English    Türkçe    فارسی   

1
1527-1551

  • Sirke, ciğere gitmek için yol arıyorsa ona “şekerle karış da sirkengübin ol” de!
  • Manayı şiire sıkıştırmaya çalışmak, hapsolmakla müsavi, ondan gayrı bir şey değil. Şiirde mana, sapan gibi… istenen yere gitmesine imkan yok.
  • “ Tanrı ile oturmak dileyen tasavvuf ehliyle otursun “ sözünün manası
  • Elçi, bu bir iki kadehle kendinden geçti; hatırında ne elçilik kaldı, ne getirdiği haber!
  • Tanrı kudretine hayran olup kaldı; makam erişip sultan oldu. 1530
  • Sel denize kavuştu deniz oldu. Tane ekinliğe vardı, ekin oldu.
  • Ekmek Âdem Atanın vücuduna karıştı, ölü iken dirildi, haberdar oldu.
  • Mum ve odun, ateşe can verip yanınca nursuz vücutları nurlandı.
  • Sürme taşı, (dövülüp) gözlere çekilince iyi görmeye sebep oldu, gözcü kesildi.
  • Ne mutlu o adama kendisinden kurtulmuş, diriye ulaşmıştır! 1535
  • Yazık o diriye ki ölü ile oturmuş, ölmüş; hayatını kaybetmiştir!
  • Tanrı Kur’an’ına kaçar, sığınırsan Peygamberlerin ruhlarına karışırsın.
  • Kur’an; Peygamberlerin, Tanrı’nın temiz ululuk denizindeki balıkların halleridir.
  • Fakat okur da dediğini tutmazsan farzet ki peygamberleri, velileri görmüşsün (inanmadıktan onlara uymadıktan sonra ne fayda !).
  • Kur’an’ın hükümlerini tutar, kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir. 1540
  • Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir.
  • Kafeslerden kurtulan ruhlar, Tanrı’ya lâyık ve halka rehber olan peygamberlerdir.
  • Onların sesleri, kafeslerin dışından ve din makamından gelir: “Sana kurtuluş yolu ancak budur, bu!
  • Biz bu daracık kafesten bununla kurtulduk. Bu kafesten kurtulmanın bundan başka çaresi yok!
  • Kazandığın şöhretten kurtulman için inleyip duran bir hasta haline gir! 1545
  • Zaten halk arasında meşhur olmak, sağlam bir bağdır. Bu bağ bu yolda demir bir bağdan aşağı mıdır ki?”
  • Bir tâcirin ticaret için Hindistan’a gitmesi ve mahpus dudusunun, onunla Hindistan dudularına haber yollaması
  • Bir tacirin bir dudusu vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir duduydu.
  • Tacir, Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başladı.
  • Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyeciklerinin her birine “Çabuk söyle, sana Hindistan’dan ne getireyim?” dedi.
  • Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vadetti. 1550
  • Duduya da “Sen ne armağan istersin, sana Hindistan elinden ne getireyim?” dedi.