English    Türkçe    فارسی   

1
1547-1571

  • Bir tacirin bir dudusu vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir duduydu.
  • Tacir, Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başladı.
  • Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyeciklerinin her birine “Çabuk söyle, sana Hindistan’dan ne getireyim?” dedi.
  • Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vadetti. 1550
  • Duduya da “Sen ne armağan istersin, sana Hindistan elinden ne getireyim?” dedi.
  • Dudu dedi ki: “Oradaki duduları görünce benim halimi anlat.
  • De ki: Sizin müştakınız olan filan dudu, Tanrı’nın takdiriyle bizim mahpusumuzdur.
  • Size selâm söyledi, yardım istedi; sizden bir çare, bir kurtuluş yolu diledi.
  • Dedi ki: Reva mıdır ben iştiyakınızla gurbet elde can vereyim. 1555
  • Sıkı bir hapis içinde olayım da siz gâh yeşilliklerde, gâh ağaçlarda zevk ve sefa edesiniz.
  • Dostların vefası böyle mi olur? Ben şu hapis içindeyim, siz gül bahçelerinde.
  • Ey Ulular! Bir seher çağı şarap meclisinde bu inleyen garibi de hatırlayın!
  • Dostların sevgiliyi anması, sevgiliye ne mutludur. Hele anan ve anılanın biri Leylâ, öbürü Mecnun olursa.
  • Ey güzel endamlı sevgilinin mahremleri! Kendi kanımla doldurduğum peymaneleri içmem reva mı? 1560
  • Sevgili! Bana da bir nasip vermek istersen beni anarak bir kadeh iç!
  • İçerken bu yerlere serilmiş düşkün âşığı yâd ederek toprağa bir yudum şarap dök!
  • Şaşılacak şey! Nerde o ahit, nerde o yemin? O şeker gibi dudağın verdiği vaadler hani?
  • Bu kulun ayrı düşmesi, fena kulluktansa... Kötüye kötülükle mukabele edersen aramızda ne fark kalır?
  • Fakat hiddetle, şiddetle senden gelen kötülük, sema’dan, çengin nağmelerinden daha zevkli, daha neşeli. 1565
  • Ey cefası devletten daha güzel, intikamı candan daha sevimli dilber!
  • Ateşin bu acaba nurun nasıl? Matem, bu olunca düğünün nice?
  • Cevrinde öyle tatlılıklar var ki, malik olduğun letafet yüzünden kimse seni hakkıyla anlayamaz.
  • Hem inlerim, hem de sevgili inanır da kereminden o cevri azaltır diye korkarım.
  • Kahrına da hakkıyla âşığım, lütfuna da. Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda da gönül vermişim. 1570
  • Tanrı hakkı için bu dikenden kurtulur, gül bahçesine kavuşursam bu sebepten bülbül gibi feryat ederim.