English    Türkçe    فارسی   

1
1086-1110

  • O sidik, sineğe göre hudutsuzdu. Sinekte, onu olduğu gibi görecek göz nerede?
  • Onun âlemi kendi görüşüne göre olur. Gözü, bu kadardır, denizi de ona göre!
  • Bâtıl tevilci, sinek gibidir. Vehmi eşek sidiği, tevil ve tasavvuru saman çöpüdür.
  • Eğer sinek kendi reyiyle saplandığı tevilden geçse, baht o sineği hümâ yapar.
  • Bu ibret gözüne sahip olan sinek olmaz; ruhu, surete lâyık olmayacak derecede yüksek bir zat olur, 1090
  • Tavşanın geç gelmesinden aslanın incinmesi
  • Aslanla pençeleşen o tavşan gibi. Onun ruhu, nasıl olur da küçücük cüssesine lâyık olur?
  • Aslan, hiddetle: “Düşman, aldatıcı sözlerle gözümü kapattı.
  • Cebrîlerin hileleri beni bağladı, tahta kılıçları vücudumu yordu.
  • Bundan sonra ben artık o gürültüyü dinlemem. Onlar hep şeytanların, gulyabanilerin sesleri!
  • Ey gönül; durma, onları parçala, derilerini yüz. Zaten onlar deriden başka bir şey değildir!” diyordu. 1095
  • Deriden maksat nedir? Renk renk lâflar… Su üstündeki, durmalarına imkân olmayan menevişler gibi.
  • Bu söz deri gibidir, mana onun içi; bu söz, ceset gibidir, mana, can.
  • Kötü iç’in ayıbını deri örter; iyi iç’i de gayret dolayısıyla Gayb âlemi.
  • Kalemin rüzgârdan, kâğıdın sudan olursa ne yazarsan derhal yok olur.
  • Manasız söz, su üstüne yazılan yazıdır. Ondan vefa umarsan iki elini ısırarak dönersin (pişman olur). 1100
  • Rüzgâr, insandaki heva ve arzudur. Heva ve hevesten geçersen Tanrı’nın haberi karlı, ondan haber alırsın.
  • Tanrı’nın haberleri çok hoştu; çünkü baştan sona kadar ebedîdir.
  • Peygamberlerin ululuğundan ve hutbelerinden gayrı padişahların hutbeleri, ululukları, adları, sanları değişir, baki kalmaz.
  • Çünkü padişahların kuvvetleri hevadandır. Peygamberlerin icazetnameleri ise ululuk sahibi Tanrı’dandır.
  • Paralara padişahların adlarını kazırlar; Ahmed’in adını ise kıyamete kadar hâk kederler. 1105
  • Ahmed’in adı, bütün Peygamberlerin adıdır. Yüz, elimizde olunca doksan da bizde demektir.
  • Yine tavşanın hilesi ve gitmede gecikmesi
  • Tavşan aslana gitmede epeyce gecikti. Yapacağı hileyi kendisince kararlaştırdı.
  • Bir hayli geciktikten sonra aslanın kulağına bir iki sır söylemek üzere yola düştü.
  • Akıl diyarında nice âlimler vardır! Bu akıl denizi ne kadar engindir!
  • Bizim şu şeklimiz bu tatlı denizde su üzerinde kâseler gibi yüzer. 1110