روبه بازی خرگوش بین ** مکر و شیر اندازی خرگوش بین
- Bilgi, Süleyman mülkünün hâtemidir; bütün âlem cesettir, ilim candır. 1030
- خاتم ملک سلیمان است علم ** جمله عالم صورت و جان است علم
- Bu hüner yüzünden denizlerin, dağların, ovaların mahlûkatı, insanoğluna karşı âciz kalmıştır.
- آدمی را زین هنر بیچاره گشت ** خلق دریاها و خلق کوه و دشت
- O yüzden kaplan, aslan; fare gibi korkmaktadır. O yüzden ovada, dağda bütün vahşi hayvanlar gizlenmişlerdir.
- زو پلنگ و شیر ترسان همچو موش ** زو نهنگ و بحر در صفرا و جوش
- O yüzden periler, şeytanlar, kenarı boylamışlar, her biri gizli bir yerde mekân tutmuşlardır.
- زو پری و دیو ساحلها گرفت ** هر یکی در جای پنهان جا گرفت
- İnsanoğlunun gizli düşmanı çoktur. İhtiyata riayet eden kişi, akıllıdır.
- آدمی را دشمن پنهان بسی است ** آدمی با حذر عاقل کسی است
- Bizden gizli; güzel, çirkin, nice mahlûkat vardır ki onlar, daima gönül kapısının çalıp dururlar. 1035
- خلق پنهان زشتشان و خوبشان ** میزند در دل بهر دم کوبشان
- Yıkanmak için dereye girince derenin dibindeki diken sana zarar verir;
- بهر غسل ار در روی در جویبار ** بر تو آسیبی زند در آب خار
- Gerçi diken suyun dibinde gizlidir, fakat sana batınca mevcudiyetini anlarsın.
- گر چه پنهان خار در آب است پست ** چون که در تو میخلد دانی که هست
- Vahiy ve vesveselerin ıstırapları, binlerce kişiden gelir, bir kişiden değil.
- خار خار وحیها و وسوسه ** از هزاران کس بود نی یک کسه
- Şüphe ediyorsan sabret, duyguların değişince onları görürsün, müşkül hallolur;
- باش تا حسهای تو مبدل شود ** تا ببینیشان و مشکل حل شود
- O vakit kimlerin sözlerini reddetmişsin, kimleri kendine ulu eylemişsin, görürsün. 1040
- تا سخنهای کیان رد کردهای ** تا کیان را سرور خود کردهای
- Av hayvanlarının tekrar tavşanın sırrını ve düşüncesini araştırmaları
- باز طلبیدن نخجیران از خرگوش سر اندیشهی او را
- Ondan sonra dediler ki: “Ey çevik tavşan! Aklındakini meydana çıkar!
- بعد از آن گفتند کای خرگوش چست ** در میان آر آن چه در ادراک تست
- Ey bir aslanla pençeleşen, kavgaya girişen, düşündüğün şeyi söyle!
- ای که با شیری تو در پیچیدهای ** باز گو رایی که اندیشیدهای
- Danışmak, insana anlayış ve akıl verir; akıllar da akıllara yardım eder.
- مشورت ادراک و هشیاری دهد ** عقلها مر عقل را یاری دهد
- Peygamber “ Ey tedbir sahibi, danış ki kendisiyle danışılan kişi emindir” dedi.
- گفت پیغمبر بکن ای رایزن ** مشورت کالمستشار موتمن
- Tavşanın, sırrını onlardan gizlemesi
- منع کردن خرگوش راز را از ایشان
- Tavşan, “Her sır söylenemez, gâh çift dersin, tek olur; gâh tek dersin, çift çıkar! 1045
- گفت هر رازی نشاید باز گفت ** جفت طاق آید گهی گه طاق جفت
- Aynanın berraklığını, yüzüne karşı översen nefesinden ayna çabucak buğulanır, bulanır, bizi göstermez olur.
- از صفا گر دم زنی با آینه ** تیره گردد زود با ما آینه
- Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.
- در بیان این سه کم جنبان لبت ** از ذهاب و از ذهب وز مذهبت
- Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi, sana pusu kurar.
- کین سه را خصم است بسیار و عدو ** در کمینت ایستد چون داند او
- Bir iki kimseye söyledin mi, artık o sırra veda et. İki kişiyi aşan, bir başkasına da söylenen her sır, yayılır.
- ور بگویی با یکی دو الوداع ** کل سر جاوز الاثنین شاع
- İki üç kuşu birbirine bağlasan elem içinde yerde mahpus kalırlar. 1050
- گر دو سه پرنده را بندی به هم ** بر زمین مانند محبوس از الم
- Üstü örtülü, güzel bir tarzda, kurtulmak için konuşur, danışırlar. Danışmaları, görenleri yanıltacak şekilde kinayelerledir.
- مشورت دارند سرپوشیده خوب ** در کنایت با غلط افکن مشوب