Gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan, onlardan ayrı bulunan Tanrı nurudur.
باز نور نور دل نور خداست ** کاو ز نور عقل و حس پاک و جداست
Gece nur olmadığı için renkleri görmedin. O halde nûrun zıddiyle münkeşif oldu ki. (T.M. 1126)
شب نبد نوری ندیدی رنگها ** پس به ضد نور پیدا شد ترا
Evvelâ nûr, sonra renk görülür, bunu da zıddı bulunan zulmetle anlarsın. (T.M. 1127)
دیدن نور است آن گه دید رنگ ** وین به ضد نور دانی بیدرنگ
Tanrı; bu zıddiyetle gönül hoşluğu meydana gelsin, her şey iyice anlaşılsın diye hastalığı ve kederi yarattı.1130
رنج و غم را حق پی آن آفرید ** تا بدین ضد خوش دلی آید پدید
Şu halde gizli olan şeyler, zıddıyla meydana çıkar. Hakk’ın zıddı olmadığından gizlidir.
پس نهانیها به ضد پیدا شود ** چون که حق را نیست ضد پنهان بود
Evvelâ nura bakılır, sonra renge. Çünkü beyaz ve zenci, birbirine zıt olduğu için meydana çıkar.
که نظر بر نور بود آن گه به رنگ ** ضد به ضد پیدا بود چون روم و زنگ
Sen nuru, zıddıyla bildin. Zıt, zıddı meydana çıkarır, gösterir.
پس به ضد نور دانستی تو نور ** ضد ضد را مینماید در صدور
Varlık âleminde Hak nurunun zıddı yoktur ki açıkça görünebilsin.
نور حق را نیست ضدی در وجود ** تا به ضد او را توان پیدا نمود
Hulâsa gözlerimiz onu idrak edemez; o bizi görür, idrak eder. Sen bunu, Mûsâ ile Tûr kıssasında gör!1135
لاجرم أبصارنا لا تدرکه ** و هو یدرک بین تو از موسی و که
Suretle manayı; aslanla orman yahut ses ve sözle düşünce gibi bil!
صورت از معنی چو شیر از بیشه دان ** یا چو آواز و سخن ز اندیشه دان
Bu söz, bu ses; düşünceden meydana geldi. Fakat düşünce denizi nerede? Onu bilmezsin.
این سخن و آواز از اندیشه خاست ** تو ندانی بحر اندیشه کجاست
Ama lâtif bir söz dalgası görünce onun denizinin de kadri yüce bir deniz olacağını anlarsın.
لیک چون موج سخن دیدی لطیف ** بحر آن دانی که باشد هم شریف
Bilgiden düşünce dalgası zuhura gelince mana, söz ve sesten bir suret düzdü.
چون ز دانش موج اندیشه بتاخت ** از سخن و آواز او صورت بساخت
Sözden bir şekil doğdu, yine öldü. Dalga kendini yine denize iletti.1140
از سخن صورت بزاد و باز مرد ** موج خود را باز اندر بحر برد
Suret sûretsizlikten çıktı, yine sûretsizliğe döndü. Zira biz yine Tanrı’ya döneceğiz.
صورت از بیصورتی آمد برون ** باز شد که إنا إليه راجعون
Şu halde sen her göz açıp kapamada ölüyor, diriliyorsun. Mustafa “dünya bir andan ibarettir” buyurdu.
پس ترا هر لحظه مرگ و رجعتی است ** مصطفی فرمود دنیا ساعتی است
Bizim fikrimiz havada bir oktur. Havada nasıl durur? Tanrı’ya gelir.
فکر ما تیری است از هو در هوا ** در هوا کی پاید آید تا خدا
Her nefeste dünya yenilenir. Fakat biz, dünyayı öylece durur gördüğümüzden bu yenilenmeden haberdar değiliz.
هر نفس نو میشود دنیا و ما ** بیخبر از نو شدن اندر بقا
Ömür su gibi yeniden yeniye akıp gider. Fakat cesette bir daimîlik gösterir.1145
عمر همچون جوی نو نو میرسد ** مستمری مینماید در جسد
Elinde hızlı hızlı oynattığın ucu ateşli bir sopa nasıl upuzun ve tek bir ateş hattı gibi görünürse ömür de pek çabuk akıp geçtiğinden daimî bir şekilde görünür.
آن ز تیری مستمر شکل آمده ست ** چون شرر کش تیز جنبانی به دست
Ateşli çöpü sallasan ateş gözüne upuzun görünür.
شاخ آتش را بجنبانی به ساز ** در نظر آتش نماید بس دراز
Bu ömür uzunluğunu da Tanrı’nın tez tez halk etmesindendir. Tanrı’nın yeniden yeniye ve süratle halk etmesi, ömrü öyle uzun e daimî gösterir.
این درازی مدت از تیزی صنع ** مینماید سرعت انگیزی صنع
Bu sırrı bilmek isteyen, pek büyük ve derin bir âlim bile olsa (kendiliğinden bilemez, ona de ki: işte Husâmeddin buracıktadır. O yüce bir kitaptır ondan öğren)
طالب این سر اگر علامهای است ** نک حسام الدین که سامی نامهای است
Tavşanın aslan huzuruna gelmesi, aslanın ona kızması
رسیدن خرگوش به شیر و خشم شیر بر وی
Aslanın kızgınlığı arttı, titizlendi. Baktı ki tavşan, uzaktan geliyor.1150
شیر اندر آتش و در خشم و شور ** دید کان خرگوش میآید ز دور
Korkusuz ve çalımlı bir tavırla hiddetli, titiz, kızgın, suratı asık bir halde koşmakta.
میدود بیدهشت و گستاخ او ** خشمگین و تند و تیز و ترش رو